TÜRKİYE’DE ANKLAV VE KOLONİLEŞME BAŞLANGIÇLARI ÜZERİNE (2003-2021)

TÜRKİYE’DE ANKLAV VE KOLONİLEŞME BAŞLANGIÇLARI ÜZERİNE (2003-2021)
20 Ekim 2021 19:41
937
A+
A-

Cihan DURA

Bir ülkenin, topraklarını yabancılara satmasının birçok sakıncası vardır[1]. Bunlardan başta gelen biri deyeni azınlıklar yaratmasıdır. Çünkü iş mülkiyet devriyle bitmez, etnik yığınlar zamanla ülkede yeni azınlık nüfuslar oluşturur.Belirli büyüklüklere ulaştıkça, her biri ekonomik ve siyasal taleplerde bulunmaya başlar. Belli bir yerde nüfus çoğunluğunu elde eden yabancılar, yerel yönetimlerde ve ülke yönetiminde temsil edilme, seçme ve seçilme hakkı taleplerinde bulunabilir. Daha ileri bir aşamada kendilerini bölgenin sahibi olarak görmeye başlarlar.

● 1800’lü yıllar Avrupa’sı… Müthiş bir nüfus patlaması yaşanıyor. Yaşlı kıta aşırı nüfusu beslemekte zorlandığından, Yeni Dünya’ya, Avustralya’ya kitlesel göçler başlamış. Almanya en fazla göç veren ülkelerden biri.Sömürge edinme yarışında gerilerde kalmış, bunu telafi için pratik çözüm yolları arıyor. Hedefte Anadolu var!Bir plan oluşuyor yavaş yavaş: Anadolu’ya Alman göçmenleri iskân edilecek. Böyle bir planın varlığını seyyahlar sayesinde, bunların seyahatnamelerinden öğreniyoruz.

D. F. Sarminento… 1846’da yayınladığı “Alman Göçü ve Kolonizasyon” adlı kitabında Alman sömürgeci göçmenlerin, Anadolu’ya iskân edilmesini savunuyor. İngiliz seyyah W. J. Hamilton da “Anadolu’nun ıssız ve az nüfuslu kalamayacağını, Avrupa güçlerinin buraya yerleşmesi gerektiğini” kaydediyor.Bir diğer seyyah, Alman Ludwig Ross’tur; 1848’de yayınlanan seyahatnamesinde, “Likya, Kayra ve İyonyabölgeleri”ni kastederek şöyle yazıyor: Anadolu’nun bu verimli arazileri Alman göçmenlerinin elinde kısa sürede bir refah ve zenginlik unsuru haline gelecektir! Ülke adeta sahipsizdir. Bölgede çok az insan yaşamakta, nüfus yoğunluğu düşüktür. Bu topraklar çok sayıda Alman göçmeni barındırabilir.

● Günümüze gelirsek:

Yabancılar,2002’den beri toprak satın aldıklarıTürkiye’nin belirli bölgelerine koloniler halinde yerleşebiliyor. Somut örnek vereyim: Ülkemizdeİngilizlerin en yoğun olduğu bölge; Bodrum, Marmaris ve İzmir’i kapsayan, Kuşadası ile Alanya arasındaki sahil şerididir. Kalkan’da bir İngiliz mahallesi bile kurulmuştur, kent ticaretinde söz sahibi olmuşlardır. Fethiye Ölüdeniz civarında yaklaşık 4000 konut yabancıların mülkiyetindedir. Yerli şirketler gibi, kayıt dışı turizm işletmeciliği yapıyorlar. Didim’in önemli bir kısmı yabancıların eline geçmiştir. Elektrik ve su faturaları İngilizce de düzenleniyor artık. Ortaca ve Dalaman ilçelerinde de İngiliz ve Alman mahalleleri kurulmuştur. Diyebiliriz ki Akdeniz sahilleri hızla kolonileşme yolundadır.

Yabancıların koloniler halinde yerleşmesi, misyonerlik faaliyetlerini de kolaylaştırmış ve artırmıştır. İşsiz gençlerimiz; para verilerek, kilisenin korumasına alınacakları, Avrupa’ya gönderilecekleri ve iş sahibi yapılacakları vaadi ile hıristiyanlaştırılmakta, yabancılaştırılmakta, hattâ ajan olarak kullanılmaktadır.

İlginç olduğu kadar ibretlik bir olay var. Gelecekte başımıza gelecekler hakkında ipucu veriyor. Kuşadası’nda yabancı uyrukluların da yaşadığı bir sitenin sakinlerinden olan Alman Profesör Helmuth Koenig, sitede merkezî sistemle beş vakit ezan yayını yapılmasına dayanamayarak dairesini satışa çıkarıyor. Site sakinlerinin çoğunun destek verdiği Almana bazı yurttaşlar “Koenig çiftinin evlerine astığı Alman bayrağı da bizi rahatsız ediyor. Onlar da bayrağı kaldırsın” diye tepki gösteriyor. Sonunda site yönetim kurulu, merkezî yayının kaldırılmasına karar veriyor [Cumhuriyet, 11.6.2009].

Acaba Koenig çifti de Alman bayrağını kaldırdı mı?  Aslında bu bayrak asma işi ilk değil, daha önce de yapmış bu kışkırtıcılığı Almanlar. Böyle olayları, Türkiye’de adet olduğu üzere ‘münferit olaylar’olarak niteleyip geçmemek gerekir. Çok değil 50 yıl sonra binlerce Alman, ellerinde bayrakları, “Burası Almanlarındır, özerklik isteriz” haykırışlarıyla sokaklarda yürümeye başlayabilir.

Tempo dergisinin araştırmasına göre, Nevşehir Uçhisar’a bağlı Eskiköy’de 700 evden 400’ü yabancıların mülkiyetine geçmiş bulunuyor. Bölgede Fransız, Alman, İtalyan ve Belçikalılar yoğunlukta. Bunların yüzde 20’si tatil için ev alıyor, yüzde 80’i pansiyon ve restoran işletiyor. Öteki kıyı kentlerinde olduğu gibi, Marmaris’in de dört bir yanında İngilizler koloni kuruyor. Bazı eski milletvekili sitelerinin önünde her türden bayrak dalgalanırken, tüm uyarılara karşın Türk bayrağı çekilmiyor.
 

Hıristiyan tebaa Türk bölgelerinde kolonileşiyor. Bazı bölgelerde yabancıların aşırı talebi sonucu Türk nüfus kalmayınca, camilere bile kilit vurulmuş. Yakında camilerin yanı başında, “artan Hıristiyan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak üzere” kiliseler inşa edilip faaliyete geçirilebilir [Yeni Mesaj, 19.9.2003].

Bir iddiaya göre Hükümet Resmî Gazete’de yayımlanmayan, gizli bir kararname ile (karar sayısı 2004/7457 ve 15/06/2004 olarak veriliyor) Hıristiyan tarikatı Asompsiyon Rahipleri’ne İstanbul’un göbeğinde trilyonluk arazi tahsis etmiş. Bugünkü değeri 50 trilyon olan, yüzölçümü iki dönümü geçen araziye, Lozan Antlaşması hükümlerine göre amacı dışında ticari olarak kullanıldığı gerekçesiyle 1990’lı yıllarda el konulmuştu. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği’nin yönelttiği eleştirilerin önüne geçmek için, arazinin geri verilmesi yönünde görüş belirtmiş [Millî Gazete, 1.6.2006].

Yabancılara toprak satışı giderek artarken, nerelerde ne kadar arazi satın alındığı tam olarak bilinmiyor. Satışlar denetimsiz bir şekilde devam ediyor. Üstüne üstlük Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın açıklamalarına göre, “yurdun birçok yerinde yabancılar koloniler oluşturacakmış, İspanyol usûlünce alt yapılarını da kendileri yapacakmış. Mevzuatımızın buna göre düzenlenmesi için hazırlık yapılıyormuş. Ancak, Türkiye başka, İspanya başka. Bugün satılan toprağın koloniye dönüştürülmesine izin verirken, yarın o toprağın Türkiye Cumhuriyeti topraklarıyla çevrilmiş “bir başka devlete ait toprak” yani “anklav” halini alabileceğini hesaba katmamak büyük gaflettir [Hürriyet, 29.9.2006]. Kaldı ki, bugün Akdeniz sahilleri kendiliğinden kolonileşme yolunda!..

Hıristiyan-sömürgeci Batı, başta İngilizler Türkiye’ye, Türkiye’de arsa ve konut sahibi olmaya öteden beri büyük önem veriyor. Türkiye’de temsilcilik açan İngiliz denizaşırı gayrimenkul şirketi Overseas Property Professional Pazarlama Müdürü Stuart Dacre’nin verdiği 2007 tarihli bilgiye göre, İngilizler dünyada en fazla denizaşırı gayrimenkul edinen milletlerin başında geliyormuş. 1993’ten beri 2 milyonun üzerinde İngiliz ve İrlandalı diğer ülkelerde yaşama yolunu seçmiş. İngilizler söz konusu yıla kadar ülkeleri dışında 4 milyon 700 bin adet gayrimenkul satın almış. Bunun yalnızca 17 bini Türkiye’de imiş. Buraya dikkat!… Takip eden 10 yıl içinde İngilizler Türkiye’de 150 bin gayrimenkul sahibi olacakmış. Küçük bir hesap yapalım: Konut başına 2 kişi desek, söz konusu 10 yıl sonunda Türkiye’ye yerleşmiş İngilizlerin sayısı 300 bine yaklaşmış olmalıdır. Ya 25 yıl sonra, ya 50 yıl sonra? Ya diğer yabancılar, Almanlar, Fransızlar, Amerikalılar, Araplar? Ya nüfus artışlarını da hesaba katarsak? O zaman kaç milyonu bulur bu adamlar? Türkiye’ye gelip yerleşen ve yerleşecek İngilizlerin, vaktiyle Amerika’yı, Hindistan’ı, Ortadoğu’yu, Afrika’yı, Avustralya’yı işgal eden sömürgecilerin torunları olduğunu; Fransız ve Almanların da sömürgecilik işinde, İngilizlerden hemen sonra geldiklerini; Amerikalıların ise bugün, dünyanın gözü önünde nereleri vahşice işgal ettiklerini de hesaba katmak gerekmez mi?

● Son olarak önemle belirteyim ki, Osmanlı döneminde -en az- bir anklav oluşumu fiilen yaşanmış. Yunan uyruklu Rumlar Urla’da bir koloni, bir tür ‘anklav’ kurmayı başarmış, Türkleri ikinci sınıf yurttaş durumuna düşürmüş, en sonunda “Urla bizimdir” demişlerdir. Osmanlı’nın Yunan uyrukluları bu noktaya yüzyıllık bir dönemin sonunda gelmişlerdir.Aynı trajik olay; bu gidişle, başta Trakya bölgesi olmak üzere 20 yıldır topraklarını bilinçsizce yabancılara satan Türkiye’nin de başına gelecektir. Tarih giderek hızlanıyor, felaket yüz yılı da beklemeyecektir[2].


[1]Cihan Dura, “Yabancıya Toprak Satışının Ağır Maliyetleri”, http://www.cihandura.com/tr/makale/yabanciya-toprak-satiinin-air-malyetler ; Cihan Dura, Türkiye’ye Batı Saldırısı: Ekonomimiz Hangi Silahlarla İşgal Ediliyor, Galeati Yayıncılık, Ank., 2020. ss. 244-249.

[2]Geniş bilgi için bakınız: Cihan Dura, “Yabancıya Toprak Satışının Yüz Yıl Sonrası…”,  http://www.cihandura.com/tr/makale/YABANCIYA_TOPRAK_SATISININ_YUZ_YIL_SONRASI.

Azim ve Karar, 20.10.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.