YABANCIYA TOPRAK VE KONUT SATIŞININ SONRASI

YABANCIYA TOPRAK VE KONUT SATIŞININ SONRASI
15 Aralık 2022 16:35
650
A+
A-

Cihan Dura

Yalnız ufku değil, ufkun ötesini de görmek lazımdır.  M. K. Atatürk

Komşunu sev ama, aradaki bahçe duvarını asla kaldırma.  Benjamin Franklin

Bir muhalefet milletvekilimiz TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmadayabancıların Türkiye’de edindiği mülklerin istatistiklerini açıkladı. Buna göre AKP’nin 20 yıllık iktidarında, yabancılara toplam 25 milyon metrekare arazi, arsa, dükkân, daire satıldı. 280 bin taşınmaz yabancıların mülkiyetine geçti.

Sayın milletvekili ayrıca şu bilgilere yer verdi: Atatürk 1925 yılında Köy Kanunu’nda değişiklikle, sadece şehir merkezlerinde, 300 metre kareyi geçmeyecek kadar alanın satışına izin veriyor. Belediye olmayan yerlerde yani tarla, bağ, bahçe olan alanlarda yabancıya satış yok. 1934 yılında çıkarılan Tapu Kadastro Kanunu ile bu durum pekiştirildi. Ancak 24 Ocak kararlarından sonra ilk defa 1984’te T. Özal zamanında satışlar kolaylaştırılmak istendi, fakat başarılamadı. Ne zaman ki, AKP tek başına iktidar oldu, 2003 yılında ve sonrasında yasa değişiklikleri yapılarak yabancılara mal, mülk, toprak satışı son derecede kolaylaştırıldı.

Çoğumuz gözlem ve muhakeme yapmaya üşeniriz, ülke sorunlarını farklı yönleriyle irdelemeyiz. Yabancılara toprak satışı karşısında da tutumumuz böyledir. Çok kayıtsız kalıyoruz. Milletçe olan bitenden habersiz, Vatanımıza büyük zararlar veren siyasetçileri tekrar tekrar iktidara getiriyor, ülke topraklarının elden çıkmasına ve benzeri daha nice vebale ortak oluyoruz. Mevcut hükümetin yabancıya toprak satışını neredeyse sınırsız bir noktaya getirmesi karşısında, ne yazık ki vatansever güçler de çok pasif kalmıştır; bundan cesaretlenen iktidar da bu politikasını günümüze kadar sürdürmüş ve sürdürmektedir. Muhalefet partileri de bu ağır sorunu ses getirecek şekilde ülke gündemine taşımıyor.

2020 yılı sonu itibariyle bakarsak, Türkiye genelinde yabancılara 16 000 arsa ve arazi, 213 000’ten fazla konut satıldı. Aynı yıl, yabancılara satılan konut sayısı 40 000’i aştı. Son beş yılda 18 milyon metre kare toprak yabancıların mülkiyetine geçti.

Yabancıya toprak ve konut satmanın anlamı nedir, sonuçları nelerdir, nasıl yorumlanabilir? Öncelikle şunu iyice öğrenelim ki, yabancıya gayrimenkul satışı (arsa, arazi, konut) basit bir mülk satışından ibaret değildir. Ekonomik ve politik, çok önemli maliyetleri, sakınca ve tehlikeleri vardır. Hükümetin ve Meclis’in, ilgili yasaları çıkarırken ve uygularken, işin maliyet yönünü hiç hesaba katmadığı anlaşılıyor.

Yabancıya toprak satışı eskiden beri var Türkiye’de. Ancak AKP’den önce çok azdı ve sıkı kayıtlara bağlı idi. Çünkü o zamanlar devlet vardı, devlet ciddiyeti vardı, ulusal bilince sahip, yurtsever bir yönetici kadrosu vardı. Bunlardan artık eser kalmadığı içindir ki millî servetin satışı artık inanılmaz miktarlara ulaşıyor: Cumhuriyet tarihimiz boyunca gerçekleşen toprak satışlarının yüzde 90’ı bugünkü yöneticilerin zamanında yapıldı. 80 yıllık Cumhuriyet tarihimizde yabancılara –ki bunların da büyük bölümü yurt dışından gelen Türk göçmenlerdir- sadece 12 kilometrekare toprak satılmıştı. On yıllık AKP iktidarında bile bu rakam 11 kat artarak 137 kilometrekareyi buldu.  Başka bir deyişle, Türkiye’de 2003-2012 yılları arasında yabancılara toplam 137,2 milyon metrekare taşınmaz satıldı. Bunun 126,1 milyon metrekaresi ana taşınmaz, 11,7 milyon metrekaresi ise kat mülkiyeti olarak gerçekleşti. Yabancılara mülk satışında “karşılıklılık ilkesi”nin kalktığı ve üst sınırın 2.5 hektardan 30 hektara çıkarıldığı Mayıs 2012’den bu yana taşınmaz satışları; 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca satılan bütün alanın yüzde 17’sini oluşturdu. Başka bir deyişle AKP’nin yabancılara gayrimenkul satışını kolaylaştıran düzenlemesinin ardından, 6 ay içinde 23,5 milyon metrekare taşınmaz satışı yapıldı, 13 574 yabancı Türkiye’ye ortak oldu.

Yabancılara toprak satışı, Anayasa’ya, yasalara aykırıdır. Yapılan her satışla bir toprak parçası yabancı bir ülkenin ulusal servetine katılmaktadır. Bir “Ülkede yabancının arazi ve emlak edinmesi salt mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir” (Anayasa Mahkemesi kararı). Bundan başka yabancıya toprak satışı Lozan’ın delinmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla, Türkiye topraklarının yabancı ülkelere satılması demokrasi ve hukuk devleti için bir tehdittir, ülkemizin güvenliği ve geleceği açısından büyük bir tehlikedir. Toprak bir millet için devlet olmanın temel şartıdır. Toprağından vazgeçmek, devletinden, egemenlik ve bağımsızlığından vazgeçmek demektir.

Emperyalizm bir ülkeyi her zaman zorla, silah kullanarak, topla tüfekle işgal etmez; birtakım barışçı görünen “ekonomik ve politik silahlar” kullanarak da işgal eder: Serbest ticaret, borçlandırma, özelleştirme, yabancı sermaye, yabancıya toprak satışı, azınlıkları kullanma, “demokrasi” dayatma gibi Görüldüğü üzere ekonomik silahlardan biri, kurban seçilen ülkeye topraklarını sattırmaktır. Bu yöntem; tıpkı, hiçbir geçim aracı kalmadığına inanarak vücudunu, organlarını satışa çıkaran bir insanın durumuna benzer.

Yazımın özünü şöyle toparlayabilirim:

Yabancıya toprak satışının ekonomik ve politik, çok önemli sakıncaları vardır. Yurt toprağının tapusunu yabancıya devretmek, devletinden vazgeçmekle birdir.

Toprak satışının en büyük sakıncalarından biri zamanla yeni azınlıklar yaratmasıdır. Elden çıkan topraklar devletin topraklarıyla çevrilmiş “başka bir devlete ait toprak” yani “anklav” haline gelebilmektedir.

Yabancıya toprak satışının sonrasında neler olur? Osmanlı döneminde Urla’da yaşayan Türklerin başına gelenler olur. Yunan uyruklu Rumlar, bu kentte bir koloni, bir tür ‘anklav’ oluşturmayı başarmış, Türkleri ikinci sınıf yurttaş durumuna düşürmüş, en sonunda “Urla bizimdir” demişlerdir. Topraklarımızı ele geçiren, Osmanlı’nın Yunan uyrukluları bu noktaya yüzyıllık bir dönemin sonunda gelmişlerdir.

Aynı trajik olay; bu gidişle, başta Trakya bölgesi olmak üzere 20 yıldır topraklarını yabancılara bilinçsizce satan Türkiye’nin de başına gelecektir.

Tarih giderek hızlanıyor, felaket yüz yılı beklemeyecektir.

Azim ve Karar, 15.12.2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.