DÜŞÜNCENİN GÜCÜ
Atatürkçe düşün Atatürkçe hisset Atatürkçe iş yap
Her milletin bir fikir hayatı vardır. Esas olan daima fikirlerdir. Fikirlerdir ki, dünyayı düzene sokar. Her çağın kurtarıcı bir düşüncesi olur. Denebilir ki insanları yöneten, fikirlerdir.
● Atatürk ‘uygarlık nedir’ sorusunu şöyle yanıtlar: Uygarlık “bir toplumun sanat, bilim, teknoloji, ekonomi, hukuk ve benzeri alanlarda ortaya değerli eserler koyması”dır. Bunların her biri fikir alanında önemli gelişmeler, atılımlar gerektirir. Dolayısıyla, her milletin bir fikir hayatı vardır. O fikir hayatı milletin toplumsal yaşamda, bilimde ve güzel sanatlarda yapabildiği şeylerin bütünüdür. Bu fikirler aynı zamanda millî kültürü belirler.
● Atatürk devam ediyor: Ben hayatta düşünceye, fikre çok önem verdim. İstedim ki, sağlanan her başarı yeni bir fikre yol açsın; her eylem de bir düşünceye dayansın. Mesleğim olan askerlikten bir örnek vereyim: Askerlikte hiçbir zafer amaç değildir. Zafer bir araçtır ancak, kendisinden daha büyük olan bir amacı elde etmek için gereken bir araç!… Peki, o büyük amaç nedir? O amaç fikirdir. Öyleyse zafer bir fikrin elde edilmesine hizmeti oranında bir değer ifade eder. Bir fikrin elde edilmesine dayanmayan zafer kalıcı olamaz. Her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem doğmalıdır. Yoksa tek başına zafer, boşa gitmiş bir gayrettir. Aynı şekilde büyük olaylar fikirlerde büyük değişiklikler yapar. Büyük mücadeleler zihniyetlerde yüce uyanışlar meydana getirir.
●Dünyada bütün ilerlemeler insan düşüncesinin eseridir. Her zaman ve her yerde yapılacak olan, düşünceyi harekete geçirmektir. Millet, benliğine hâkim olsun ve düşünebilsin, yeter. Başlangıçta hatalı düşünse de az zaman sonra hatasını düzeltebilir. Faaliyete bir başladı mı düşünce, her şey düzene girmeye başlar. Düşüncenin serbest hareketi ise, ancak bireyin düşündüğünü serbestçe söyleyip yazmasıyla, aldığı karara göre her türlü eyleme serbestçe girişebilmesiyle olur.
* * *
● Her çağın kurtarıcı bir kavramı vardır. Her yüzyıl kendi içinde meydana gelen fikir akımlarıyla önceki ve sonraki yüzyıllardan farklı bir görünüm alır. Bu fikir akımları birtakım bilimsel sözcüklerle, terimlerle ifade edilir ve bunlardan bir terminoloji meydana gelir. Fakat her yüzyılın düşünce akımlarına eksen olan merkezî bir düşünce vardır ki, bunu ifade için kullanılan bilimsel terim, o yüzyıl için kurtarıcı bir sözcük demektir. Bu sözcük söylenince, bütün o yüzyıla hâkim ve odak olan merkezî düşünce ve kavram ifade edilmiş olur. Örneğin XVIII. Yüzyıl’ın terminolojisi akıl kavramında zirvelenmiştir. XIX. Yüzyıl’ınki gelişme kavramında doruğunu buldu. Hayat kavramını kendisine merkezî fikir yapan XX. Yüzyıl da gelişme ve zincirleme gidiş teorisini kabul ediyor.
Dünyanın belli başlı milletlerini tutsaklıktan kurtararak egemenliklerine kavuşturan büyük düşünce akımları; köhne kurumlara umut bağlayanların, çürümüş yönetim usullerinde kurtuluş kuvveti arayanların amansız düşmanıdır. Avusturya, Almanya, Rusya ve hatta dünyanın en muhafazakâr uygarlığına mensup Çin İmparatorlukları o büyük fikir akımının kahredici darbeleriyle gözlerimizin önünde yıkılmıştır. Yeni Türkiye devleti de dünyaya hâkim o büyük ve kudretli düşüncenin Türkiye’de tecellisidir, gerçekleşmesidir.
İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet, fikirler ve bu fikirleri teşhis edip yayan kimselerdir. İnsanlar ancak emelleri, fikirleri teşhis edilerek, ikna edilerek yönetilebilir. Fikrin özelliği de hiçbir itirazın bozamayacağı bir mutlak şekille kendi kendini kabul ettirmesidir. Bu ise fikrin, yavaş yavaş duygu haline geçerek inanca dönüşmesiyle mümkündür. Böyle olduktan sonradır ki, onu sarsmaya başka hiçbir mantığın, muhakemenin gücü yetmez. [Ataname, 2019]
* * *
Bana gelince, derim ki, böylesine belirleyici ve yapıcı olan her düşünce insan aklının eseridir. Yeter ki, doğru zemini ve ortamı bulabilsin. Bugün milletçe o zemin ve ortamın özlemi içindeyiz. Engin bir fikir dünyası olan Atatürkçü Öğreti günümüzün tek çaresi, fakat aynı zamanda en büyük eksikliğimiz olarak kendini gösteriyor. Millî Mücadele’yi düşünüyorum: O yalnız düşman işgaline son veren bir askerî zafer değildi. Aynı zamanda yüce bir fikrin önünü açtı: aklın, özgürlüğün, insan haklarının ve demokrasinin!…
Tarih bir tekerrür müdür, bugün de mi öyle olacaktır?
Azim ve Karar, 08.04.2021