TÜRKİYE’DE ANKLAV VE KOLONİLEŞME TEHLİKESİ VAR

TÜRKİYE’DE ANKLAV VE KOLONİLEŞME TEHLİKESİ VAR
19 Eylül 2022 11:41
1.024
A+
A-

Cihan Dura

Komşunu sev ama, aradaki bahçe duvarını asla kaldırma

Benjamin Franklin

Yabancılar artık topraklarımızı rahatça sahiplenmeye başladı. Denebilir ki anklav ve kolonileşme tehlikesi var. Yerleşme iki koldan gerçekleşiyor: Birincisi, Türkiye’ye sığınmacı olarak girip yerleşerek. İkincisi, toprak ve konut satın alarak.

1) İktidarın politikaları sonucu olan kontrolsüz Araplaşma yurdun dört yanında etkisini gösteriyor. Hatta denebilir ki, kolonileri kuruluyor. Ne üzücüdür ki, Türkiye Araplaşıyor.

Örneğin Uzungöl’de… Doğa harikası Uzungöl artık bir Arap şehri… Arap nüfusundaki artışlabirlikte tanınmaz hale gelmiş. Koca koca binalar dikilmiş ta gölün kenarına kadar. Adım başı Arap, çalışanlar Arap, Bütün tabelalar Arapça, plakalar Arapça, konuşma dili Arapça. Türkçe menüsü bulunmayan Arap lokantaları açılmış. Birçok dükkân ve bilgilendirme levhası Arapça… Her yeri çöp, her yer pislik içinde… Sanki Uzungöl değil ‘Arapgöl’… Türkün, Türkçe’nin esamesi okunmuyor.

Ayder de aynı durumdaymış.

Betona ve turist akınına teslim olan Ayder Yaylası’na Araplardan yoğun talep varmış. Muhteşem doğayı gören Araplar hayran kalıyormuş. Her tarafta Arapça tabelalar… Restoranlar Arap, Türkler giremiyor. “Ayder Yaylası artık bizim değil” diyorlarmış. Ayder de olmuş Arap Ovası…

Şu anda Katarlıların Cumhurbaşkanı ile Karadeniz’e yapmış olduğu gezi aklıma düştü.

2) Metin Aydoğan’ın 2017 tarihli bir makalesinden öğreniyoruz ki, AKP iktidarının Arap ülkeleriyle, özellikle Suudi Arabistan’la kurduğu ilişkiler, Cumhuriyet politikalarını tümüyle ters yüz etti. 2002’de başlayan, Araplarla ilişkileri geliştirme süreci, önce parasal ilişkilerle, ardından siyasi ve kültürel anlaşmalarla sürdürüldü.

Araplaşma yeni değil, başlangıcı Osmanlılara uzanıyor. Yavuz Sultan Selim, hilafeti getirip dini egemenlik aracı olarak kullanmaya başlayınca, Sünni inancına bağlı Araplaşma politik bir güç haline geldi. Kimlik yozlaşmasına direnen Türkler (Türkmenler, Aleviler ve Yörükler) ise, baskı gördü ve kırıma uğradılar. Atatürk döneminde, olması gereken şekle dönüştürülen Türk-Arap ilişkileri, AKP ile birlikte yeniden Osmanlı zihniyetine geri döndü, Arapçılık hortlatıldı. Suriyeli göçmenlere, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından daha ileri haklar verildi; sağlık, eğitim, çalışma alanlarında ayrıcalıklı bir kitle haline getirildiler.

Zamanla sayıları milyonları bulan Araplar, Anadolu’nun değişik bölgelerine, bir plan dahilinde ve topluluklar halinde yerleştirildi, kimliklerini korumaları sağlandı. Kent varoşlarında Suriyeli mahalleleri oluştu. Büyük sayılar halinde vatandaşlığa da geçirilmeye başladılar. Araplar kadar ileri gittiler ki şımardılar, partileşmeye de giriştiler. Anadilde eğitim talepleri var. Özetle verilen geniş ayrıcalıklarla ve anklavlarkuracak şekilde yurdumuzun değişik yörelerine yerleşmiş bulunuyorlar (1)

3) Başka tehlikeli gelişmeler de var. Başta Antalya olmak üzere, Akdeniz sahil kentlerinde Türklerin giremediği kapalı alanlar oluşmaya başlamıştır. Bununla kalacak mı sanıyorsunuz? Hayır, sorun giderek ağırlaşacak, çok daha tehlikeli boyutlaraulaşacaktır. Zamanla anklavlar oluşabilecektir. Anklav-bilindiği üzere- bir ülkede, başka bir siyasi bölgenin sınırları içinde yer alan bölgeye denir.  Bu tehlikeye Osmanlı tarihinden somut bir örnek veriyorum.

Yabancıya toprak satışı sanıldığı gibi basit bir mülk devrinden ibaret değildir. Çok boyutludur, ekonomik ve politik, çok önemli sakınca ve tehlikeleri vardır (2). Yalnız bugüne bakarak karar vermemelidir, asıl gelecekte olacağı görmeli, ona göre hareket etmelidir. Öyleyse yabancıya toprak satışının da bugünü varsa, bir de geleceği vardır. Başka bir deyişle satıştan sonra, yıllar sonra neler olacaktır, ona bakmalıdır. Asıl sorunlar kendini yıllar sonra gösterecektir. Atatürk ne diyor: Yalnız ufku değil, ufkun ötesini de görmek lazımdır.

Osmanlı Devleti zamanı… Urla’da Yunanlıların yaşadığı dönem… Orada olup bitenler bugünkü Türkiye’ye ışık tutuyor. Önce çok önemli bir hususa dikkat çekmeliyim: Neden Rum değil de “Yunanlı” diyoruz? Çünkü sözünü edeceklerim; Yunan uyruklu olmalarına rağmen, Türkiye’de aynı bir bölgede, topluca yerleşmiş durumdalar. Yunanistan’dan ve Ege’deki adalardan gelip Urla’ya yerleşen bu yabancı uyruklular; Urla’yı zamanla bir vatan, bir Yunan toprağı olarak görmeye başlıyorlar. Öyle ki, Yunan ordusunun İzmir’i işgalini coşkuyla, büyük sevgi gösterileriyle karşılamışlar. Zamanla zenginleşmiş, güçlenmişler. Yörenin asıl sahibi olan Türklerle çatışmalara girmişler. Urla’da ciddi ve zengin bir koloni, bir tür ‘anklav’ oluşturacak düzeye gelince de, oranın asıl sahibi gibi davranmaya, “Urla bizimdir” demeye başlamışlar.

Yunanlıların, Urla’da böyle bir noktaya gelebilmeleri en az yüzyıllık bir hazırlık dönemi gerektirmiştir. Bu süre boyunca Türklerle iyi geçinmişler. Türkler dört bir cephede savaşıp genç ve üretken nüfusunu yitirirken, bu Yunan uyruklular; zora düşen Türklerin malını, bağ ve tarlalarını yok pahasına satın alıp ellerine geçirmişler. Sonuçta Türk toplumu yavaş yavaş eriyerek Yunanlıların hizmetinde çalışan bir azınlık durumuna düşmüş.

100 yıl önce Urla’da ve tüm Osmanlı’da bu yaşananların, günümüz Türkiye’sinde de yaşanmayacağını, hattâ yaşanmadığını söyleyebilir misiniz?

Bugün ülkemiz dört bir yandan göç alıyor, demografik yapısı hızla bozuluyor. Topraklarımız başta Trakya olmak üzere, bütün bölgelerde 20 yıldır yabancılara satılıyor. Trajik bir gerçektir ki, dün Urlalı Türkler uyumuştu, bugünse Trakya, hatta bütün Anadolu, bütün Türkler gaflet uykusundalar!

Görülüyor ki, toprak satışının en büyük sakıncalarından biri zamanla yeni azınlıklar yaratmasıdır. Elden çıkan topraklar devletin topraklarıyla çevrilmiş “başka bir devlete ait toprak” yani “anklav” haline gelebilmektedir. Ülkeye ardı arası keslmeyen yabancı göçleri de aynı sonucu doğurur.

Tarih giderek hızlanıyor, felaket yüz yılı da beklemeyecektir.

______________________.

1)Metin Aydoğan, “4 Milyon Suriyeli Neden Kabul Edildi: Araplaşma Adımları”, https://www.yenimesaj.com.tr/4-milyon-suriyeli-neden-kabul-edildi-ll-araplasma-adimlari-H1287853.htm  (21.11.2017)

2) Cihan Dura, “Yabancıya Toprak Satışının Yüz Yıl Sonrası…”

https://www.cihandura.com/tr/makale/YABANCIYA_TOPRAK_SATISININ_YUZ_YIL_SONRASI (12.10.2021)

Azim ve Karar, 19 Eylül 2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.