29 Haziran 2020 09:51
495
A+
A-

DEVRİMLERİMİZ YOK OLMA NOKTASINA NASIL GETİRİLDİ?

Cihan Dura

Atatürk diyor ki: Kapıyı asla aralık bırakmayın; farkına varmadan, ardına kadar açılır.

Bu öğüt geniş kapsamlı, birçok alana uygulanabilir. Örneğin hem birey ölçeğinde hem kamusal ölçekte geçerlidir. Ancak Atatürk’ün, özdeyişi, Cumhuriyetimiz ve onu ayakta tutan temellerden ‘devrimler’ hakkında söylediği açıktır.

Atatürk bu sözüyle yüksek bir ahlak kuralını alegori yoluyla anlatıyor. Alegori bir düşünceyi, kolayca anlaşılması için, benzetmelerle anlatma sanatıdır. Söz konusu ahlak kuralı “bir prensipten, bir karardan, bir kere benimsedikten sonra asla geri adım atmamak, tek bir ödün dahi vermemek gerektiği, verildiği takdirde prensibin tamamen yok olacağı” şeklinde ifade edilebilir.

Peki, düşüncesini anlatmak için hangi benzetmelere başvurmuştur Atatürk? Prensibini, geri adım atmayı (ödün vermeyi), prensibin yozlaşmasını hangi benzetmelerle anlatmıştır?  Yanıt: Prensip “kapalı kapı” benzetmesi ile, geri adım atmak (ödün vermek) “kapıyı aralık bırakmak” ile, prensibin yozlaşıp yok olması ise “kapının sonuna kadar açılması” benzetmesi ile ifade edilmiştir.

Peki, neden böyle oluyor, kapı nasıl oluyor da ardına kadar açılıyor?

Şöyle açıklayabilirim: Ödün veren kişi, kuşkusuz kendisine sunulan bir çıkar karşılığında ödün vermiştir. Bu çıkarın keyfini bir zaman sürer, fakat aynı zamanda ikinci geri adım için de artık elverişli hale gelmiştir.

Ödün alan ise, muhatabın zayıflığını ve bunun yönünü sonunda keşfetmiştir, umudu artmış, işi kolaylaşmıştır. Çok geçmeden yeniden harekete geçer, bir adım daha atar. Ödün veren, bu girişimi yanıtsız bırakmaz. Karşılıklı alıp verme zincirleme sürüp gidecektir. Ta ki prensip tamamen yozlaşıp ortadan kalkıncaya kadar…

Şöyle de ifade edebiliriz: Ödün karşılığında bir menfaat sağlanır. Ancak ödün veren, bundan zarar da görmüştür. Ne var ki, başlangıçta menfaat büyük, zarar ise nispeten küçük olduğundan, kaybını önemsemez. Taviz süreci uzun bir zamana yayıldığı için farkına da varmaz. Bir uyuşturucu almış gibidir. Ödünler arttıkça zarar büyür, sonunda katlanılmaz boyutlara ulaşır. Düştüğü batağı artık görmektedir ama, iş işten geçmiştir.

Atatürk’ün öğüdü, anlam olarak Stoa felsefesinde de yer alır. En güzel bir anlatımını ise “sarı öküz” öyküsünde buluruz.  Atatürk’ün hayatı baştan başa bu altın prensiple örülüdür. Uzun süre üzerinde düşünüp candan benimsediği, doğru olduğuna kuvvetle inandığı bir ilkesinden en ufak bir fedakârlıkta bulunmamıştır. Kapıyı nasıl aralık bırakmamıştır, ilk ödünü nasıl vermemiştir, ‘Bağımsızlık, Sarı Öküz ve Sonrası’* başlıklı yazımda anlattım.

O’nun aramızdan ayrılışından sonraki Türkiye ise, bu ilkenin ihlalleriyle doludur. Kapı ilk kez İsmet İnönü hükümetleri zamanında aralanmıştır. Sonra gelen hükümetler döneminde ise, kapı ‘farkına varmadan’ açıla açıla, işte günümüz Türkiye’sine gelinmiştir.

Bugün kapı, ardına kadar açık durumdadır.

Azim ve Karar, 28.06.2020

______________________.

* http://www.cihandura.com/tr/makale/baimsizlik-sari-oekuez-ve-sonrasi-

ETİKETLER: ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.