“ÖNCE DAHA KÖTÜLEŞİR, SONRA DÜZELİR” TUZAĞI
Cihan Dura
Hepimiz akla büyük önem veririz, çevremize ‘akıllı ol, aklını kullan, kafanı çalıştır’ diyerek öğütler veririz. İki ünlü şahsiyet: “Akıllı olmak bir şey değil, önemli olan o aklı yerinde kullanmaktır. İnsanlara yapılacak en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir” demiş.Doğrudur, ancak iş o kadar kolay değildir. İnsan beyni de bakım ister; tıpkı kaslarımız gibi hareketister; özel bir eğitim, bilgi, ‘antrenman’ ister. Fakat kimse oralı değildir; çünkü her birimiz aklımızın zaten mükemmel çalıştığına, kusursuz olduğuna inanmışızdır. Öyle ki, düşünüp söylediğimiz her şey doğrudur! Oysa, kazın ayağı hiç de öyle değil. Çoğu zaman yanlış düşünürüz, yanlış muhakemeler yaparız. Mantık bilimi sayısı 100’ü geçen düşünme hatâsı belirlemiş. Böyle birkumkumada doğru düşünmek kolay mıdır? Hatalı düşündüğümüzün farkına varmıyoruz;fikrimizi, ulaştığımız sonucugöğsümüzü kabartarakgururla ilan ediyoruz. Daha trajik olanı eğer sorumlu bir konumda isek, görüşümüzü uygulamaya da koyuyor, başkalarına, topluma zarar veriyoruz.
Peki, doğru düşünmek nasıl olur?Genel olarakiki aşaması vardır: İlk adım gözlem, ikinci adım muhakemedir, akıl yürütmedir. Fakatdoğrular, gerçekler; herhangi bir muhakeme ile bulunamıyor. Önce muhakemenin, akıl yürütmenin doğru olması gerekiyor. Eğer değilse, varılan sonuçelbette yanlış olacaktır. İşte, bu tür akıl yürütmeye “dedüktif yanılma” deniyor. Günlük konuşmada “yanılma” sözcüğü, aldanma, hatâ yapma anlamında kullanılır. Mantık bilimi ise, yanılmaya (fallacy) daha dar bir anlam yüklüyor: “Bir muhakemede kullanılan önermelerin, akıl yürütme sonunda ileri sürülen neticeye, zorunlu olarak götürmemesi durumu” yanılmadır.
Ne yazık ki insanlarda, hepimizde düşünme hatâları, dedüktif yanılmalar çok yaygındır. Kendimiz yanılırız, başkalarını yanıltırız, başkaları da bizi yanıltır. Başkaları deyince, özellikle politikacılar, yöneticiler, satıcılar, reklamcılar, propagandacılar… çok kullanır bu tür muhakemeleri. Amaç karşılarındakileri kandırmak, onları istedikleri yola sevk etmektir. Düşünme hatâlarından bilim adamları, filozoflar da korunmuş değildir.
Şimdi asıl konuma geliyorum. Bir süre önce baş ekonomistimizin şöyle dediğini okudum: Enflasyon önce yükselecek, sonra düşecek. Kulaklarıma inanamadım, donup kaldım. Ben bu sözüdaha önce de duymuştum. Aynısını bir kitapta okumuştum, şöyleydi: Önce daha kötüleşir, sonra düzelir! Hatırladım, Rolf Dobelli’nin“Hatasız Düşünme Sanatı” adlı kitabının [NTV Yayınları, 2013] ilk bölümlerinden birinin başlığı idi bu. Koştum, kitabı bulup açtım, tekrar okudum. Dedim ki, bu gerçekten ilginç bir konu… bilmeyenler olabilir; bir faydam olsun, onları da haberdar edeyim. Aşağıda kitabın o bölümünü kısaltarak sunuyorum.
Yazı hayattan alınan somut bir örnekle başlıyor: Yazar tatilde iken hastalanır. Ağrıları artınca doktora gider. Doktor genç biridir, hemen her tarafını uzun uzun, titizlikle, dakikalarca muayene eder. En sonra reçete koçanını eline alıp şöyle der: “Antibiyotik…Günde üç kez alacaksın. Önce daha da kötüleşir, sonra düzelir.” Yazar, teşhisin nihayet konmuş olmasının sevinciyle zar zor oteline döner.Ağrılarıgerçekten devam eder, daha da şiddetlenir. Ancak üç gün daha geçip azalmayınca telefon açar. Doktor şu yanıtı verir: “Dozu günde beş tablete çıkarın. Ağrınız bir süre daha devam edecek.” Dediğini yapar. İki gün daha geçer. Artık dayanamaz, ambulans uçak servisini arar. Yeni doktoru apandisit teşhisi koyar ve hastayı hemen ameliyata alır. Ameliyattan sonra sorar: “Hangi akla hizmet, bu kadar beklediniz?” Yazarımız şu yanıtı verir: “Hastalığın ilerlemesi aynen doktorun dediği gibi oldu. O yüzden doktora güvendim.” Doktor gülmüş, “siz, önce daha da kötüleşir, sonra düzelirtuzağına düşmüşsünüz. O doktorun hiçbir şeyden anladığı yokmuş. Büyük olasılıkla, tatil sezonunda turistik yerlerde bulunan şu yardımcı hastabakıcılardan biridir.”
Rolf Dobelli yazısını şöyle bitiriyor: “Önce daha kötüleşir, sonra düzelir” hilesi doğrulama eğiliminin (1) bir türüdür. Bu hileye alanında çok az şey bilen, iyi yetişmemiş sözde uzmanlar başvurur. Eğer durum kötüleşmeye devam ederse, öngörüsü doğrulanmış olur. Beklenmedik şekilde düzelirse, yine onun dediği doğrulanmıştır. Öyle veya böyle, her iki durumda da haklı çıkar! Biri çıkıp “önce daha da kötüleşir, sonra düzelir” derse, aman dikkat, tehlike çanları çalıyor demektir.
Gelelim bizim baş ekonomiste…, durup dururken neden bu lafı etti? Gerçekten merak ediyor insan. Ancak bununyorumunu da sana bırakıyorum, değerli okur.
_______________________________.
(1) Doğrulama eğilimi bütün düşünme hatalarının anasıdır. Şöyle tanımlanabilir: Karşılaştığımız yeni bilgileri, benimsemiş olduğumuz görüşlerle, dünyaya bakışımızla ve inançlarımızla uyumlu olacak, onları doğrulayacak şekilde değerlendirme eğilimi… Başka bir deyişle, mevcut görüşlerimizle çelişen –yani onları doğrulamayan- yeni bilgileri, kanıtları dışlıyoruz, eliyoruz, reddediyoruz. Örnek: Bir siyasi görüşünüz var. Bu görüşünüzün doğruluğuna işaret edebilecek, ipucu olabilecek bütün olayları, bütün düşünceleri coşkuyla karşılar, kucaklarsınız. Aksi olay ve görüşleri ise küçümsersiniz, görmezden gelirsiniz, dışlarsınız. İstisnai veya özel durumlar olarak niteler, es geçersiniz.
Azim ve Karar, 09.10.2023