SAKIN KAPIYI ARALIK BIRAKMAYIN… (II)

SAKIN KAPIYI ARALIK BIRAKMAYIN… (II)
19 Temmuz 2022 23:42
677
A+
A-

Cihan Dura

Önceki yazımda gösterdim, her şey CHP ve DP hükümetleri ile başladı. 1947-1965 yılları… Yöneticiler kapıyı ufak ufak bakın nasıl aralıyorlar: Hükümet Tekke ve Türbelerin açılmasını serbest bırakıyor. Başbakan “millete mal olmamış devrimler var” diyor.İlahiyat Fakültesi, Yüksek İslam Enstitüsü açıyorlar, Kur’an kurslarını serbest bırakıyorlar. Ezan Arapça okunmaya başlıyor. Okullara zorunlu din dersleri koyuyorlar.Buna karşılık, köy Enstitüleri ile Halkevlerini kapatıyorlar.Nurculuk giderek güçleniyor. Partiler seçim propagandasında dini kullanmaya başlıyor. Üç yıl içinde 15 imam hatip okulu açılıyor. Atatürk’ün heykellerine saldırılar başlıyor.

CHP’de laiklik ve devletçilik ilkelerinden vazgeçilmesi isteniyor.Başbakan milletvekillerine sesleniyor: “siz isterseniz, Anayasa’yı bile değiştirebilir, hilafeti de getirebilirsiniz.” Başbakanlık Eyüp Sultan Camii avlusunda iftar yemeği veriyor. Şeriatçı dergiler Cumhuriyet’e, laikliğe sönmez bir kinle saldırıyor.İmam hatip okullarını bitirenlerin, ilkokul öğretmeni olmaları sağlanıyor.

Peki, bitti mi verilen ödünler… Hayır, kapıyı daha araladılar. Neler yaptılar neler, ne kötülüklere göz yumdular, Cumhuriyet düşmanlarına ne imkânlar sağladılar. Atatürk “Sakın kapıyı aralık bırakmayın, farkına varmadan ardına kadar açılır” mı demiş umurlarında değil. Bu uyarıdan, belki haberleri bile yok.

Devam ediyoruz.

ADALET PARTİSİ HÜKÜMETLERİ (1965- 1971)

Gericiler Atatürk’ün büst ve heykellerine saldırmayı sürdürüyor.

Başbakan Kayseri’de konuşuyor: “Bugünkü Türkiye’de gericiliğin yaşamasına uygun koşullar artık bulunmamaktadır.”Muhalefetin “dini politikaya alet ediyor” suçlamasını ise şöyle yanıtlıyor: “Din özgürlüğü baskı ve sömürücü aracı olamaz.”

İmam-hatip okullarını bitirenlere üniversitelere girme hakkı tanındı.

Hızb-üt-Tahrir adlı örgüt Bir İslam devleti kurmak istiyor.

Başbakan İzmir’de, İslam enstitüsünün temelini tekbirler arasında attı. Bir gezi sırasında, camide namaz kıldı, bunu giderek âdet haline getirdi. Bir basın toplantısında konuşuyor: “Gericiliğin Türkiye’de bir tehlike haline gelmesi imkânsızdır.  Biz herkesten çok Atatürkçüyüz.” TBMM Başkanı Meclis’te iftar yemeği verdi. Dindarlık gösterisi, Türk politikacıları arasında bir akım olarak giderek yaygınlaşıyor.

Millî Eğitim Bakanı: “Hükümet’in amacı her ilde bir imam-hatip okulu açmaktır.”Bursa ‘da toplanan Türkiye Milliyetçi kuruluşları İstişari Kongresi’nde Anayasa yerildi. II. Abdülhamit övüldü ve şöyle dendi: “Hakimiyet milletindir demek, hakimiyet İslam’ındır demektir.”  MTTB, Ankara’da düzenlediği Millî Şahlanma Mitinginde şu sloganı kullandı: “Yasamız ordumuz, İslamiyet’tir yolumuz.” İlahiyat Fakültesi’nde boykot ve protesto orucu başladı. Bu hareket bir kız öğrencinin başörtü takmakta direnmesi üzerine başladı.

Cumhurbaşkanı bir İslam ortak pazarı kurulmasına istekli olduğunu söyledi.

İlerde partisini iktidar ortağı yapacak olan siyasetçi“TCK’nun 163. Maddesini değiştireceğiz” sloganıyla genel seçimlerde Konya’dan aday oldu (Bu hedefi, yaklaşık 20 yıl sonra, ANAP gerçekleştirecektir.)  Konya’dan aday olan bu kişi, bağımsız milletvekili seçildi. (Yaklaşık 25 yıl sonra da Parlamentoya 160 milletvekili ile birlikte gelecektir.)

Tarih Aralık 1969… SBF Profesörler Kurulu, bir muhtıra yayımladı: “İrtica bir tehlike haline gelmiştir.” Şeriatçı Milli Nizam Partisi “Allahuekber, Amin, İnşallah” sedaları arasında ve tekbir getirilerek Ankara’da kuruldu.

AP dönemi için genel gözlemler: Yobazlar daha da azgınlaştı. Din ve şeriat entrikacılığı yaygınlaştı. Devlet dairelerine mescitler açıldı. Atatürk heykellerine saldırılar yeniden başladı. Dağlarda Nur eğitimi verilen kamplar kuruldu. Adalet Partili birçok milletvekili sürekli laikliğe aykırı konuşmalar, yayınlar yaptılar. Laikliğe can veren devrimleri baltalamak için Atatürk’e her gün en bayağı şekilde saldırdılar.

1971- 1980 DÖNEMİ HÜKÜMETLERİ: CHP-MSP KOALİSYONU, MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETLERİ, CHP-BAĞIMSIZLAR HÜKÜMETİ, AP-MSP-MHP KOALİSYONLARI

Millî Selamet Partisi kuruldu. Partinin programı, Millî Nizam Partisi’ninki ile tıpatıp aynı, onun gibi tarikatlar temeline dayanıyor. CHP-MSP koalisyonu kuruldu, şeriatçı bir parti ilk kez iktidara ortak oldu. CHP dincilere ülkenin içişlerini, adalet hizmetlerini ve ekonomisini teslim etti.

Bir yıl içinde 70 tane imam hatip okulu açılıyor! Bir yıl içinde 77 tane daha açılıyor! Yetmiyor, bu kez 86 imam hatip okulu daha açılıyor.

Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesinin tümüyle kaldırılması istendi. 12 Eylülcü paşaların ve sözde aydınlarımızın katkılarıyla, hedeflerine birkaç yıl sonra ulaşacaklar. Ayasofya önünde yapılan mitingden konuşma ve sloganlar: İslam’ın uğrunda kan akıtılacak günler yakındır. Kurtuluş şeriatla mümkündür. Okullarda Arapça okutulsun. MSP’nin bir toplantısından sloganlar: Kurtuluş İslam’da. Ya İslam ya ölüm. Dünya Müslümanları birleşin. Kör Kemal’in putunu devirelim. Ve Kahramanmaraş Katliamı… şehirde yığınaklar…  Bağrışmalar: “Allah için savaşa, Müslüman Türkiye.”  AP Lideri: “Bana sağcılar, milliyetçiler cinayet işliyor, dedirtemezsiniz.”

Uğur Mumcu uyarıyor: “Faşist odakların üzerine barış değil, savaş harekâtıyla gidin. Böyle yapmazsanız, gün gelecek bu kan seli sizi de, evet sizi de sürükleyip götürecektir.” Bir tarikat lideri konuşuyor: “Bu salonda Türkiye’nin çeşitli kentlerinde 1000’in üzerinde özel binada kurs gören en az 100 bin genci, yurt dışında tüm Avrupa’yı ağ gibi saran 215 İslam kültür merkezini sinesinde barındıran bir örgütün genel kurulu yapılıyor!”

Dinci partinin genel başkanı konuşuyor: Hafta tatili cuma günü olmalı. Nikâhı müftüler kıymalı. Mekteplere Kur’an dersi koymalı. Bu milletin mektep kitapları niye Allah adıyla başlamıyor? Ana muhalefet partisinin genel başkanı konuşuyor: Atatürk döneminde yapılmış devrimleri reddeden gericilerin direnişi, bugün geniş ölçüde etkinliğini yitirmiştir.

17 Ağustos 1980 tarihli bir kararnameyle, Hükümet; Suudî ve Aramco kökenli olan Rabıta örgütü ile ilişki kurdu. Bu örgütün amacı Müslüman ülkelerde yönetimin islamîleştirilmesidir. Millî Selamet Partisi, Konya’da bir miting düzenliyor. Topluluk şu sloganları atıyor: Dinsiz devlet, yıkılacak elbet… Şeriat gelecek… Laiklik dinsizliktir… Anayasa Kur’an… Ya şeriat ya ölüm… Cihada hazırız…”

12 EYLÜL HÜKÜMETİ (1980-1983)

Yıl 1981… 12 Eylül’ün lideri; Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nde düzenlenen bir törende kendine armağan edilen Kur’an’ı öpüp başına koydu. Bakanlar Kurulu kararnamesi ile, yurt dışındaki “Türk imamlarına Suudi Rabıta örgütünün aylık bağlaması” onaylandı. Kararnamede başbakan yardımcısının da imzası vardı.

12 Eylül yönetimi Anayasa’ya koydurduğu 24. madde ile, ilk ve ortaöğretim kurumlarında din ve ahlâk öğretimini zorunlu ders haline getirdi. Okullarda Milli Gençlik Vakfı, Nurcular, Akıncılar ve Süleymancılar gibi dinci örgütler cirit atmaya başladı.

Millî Güvenlik Konseyi’nin çıkardığı yasalarla Türkiye; İslam Konferansı’na en ileri düzeyde katılmaya başladı. Bu kuruluşun örgütlerinden İslam Kalkınma Bankası’nın amacı şöyle: Şeriata uygun olarak üye ülkelerin ekonomik gelişmelerini sağlamak.

Cumhuriyetimizin can damarı olan laiklik ilkesine büyük bir darbe indirildi: 1924 tarihli “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile sağlanan öğretim birliği devrimi ayaklar altına alındı: 1973 tarihli Millî Eğitim Temel Kanunu’nun, liseleri bitirenlerin ancak “yetiştirildikleri yönde” yüksek öğrenim yapacakları ilkesini getiren 31. maddesi; sözde Atatürkçüler tarafından, 2848 sayılı yasa ile değiştirildi: Maddedeki “yetiştirildikleri yönde” yüksek öğrenim yapmaları koşulu kaldırılarak, “Lise ve dengi okulları bitirenler, yüksek öğretim kurumlarına girmek için aday olmaya hak kazanır” hükmü getirildi. Böylece imam-hatip liseleri “meslek okulu” kategorisinden çıkarılarak temel öğretim kurumlarına dönüştürüldü. İmam-hatip lisesi mezunlarına üniversitelerin her bölümüne girme olanağı sağlanmış oldu. Bu okulun mezunlarına, ilerde hemen her türlü devlet görevini üstlenmek üzere yükseköğretim kapıları ardına kadar açıldı. Oysa imam-hatip mezunları, daha önce yalnızca yüksek İslam enstitülerine girebiliyordu.

Köln Humeynisi ‘Kara Ses’i konuşuyor: “12 Eylül’ün bir iyiliği oldu. Partilerin balonlarına bir iğne dürttü, hepsi söndü. Bir iki yıl partisiz yaşadık. O kadar rahattık ki… Cemaat de çoğalıyordu.” 12 Eylül liderinin halkın önünde yaptığı konuşmalardan bazı konular ve kullandığı ‘kalıplar’: Nasıl Müslüman olunur? Allah’ı bir Kur’an’ı bir, peygamberi bir… Bunu ancak Allah bilir. Bu, dinimizce günahtır. Dinimizin emri şudur. … Şeriat’ın kestiği parmak acımaz. Allah yardım etti, yağmur kesildi. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Allah’ın hikmetine bakın ki… Dinimiz bize der ki… Peygamber Efendimiz Hazretleri buyurmuştur ki…

12 Eylül Dönemi İçin Genel Gözlemler: Atatürk’ü ve laikliği dillerinden düşürmezken, uygulamada bunun tam tersi yapıldı. Çağdışı bir anayasa hazırlatıldı. Öğretim birliği yok edildi. Üniversitelerde bilimsel özerklik kaldırıldı. Bu kurumlar şeriatçı görüşlü, tarikatçı kimselere teslim edildi.  Yarattığı yeni koşullarla tarikatları, sağcı partiler için vazgeçilmez birer oy deposu haline getirdi.

İrtica bu dönemde Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş adımlar attı. Başta Nurcular ve Süleymancılar olmak üzere, Cumhuriyet düşmanı tarikatlar Türk milli eğitiminde etkin duruma gelmeye başladı.

ANAP İKTİDARI (1983- 1991)

 1983-1989 yılları…İrtica Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş boyutlara ulaştı. Cumhuriyet düşmanı tarikatlar, hızla büyüyen bir ahtapot gibi, kollarını toplum katmanlarına sokmaya başladı. Kur’an kursları ve dinî yayınlarda bir patlama görüldü. Hedef öncelikle eğitim kurumlarıydı. Üniversitelerde mescitler açılmaya, koca koca camiler inşa edilmeye başladı.  YÖK ve başkanı “türban” diye bir kavram uydurarak, üniversitelere tesettürlü girmenin yolunu açtı. Binlerce kız öğrenci tesettüre büründü.

MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun başkan ve üyeleri, bilimsel ve teknik yeteneklerine göre değil, “Türk-İslâm sentezcisi” olup olmadıklarına bakılarak atandı. Tebliğler Dergisi’nde, öğrencilere MEB’nın salık verdiği kitap başlıklarından bazıları: Namaz, Fıkh-ı Ekber, Allah, Kur’an-ı Kerim, Dini bilgiler, İslam mezhepleri, Kur’an mucizeleri, Ehli sünnet…

Kimi sözde aydınlar da Devrim’i kemirme çabalarına, “Türk- İslam Sentezi” adlı bir görüş etrafında toplanarak katıldılar. Devlet Planlama Teşkilatı’nın 1983’te yayınladığı Milli Kültür Raporu, ülkeyi Türk- İslam Sentezi’ne yönlendirmeyi amaçlıyordu. Bu zihniyete göre “Din, topluma kimliğini kazandıran bir kurumdur. Milli kültürümüzün iki temeli, Orta Asya’dan getirdiğimiz öz değerler ve İslamiyet’tir. Batı’dan yalnızca teknik ve uygarlık alınmalıdır.”

Şeriatçılığa göz yumma ve tarikatlara şirin görünme yarışına, sonunda Ana muhalefetin lideri de katıldı. 1974’te gerçekleşmesi için büyük çaba gösterdiği CHP-MSP koalisyonu ile, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, siyasal İslam’ı iktidara taşıyan, devlet olanaklarına kavuşturan DSP başkanı; 1986 ara seçimlerinden önce Manisa’da köylülere şöyle hitap ediyordu: “Bir insan şu veya bu tarikattan olur, ama aynı zamanda ilerici de olabilir. DSP kimsenin dinine, tarikatına, başörtüsüne karışmaz. En büyük Allah, sonra halk…”

Yıl 1989…Başbakan Amerikan istekleri doğrultusunda, Türk Ceza Kanunu’nun Türkiye’de din devleti kurulmasını suç sayan 163. maddesinin kaldırmasını gündeme taşıdı. Madde Meclis tarafından kaldırıldı. Maddenin kaldırılmasına karşı sesini en çok yükseltmiş olan Prof. Dr. Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990’da öldürüldü. Aynı yıl Çetin Emeç, Turan Dursun ve Bahriye Üçok da suikasta kurban gitti.

Üniversitelerde türban serbest bırakıldı.

Ve Cumhurbaşkanı konuşuyor: “Türkiye’de irticanın gerçekleşmesi mümkün değildir. Türkiye geri dönemez.”

(Yazı devam edecek.)

Azim ve Karar, 19.07.2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.