DİL BAYRAMI

DİL BAYRAMI
25 Eylül 2021 23:59
861
A+
A-

Ceyhun BALCI

89. Yaşını dolduracak olan genç dil bayramımızı kutluyoruz. Bu bayram, Karamanoğlu Mehmet Bey’in 1277’deki öğüdünü dinlemeyen Osmanlı’nın ardından Türkçe’nin yeniden doğuş günüdür.

Toplumları uçuran ve kuşun iki kanadına benzetilen sanat ve bilim konusundaki çoraklığımız üzengiden bu yana buluş yapamayışımızdan bellidir. Heykel ve resim sanatının yokluğunu eklediğimizde Türklerin uçmayı bir türlü becerememiş olmasını anlamamızı sağlar.

Geçenlerde sonsuzluğa uğurladığımız bilge ve filozof Doğan Kuban’ın bir saptamasını anımsamanın tam da sırası.

“Bilimle ve sanatla varlık gösteremediğimiz bu dünyada Türkçe biricik ve son derece değerli kültür varlığımızdır!”

Bilge Kağan, Tonyukuk, Kaşgarlı Mahmut,Yunus Emre, Karamanoğlu Mehmet  Bey ve elbette Mustafa Kemal Atatürk biricik ve en değerli varlığımızı var edenler, yükseltenler ve yaşamda tutanlar olarak sıralanabilecek ilk adlar.

Beş yüzyılı aşan Osmanlı döneminde Türkçe, yaşamının en karanlık dönemini yaşadı. Arapça-Farsça karışımı kimliksiz ve kişiliksiz Osmanlıca’ya kurban edilmek istendi. Bu karanlık olduğu kadar vicdansız ve insafsız dönemde bile halkın dilinde yaşamayı sürdüren Türkçe Cumhuriyet’le ve elbette Atatürk’le birlikte yeniden yaşama döndü.

Atatürk dil devrimine sanılanın tersine çok daha önceleri karar vermişti. Bulgar Türkolog Manolof’a  dil devrimine ilişkin tasarımını açtığında yıl 1905’ti.

Cumhuriyet’in ilk 5 yılında Atatürk’ün dil devrimi konusunu bir kenarda tuttuğu bilinir. Yazar Hüseyin Cahit Yalçın’ın bu doğrultudaki özendirmesi karşısında bile şimdi zamanı değil demekten alamaz kendini. Zaman geldiğinde, 1928 yılında çevresine konuyu açar. Ne kadar zamanda tamamlarız yazı devrimini sorusuna karşılık aldığı yanıtlar doyurucu olmaktan uzaktır. “Ya hemen şimdi, ya da hiçbir zaman” diyerek kimilerinin “tepeden inme” olarak nitelediği biçemle yaşama geçirir bu tasarımını. Devrimler başka türlü olmaz ki dememiştir olasılıkla çevresine. Elbette inceliğinden!

Devrim kısa sürede yaşama geçirilse de dile ilişkin yapılacak o kadar çok şey vardır ki! Konu dil gibi canlıya eşdeğer bir olgu olduğunda bunda şaşılacak bir şey olmasa gerek.

Yorulmaksızın “sürekli devrim” anlayışı en çok da dil için gerekli olmalı.

Dil Bayramı’nda dilimiz ne durumda?

Olumlu şeyler söylemek güç bu konuda! Söylenecekleri azaltmak, yazıyı hoşgörü sınırları dışına taşırmamak için 2 örnekten yola çıkmayı deneyeceğim.

Vak’a

İki yıla doğru hızla ilerleyen küresel salgında en çok başvurulan sözcüklerden birisi oldu vak’a.

En çok basın ve onlardan da çok hekimler ve elbette akademik çevreler başvurdu bu yabancı ve kulak tırmalayıcı sözcüğe. Sayılabilseydi milyarlarca kez kullanılmış olduğu saptanabilirdi vak’a denen Türkçe olmayan sözcüğün. Her fırsatta ilericilikten, çağdaşlıktan, Cumhuriyetçilikten ve Atatürkçülükten dem vurma gereksinimi içinde olanların vak’a tutkusu bilmem nasıl yorumlanmalı? Türkçemizin bir başka ustası Yunus Emre’ye kulak verip “Sözün us ile düşürgil!” desek yararlı olur mu? Biricik ve paha biçilmez kültürel varlığımız Türkçemiz Dil Bayramı’nın 89. Yılında aydınların, ilericilerin, Cumhuriyetçilerin aymazlığıyla karşı karşıyadır. Okuru daha fazla usandırmadan ikinci örneğe geçmeli!

Çığlık atmadan duramam! Güzelim olgu sözcüğünün nesi yetmedi diye sormak isterim!

Obje

Bir sergi açılmayagörsün. Cumhuriyet çocuğu, varlıklarını Cumhuriyet’e borçlu anlı şanlı sanat insanlarımızın dilinden düşmeyen obje. Yüzünü çağdaşlığa ve aydınlığa dönmekle Batıcılaşmayı biri birine karıştıranların obje aymazlığına diyecek söz bulmak zor. Belki de olanaksız! Nesne neyimize yetmez? Nesne dersek sıradanlaşır mıyız? Ya da hor görülmeyi hak etmiş mi oluruz?

89 yaşındaki ikinci dil bayramımız yazı devrimini izleyerek devinime geçirilen dilde özleşme adımının kutlama günüdür.

Zaman zaman işitiyorum ya da okuduğum oluyor.

Bir dile iki bayram çok gelmez mi diyenleri ya da yazanları!

Onlara yanıtımdır! Az gelir!

Okuryazarlığı tartışmasız, aydınlık yüzlü, ilerici insanların vak’a ve obje üzerinden yaylım ateşine tuttuğu Türkçe’nin yılda iki bayramı varsa yılın geri kalanı yüzlerce kara günse iki bayramın çokluğundan söz edilebilir mi?

Her fırsatta bilisiz insanları hedefe koyan okuryazar ve derinlikli insanların Türkçemizi örselemesini iki sözcük bağlamında anlatmaya çalıştım!

Dil bilincimin gelişmesine katkıda bulunan iki insana saygılarımı sunarak bağlayayım yazıyı!

İlki ortaokul (Eskişehir Anadolu Lisesi) Türkçe öğretmenim Süleyman TOY! Yaşamı uzun olsun dimdik ayaktadır, yaşamaktadır.

İkincisi ise Bülent ECEVİT! Ruhu şad olsun! Dilimizin özleşmesinde ve Türkçeleşmesindeki çabaları yadsınamaz. Olgu, sorun, soru, yanıt ve daha nicelerinin dilimize yerleşmesini ona borçluyuz. Atamızın dil devriminin yılmaz ve kararlı sürdürücülerinden önde gelenidir.

En değerli kültür varlığımız Türkçemizi yaşayanlara ve yaşatanlara en derin saygılarımla…

Azim ve Karar, 26.06.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.