“ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNME SİSTEMİ” BİLİNCİNİ CANLANDIRMAYA YÖNELİK BİR UYGULAMA: MAKALE DEĞERLENDİRMESİ- 2
Cihan Dura
Fikirler ortak olursa, yürekler ortak çarpar, eller ortak iş yapar.
Mademki ‘Biz Atatürkçüyüz’ diyoruz, öyleyse bu savın bir temeli olmalıdır. Bu temel de iki destek üzerinde üselmelidir: Bir, ortak bir düşünme ve çalışma sistemi; iki, o sistemin açıklandığı ortak bir kaynak. Bizim ortak düşünme sistemimiz, Atatürkçülüktür, Kemalizm’dir. Ortak kaynağımız ATANAME’dir (1).
Atatürkçü Düşünme ve Çalışma Sistemi öz olarak 10 ilkeden oluşur. Birincisi, çatı ilkesi olan Milliyetçilik ilkesidir. Çatı ilkesi iki varoluş ilkesinin eksiksiz gerçekleştirilmesini gerektirir: Millî Egemenlik ve Tam Bağımsızlık ilkeleri… Bu ilkeler de Cumhuriyetçilik, Halkçılık ve Devletçilik ilkeleriyle uygulanır, somutlaştırılır. Değişen zamana uyumlanma Devrimcilik ve Laiklik ilkeleriyle sağlanır. Sistem; her ilkede Bilimcilik ve Sosyal Ahlak ilkelerine uyulduğu ölçüde işler ve amaçlarına ulaşır. Sistemin daha geniş bir özeti için önceki bir makaleme bakılabilir (2).
Bir Atatürkçünün ayırt edici ilk özelliği Atatürkçü Düşünme ve Çalışma Sistemi’ne göre düşünmek, hissetmek ve iş yapmak olmalıdır. Konuşma ve yazılarında, yaptığı işlerde bu sistemi esas ve kılavuz almalıdır. Örneğin, bir konuşma veya yazıya başlamadan, bir işe girişmeden önce, “benim ele aldığım konu Atatürkçülüğün hangi ilkesi içinde, ne şekilde yer alıyor” diye kendine sorarak, konunun ATANAME’deki yerini ilke, derge, yönelti ve bulgu sırasıyla belirler. O bilgiye göre tutumunu ve davranışını oluşturur. Derlediği bilgiyi yapacağı konuşma veya çalışmada, yön bulmak üzere ve materyal olarak kullanır.
Neden böyle biraz uğraştırıcı biraz da zaman alıcı bir yolu tercih ediyoruz? Çünkü tutarlı olmak zorundayız. Çünkü büyük bir hedefimiz var: Hep aynı yoldan giderek, tekrarlar yaparak hem kendimizi gereğince yetiştiriyoruz hem olabildiğince çok sayıda Atatürkçünün aynı yolda bir araya gelmesini sağlıyoruz. Hep birlikte ortak düşünmeye, ortak iş yapmaya başlıyoruz ve bunu sürdürüyoruz. Ne kadar çok sayıda Atatürkçü aydınımız bu yolu izlerse, o kadar çok Atatürkçü arasında fikirler ortak oluyor, yürekler ortak çarpıyor, eller ortak iş yapıyor.
Bir Atatürkçü aydınımız çok bilgili olabilir, Atatürkçülük alanında uzman düzeyinde olabilir. Atatürkçülükle doğrudan bağlantılar kurabilir, en uygun alıntılar yapabilir. Çok değerli ürünler ortaya koyabilir. Bunlar çok güzel, gurur verici şeyler… Fakat göz yumulmaması gereken önemli bir sakınca var: Kişi tek başına kendi bilgi birikimi ve kaynaklarıyla yetindiği sürece ortak düşünme sisteminden uzak kalır, birlik olma idealine katkıda bulunamaz.
Benim önerdiğim yöntemi şöyle özetleyebilirim: Bir konuşma yapacağım, bir yazı kaleme alacağım veya bu çalışmada olduğu gibi bir değerlendirme yapacağım. Çalakalem yazmaya koyulmuyorum. ATANAME başucumda, elimin altında, açıyorum. Atatürkçülük Ortak Sistemi ile bağlantı kurma koşuluna uyuyorum. İşleyeceğim konunun ışığında, kitabın İçindekiler kısmını, genel dizin ile dergeler dizinini gereksinimim kılavuzluğunda gözden geçiriyorum. Konuya yakın bulduğum dergelerin yönelti metinlerini inceleyerek elverişli ifadeleri, yani bulguları çalışmamda kullanmak üzere ayırıyorum. Bu yöntemi sık sık kullandığım için “Atatürkçü Düşünme ve Çalışma Sistemi“ni giderek daha fazla özümsemiş oluyorum, tanınmasına katkıda bulunuyorum.
* * *
Aşağıda bir makale üzerinde, yöntemin uygulanmasına bir örnek verdim. Hemen belirteyim ki, esas amacım; Atatürkçü aydınlarımızda Atatürkçü düşünme sistemi bilincini uyandırmak, canlandırmak ve pekiştirmek, bu büyük hizmetin etkili ve verimli bir yolunu göstermektir. Başlıyorum.
● Yazının Künyesi: Suay Karaman, “ÜBD Döngüsü”, Azim ve Karar, 16 Eylül 2024.
● Yazının Konusu ve Ana Fikri: Makale; Genelkurmay eski Başkanı, bugün AKP Kayseri milletvekili olan, emekli Orgeneral Hulusi Akar’ın bir konuşmasında sarf ettiği şu sözlerden hareketle kaleme alınmıştır: “Eğitimin amacı ne? Eğitim bilgi değildir. Bilgi üniversitede olur, meslekte oluyor. Eğitimin amacı Allah korkusu ve kuldan utanmadır. Aksi halde ateistle, deistle, LGBT ile, uyuşturucu ile uğraşırsınız. Yazar ayrıca, Hulusi Akar’ın Hasdal Askeri Cezaevindeki tutuklu subayları ziyaretinde yaptığı öğüdün düzeysizliğine, Kayseri’de yaptırdığı caminin finansmanındaki belirsizliğe, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı İslamcılara yaptığı ziyaretlere, getirildiği makamlara liyakatinin tartışma konusu olduğuna dikkat çekmektedir.
Makalenin ana fikri Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitimin laik, bilimsel, çağdaş olması gerektiğidir. Fakat ne yazık ki, devletin yüksek makamlarına gelip de bunu anlamamış olanlar vardır. Eğitimin amacı özgür düşünen ve sorgulayan, topluma faydalı insanlar yetiştirmektir. Din kaynaklı eğitim toplumları ancak karanlığa götürür. Hükümet, bakanlar, milletvekilleri sorumluluklarını bilmeli, ettikleri yemine sadık kalmalıdır.
● İlgili İlke, Derge ve Yöneltiler: Ana fikir metnini ve Ataname’yi esas alarak, Atatürkçü Öğreti’nin şu ilkelerine başvurmam gerektiğine karar veriyorum: Laiklik, Devletçilik, Bilimcilik, Ahlak. Değerlendirmenin genişliğine göre bu dört ilkenin hepsinde veya seçilecek birkaçında eğitimle ilgili derge araması yapılabiliriz. Ben yazımı çok uzatmamak için yalnızca Laiklik ve Devletçilik ilkelerini seçtim.
Ataname’deki dizinlerden faydalanarak bu ilkelerin metninde yaptığım aramaya göre, “ana fikre en yakın olma ölçütü” ışığında belirlediğim derge adları ve yönelti numaraları şöyledir:
Devletçilik İlkesi: (Eğitim ve Öğretim: 1, 4, 10, 21, 22… Kalkınma: 17.)
Laiklik İlkesi: (Öğretim Birliği: 1, 4, 6, 9, 10…)
● Ana Fikre En Yakın Yönelti Metni Örnekleri: Yöneltileri inceliyorum. Yönelti metinlerinde yer alan, ana fikirle en çok ilgili gördüğüm, ‘bulgu’ adını verdiğim ifadeleri, değerlendirmemde kullanmak üzere ayırıyorum. Bulgular yönelti metninin tamamı olabileceği gibi bir kısmı veya tek bir cümle de olabilir. Aşağıda örnekler veriyorum.
– Devletçilik İlkesi: Eğitim ve Öğretim dergesi: (1)Millet ve ülkeyi gerçek kurtuluşa götürebilmek için, en kuvvetli temel, bilimin, eğitim ve öğretimin hazırlayacağı temeldir. Milletimizi ancak ekonomiyle güçlendirebiliriz. Böyle bir ekonomiyi ise, ancak çağımızla uyumlu bir eğitim ve öğretim sistemiyle gerçekleştirebiliriz. (4) Eğitim bilimsel olmalıdır. Bir eğitim sistemi; toplumdaki cehaleti yok etmeye çalışıyorsa, insanlara bilimsel düşünmeyi, bilimsel davranmayı ve iş yapmayı öğretiyorsa, o eğitim bilimsel eğitimdir. Yurttaşlarımızın bilimsel eğitim anlayışıyla yetişmesinde asıl olan ise okullardır, kültür kurumlarıdır. Bunların kurulmasında rehber bilim ve teknik prensipleridir. (10) … Öncelikle millî bir eğitim ve öğretim politikası belirlemek ve uygulamak zorundayız. Bu politikanın … temel taşı cehaletin yok edilmesidir. Cahillik yok edilmedikçe yerimizdeyiz. (21) … Çocuklarımızın temiz yüreklerinde; yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıyız. (22) Millî bir eğitim programından söz ederken, eski devrin bütün hurafelerinden sıyrılmış, doğudan ve batıdan gelen yabancı etkilerden uzak ve ulusal karakterimizle uyumlu bir kültür kastediyorum.
Kalkınma dergesi: (21) Eğitim ve öğretim nasıl olmalıdır sorusuna benim vereceğim yanıt şudur: Ekonominin isteyeceği gibi olmalıdır.
– Laiklik İlkesi: Öğretim Birliği dergesi:(1) … Eğitim ve öğretimini birleştirmedikçe aynı fikirde, aynı zihniyette bireylerden meydana gelen bir millet yapmaya imkân aramak abesle uğraşmak olmaz mıydı? (4) … Millete dinini, imanını, bütün insani ihtiyaçlarını vermek için bir yer vardır ki ona okul derler… Ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz, bir tane olur ve o gerçek bir millet yetiştirecektir, insan yetiştirecektir, Müslüman yetiştirecektir. (6) … Daha önce verilecek çok şeyler vardır. Bilimin, tekniğin ve hayatın gerektirdiği çok şeyler vardır. Onların hepsini öğrendikten sonradır ki, asıl dinin esaslı hükümlerine geçmek lazım gelir. (9) Biz öğretimde birliği sağlama düşüncemizi 1924’te uygulamaya koyduk. Tevhidi Tedrisat Kanunu’nu çıkararak öğretimi birleştirdik. Eğitim ve öğretimdeki ikiliği kaldırdık, pozitif bilimlere dayanan laik bir eğitim sistemi getirdik. Artık tek ve belirli, akılcı ve ulusal bilinç veren bir programla, yeni, yapıcı kuşaklar yetiştirilecekti. Tanzimat döneminde olduğu gibi birbirine zıt eğitim kuruluşlarından yetişen kişilerin anlaşmazlıkları içinde olmayacaktı yeni kuşaklar. Gerçekten de pürüzsüz bir yirmi beş yıl geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselmesi için çalışan yepyeni bilim ve yönetim kadroları yetişti. (10) Ne var ki 1950’lere doğru durum değişti: Büyük çabalarla gerçekleştirdiğimiz laik ve çağdaş öğretim birliğinden, özgür ve bilimsel düşünce metodundan uzaklaşılmaya, geriye doğru gidilmeye başlandı.
Sayın yazarın makalesi; güncel ve gözlem ürünü… düşündürücü, uyarıcı. Değerli bilgiler içeriyor. Atatürk’ün çok andığım bir sözü vardır: Felaketin coşkun bir nehir gibi Türkiye’nin üzerine yürüdüğünü görünce katlanmadım, susmadım.Yazarımız da böyle yapıyor. Hemen her yazısında Türkiye’nin güncel ve ciddi bir sorununu dile getiriyor. Bu yazıda da dikkatimizi Cumhuriyetimizin temel taşı olan çağdaş eğitimin bugünkü trajik durumu ve bunun sorumlularından biri hakkında bizi uyarıyor. Kuşkusuz Atatürkçü Düşünme Sistemi ile yeterli ölçüde bağlantı kurulması, yazıyı çok daha işlevsel ve faydalı kılar.
Son olarak tekrar vurgulamalıyım ki, bu yazıyı kaleme almaktan asıl amacım; Atatürkçülerin ‘Ortak Düşünme Sistemi’ne alışmalarına, bu sistemi benimsemelerine, çalışmalarında bir yöntem olarak kullanmalarına katkıda bulunmaktan ibarettir.
____________________________.
(1) Cihan Dura, Ataname, Kayalı Yayınevi, İzmir, 2024, 772 s. Cihan Dura, “Ataname’yi Nasıl ve Niçin Yazdım?” https://www.cihandura.com/tr/makale/ATANAMEYi_NASIL_VE_NICIN_YAZDIM.
(2) Cihan Dura, “Atatürkçüler Ortak Bir Düşünme Sistemleri Olmadığı İçin Bir Araya Gelemiyor, ”https://www.cihandura.com/tr/makale/ATATURKCULER_ORTAK_BIR_DUSUNME_SISTEMLERI_OLMADIGI_ICIN_BIR_ARAYA_GELEMIYOR.
Azim ve Karar, 25.09.2024