ATATÜRKÇÜLER ORTAK BİR DÜŞÜNME SİSTEMLERİ OLMADIĞI İÇİN BİR ARAYA GELEMİYOR
Cihan Dura
Türkiye’nin kronik bir sorunu var: Atatürkçüler bir araya gelemiyor, bir güç oluşturamıyorlar! Neden? Türlü sebepleri olabilir. Ben birine büyük önem atfediyorum: Atatürkçüler belirli, özümsenmiş ve işlevsel ortak bir düşünme zemininden yoksunlar. Bir araya bu sebeple gelemiyor, ortak düşünüp iş yapamıyorlar! Oysa insanları ancak ortak fikir ve duygular, ortak işler bir araya getirebilir.
Ne yapıyorlar? Bol bol konuşuyor, eleştiriyor, habire yazıp çiziyorlar, kuşkusuz iyi niyetle… Gruplar, platformlar kuruyorlar aralarında, toplanıyor, konferanslar veriyorlar. Fakat bir dağınıklık, bir kargaşa, bir düzensizlik var. Birbirinden kopuk, gelişigüzel konular, akla ne geldiyse, dereden tepeden, gündemde ne varsa… bütünlüksüz, parça parça… En kötüsü herkes kendi kabuğunda… birbirinden habersiz… Birlik yok, ortaklık yok, bağlılık yok; her yandan farklı sesler, bir kakofonidir gidiyor. Bir orkestra düşünün, müzisyenlerden her biri aklına esen notaya basıyor. Ne olur o icranın hali? Söz çok, bilgi çok, fakat sıra yok, yön, sistem yok; iş, eylem deseniz, eseri yok. “Adam gibi bir araya gelemiyoruz” demek zorundayım. Oysa “adam gibi bir araya gelmek” iş yapmanın, millete hizmet etmenin ilk koşuludur!
Peki, neden böyle, Atatürkçüler neden bir araya gelemiyor? Yanıt basit: Ortak bir düşünme araçları yok. Atatürkçü Öğreti’nin temellerini, yapısını ve çatısını sistemli olarak kimse bilmiyor, biliyor diyelim, kullanmıyor. Sistem nedir? Sistem bir ilkeye, belli bir fikre göre düzenlenmiş, birinden diğerine mantıklı olarak kolayca geçilebilen önermeler, düşünce ve görüşler bütünüdür. Sistemli olmayınca, aynı ilkeler, aynı eylemler, aynı ülkü peşinde bir araya gelinemiyor, gelindiği sanılıyor. Oysa bu üstünlük Türkiye’nin düşmanlarında var. Biri veya diğerleri belirli bir öğreti veya kitap etrafında birleşmiş olarak mücadele ediyorlar.
Demek ki, zihinlerimize köklü olarak yerleşmiş bir sisteme ihtiyacımız var, her gerekli olduğunda başvuracağımız, bizi ortak düşündüren, harekete geçiren… Öyle sanıyorum ki, Atatürkçüler ancak böyle bir varlıkla bir araya gelir, zihinlerindeki “ortak düşünme ve çalışma sistemi”nden yön ve güç alarak düşünür, hisseder ve iş yaparlar. Ve ancak o zaman Atatürk’ün tanımladığı aydınlar olur, milletimizin beklediği büyük hizmetleri yerine getirirler.
Ben böyle ortak bir düşünme sistemi üzerinde çok kafa yordum. Yıllarca çalıştım, Atatürk’ün fikir, görüş ve uygulamalarını sistemli bir öğreti haline getirerek ATANAME adlı kitabımda topladım. Milletimizin, Atatürkçü aydınlarımızın, bilinçli yurttaşlarımızın hizmetine sundum.
Siz, sevgili Atatürkçüler!… Bir araya gelmelisiniz, birlik olmalısınız.
Bir felaket ki, coşkun bir nehir gibi Türkiye’nin üzerine yürüyor. Nerelerdesiniz?
Milletimiz sizden baş başa, gönül gönüle, el ele vermenizi istiyor.
Sizi ancak ortak bir “düşünme sistemi” bir araya getirebilir. Atatürkçülüğü bir sistem olarak yeni baştan öğrenmelisiniz, birlikte hepimiz!…
Özü ve özeti ile başlayalım.
* * *
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNME VE ÇALIŞMA SİSTEMİ
ÖZ: Atatürkçü Öğreti 10 ilkeden oluşur. Birincisi Milliyetçilik ilkesidir. Bu ilke iki varoluş ilkesinin tam olarak gerçekleştirilmesini gerektirir: Millî Egemenlik ve Tam Bağımsızlık ilkeleri… Bu ilkelerse Cumhuriyetçilik, Halkçılık ve Devletçilik ilkeleriyle somutlaştırılır. Zamana uyumlanma Devrimcilik ve Laiklik ilkeleriyle sağlanır. Sistem; her ilkenin uygulanmasında Bilimcilikve Sosyal Ahlak ilkelerine uyulduğu ölçüde işler ve amaçlarına ulaşır.
ÖZET: Atatürkçü Öğreti; çatısı, katları ve temelleri olan bir bina gibidir. Çatısı Milliyetçilik ilkesidir. Katları Varoluş, Uygulama ve Uyum ilkeleri, Temelleri yöntem ilkeleridir. Kitabı Ataname’dir.
1) Milliyetçilik İlkesiAtaöğreti’nin ana hedefini belirtir. Türk milletinin Büyük Ülkü’sünü gerçekleştirmeyi, varlığını ve kendine özgü kimliğini korumayı, milletin gönencini, diğer uluslarla uyum içinde kalkınmasını ve ilerlemesini amaçlar. Temeli Türk kültürüdür, antiemperyalisttir.
2) Varoluş ilkeleri Millî Egemenlik ve Tam Bağımsızlık ilkeleridir. Bu ilkeler ne kadar sağlam ve etkin durumda ise, Milliyetçilik ilkesi ve gerekleri o kadar güvence altındadır.
Millî Egemenlikİlkesi; Milletin, kendi iradesini gerçekleştirme gücünü, Tam Bağımsızlık İlkesi milletin, bütün kararlarını kendi lehine özgürce almasını içerir. Millet, ihtiyaç ve isteklerini iradesi ile ifade eder, egemenliği ile yerine getirir. Tam bağımsızlık milletin varlığını sürdürmesinin temel bir koşuludur. Aksi halde ülke iç ve dış düşmanların sömürgesi haline gelir.Büyük Ülkü’nün gerçekleştirilmesi; iki varoluş ilkesinin, Millî Egemenlik ile Tam Bağımsızlık ilkelerinin içerdiği koşulların eksiksiz olarak yerine getirilmesine bağlıdır. Millet; varlığını, bütünlük ve mutluluğunu, ancak bu ilkelerin gereğini tam ve kesintisiz olarak yerine getirerek sürdürebilir.
3) Uygulama İlkeleri Halkçılık, Cumhuriyetçilik ve Devletçilik ilkeleridir. Hedefmutlu ve çalışkan bir halk, çağdaş ve âdil bir yönetim, verimli ve güçlü bir ekonomidir.Varoluş ilkeleri bu ilkelerle somutlaştırılır, ayakta tutulur.
Halkçılık ilkesi; yurttaşlar arasında adaleti, demokrasiyi, çalışmayı, ulusal birliği, dayanışma ve kaynaşmayı amaçlar. Milliyetçilik ilkesini pekiştirir. Cumhuriyetçilik İlkesi Millî Egemenliğin fiilen uygulamaya konulmasının yöntem ve şeklini belirler. Cumhuriyet Millî Egemenlik ve halk yönetimidir. Millî Egemenliği somutlaştırır. Devletçilik ilkesi ekonominin yönetimini belirler. Atatürkçülüğün ‘Büyük Ülkü’sü Türkiye’yi kalkındırmaktır. Temel araç ılımlı devletçiliktir. Ilımlı devletçilik; özel girişimi temel alır, ancak toplumun genel yararının gerektirdiği her alanda devleti görevli kılar. Çağdaş eğitim ve öğretim devletin ilk görevidir.
4) Dünyada hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Zaman her şeyi değiştirir; hayat değişir, fikirler değişir. Kurumlar, ilkeler, düzenler değişir. Millet ve devlet olarak zamana uyumlanmalıdır. Çağdaş olmalı, sürekli ilerlemelidir. Bu zorunluluk, ikiuyum ilkesi ile yerine getirilir: Devrimcilik ve Laiklik ilkeleri…
Devrimcilik İlkesi; milletin yaşanan çağa, iyi olan değişimlere uyum sağlamasını amaçlar. Toplumca kalıplaşmayı, donup kalmayı önler. Devrimcilik çağdaşlaşma ve sürekli devrim demektir.Türk devrimleri öncelikle üç büyük güce, öğretmenlere, orduya ve gençliğe emanet edilmiştir. Laiklik ilkesi birey ve millet yaşamında aklın, bilimsel yöntemin ve çağdaş bilimlerin belirleyici olmasını destekler. Geçmişin yanlış ve zararlı görüş ve geleneklerine bağlı kalmanın önüne geçer. Din ve dünya işlerini birbirinden ayırır, din ve vicdan özgürlüğünü tanır.
5) Yöntem İlkeleri sistemin temelidir. Ataöğreti’nin bütün ilkelerinin en doğru ve en verimli şekilde uygulanması, en iyi sonuçların alınması; iki yöntem ilkesinin, Bilimcilik ve ahlak ilkelerinin göz önünde tutulmasına ve ödünsüz uygulanmasına bağlıdır.
Bilimcilik İlkesiAtaöğreti ilkelerinin çağdaş bilimlerin değerleri esas alınarak uygulanmasını sağlar. Aksi halde hiçbir ilke hedefine ulaşamaz. Sosyal Ahlak İlkesiAtaöğreti’nin temelinde bulunan diğer ilkedir. Sosyal Ahlakyurttaşın en az kendisi kadar, ülkesini ve milletini düşünmesi, kendini milletinin varlık ve mutluluğuna adaması demektir. Millete hizmet edilir, görev namustur. Sosyal ahlak olmazsa Atatürkçülüğün hiçbir ilkesi doğru işlemez; hiçbir ilke, hedefine tam ulaşamaz.
Atatürkçü Düşünme ve Çalışma Sistemi bir öğretidir, bütün ilkeleri birbiriyle bağlantılıdır. Birbirini etkiler ve belirler. Özellikle uyum ve yöntem ilkeleri belirleyicidir. Sistem asla dogmatik değildir, eleştiriye ve yenileşmeye açıktır. Bunu Devrimcilik ve Bilimcilik ilkeleri sağlar.
Bu öğretiden daha iyisi varsa, ona uyulur. Sistemi benimseyen Atatürkçüler ne yapacaklarını bilir. Benim naçizane birkaç tavsiyem şunlardır: Bir yazıya veya konuşmaya başlamadan, bir işe girişmeden önce, “benim ele aldığım konu Atatürkçülüğün hangi ilkesi içinde, ne şekilde yer alıyor” diye sorarak, konunun ATANAME’deki yerini belirlemek gerekir. Konu veya sorun hakkında ATANAME ne diyor, inceleyip öğrenmelidir. Bu çabalar Sistem’in belleklere iyice yerleşmesini destekleyecektir.
Atatürkçüler arasından “sistemli düşünen 10 kişi yetişse, çok geçmeden 100, sonra binler olsalar, yurdumuz baştan başa ışıklara boğulsa…” Bu mutlu tabloyu düşlemenin, belki de görmenin eşsiz sevincini hayal edebiliyor musunuz?
Kaynaklar: Cihan Dura, Ataname, Kayalı Yayınevi, 3. B., İzmir, 2024, 772 s. Cihan Dura, Atatürkçülük Dersleri, Atayurt Yayınevi, Ank., 2022, 316 s.
Azim ve Karar, 09.09.2024