MİLLÎ BİRLİĞİMİZE YÖNELİK SİNSİ TEHDİT: KONTROLSÜZ GÖÇMEN AKINLARI
Cihan DURA
Avrupa diyor ki, Afgan göçmenlerin Türkiye’de kalmaları daha doğrudur. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki anlaşma Afganları da kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Biz Avrupalıların umudu artık Erdoğan’dır; her pazar Erdoğan’ın iktidarı için dua etmeliyiz!Peki, Amerika ne diyor: Türk hükümeti göçmen Afganların tamamını kabul konusunda bize söz verdi.
Şimdi de bizim tarafa kulak verelim, o ne diyor: Bugün Avrupa ülkeleri, hâlâ huzur içinde yaşıyor olmalarını Türkiye’nin 4 milyon sığınmacıyı kendi topraklarında misafir etmesine borçludur. Zayıf ülke olmadığımız için 4 milyon göçmen korumamız altında. Türkiye alırken mevcut imkânlarıyla alıyor, finansmanı iyi yönettiği için bunu başarıyor. Bundan sonra da yine finansı iyi yöneterek bu tür adımları atacağız. Suriyeliler giderse ekonomimiz çöker. “Suriyelileri ülkelerine geri yollayacağız” diyenin insanlıktan nasibi var mı? Suriyeliler muhacir, biz ise Ensarız. Suriyeli göçmenlere vatandaşlık hakkı vereceğiz.Olacak şey değil, bizim taraf en son şunu da söyleyebildi: Herkes şunu bilsin ki, Türkiye yol geçen hanı değildir (!)
Bir Atatürkçü olarak benim de söyleyeceklerim var elbet… özü şudur: Para ve çıkar uğruna milletimizin birliği, devletimizin bağımsızlığı gözden çıkarılıyor. Adeta askerî bir çıkarmaya dönüşen bu sinsi akınlar başlıca iki yönüyle ele alınabilir. Biri Millî Birliğimiz üzerindeki etkileri, öbürü Tam Bağımsızlığımız üzerindeki etkileri… Ben bu yazımda Atatürkçe bir yaklaşımla, milli birlik üzerindeki etkiler üzerinde duracağım.
● Atatürk Millî Birliği bir ülkenin en değerli varlığı olarak görmüştür. Bu kutsal birlik, bu bir araya gelip birleşme, Millî Mücadele’mizin de ruhu idi.Bu ruh her zaman dokunulmaz kalmalıdır. En küçük bir olumsuz etkiye bile göz yummamak gerekir. Her koşulda titizlikle korunmalıdır. Bu özene artık bir ‘saldırı’ niteliği kazanmış bulunan kitlesel göçler öncelikle dahildir.
Atatürk “milletçe en büyük kuvvetimiz ulusal birliğimizdir” demiştir. Ne var ki, ardı arkası kesilmeyen göçlerle bu gücümüzü hızla kaybediyoruz. Çünkü demografik (nüfus) yapımız bozuluyor. Bu belanın arkasında, iç destekli gizli bir Batı planı da olabilir. AKP hükümeti 16 Aralık 2013 tarihinde AB ile “Geri Kabul Antlaşması” imzalamıştır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de millî birliğimizi bozmaya çalışanlar var. Bunlar kimdir? Atatürk’ün Nutuk’ta haber verdiği iç düşmanlardır, dış düşmanlardır. Kitlesel göç dalgaları bizi bölmek isteyen düşmanların elini güçlendirir. Allah korusun, başarılı olurlarsa, halkımızı tekrar birleştirmek ve düşmana karşı varlığımızı bir kuvvet olarak göstermek imkânı elimizden çıkabilir.
Ulusal varlık ve başarı için, her şeyden önce, manevî gücün, kalp ve vicdan gücünün yüksek tutulması şarttır. Bir toplumun yaşaması ve mutluluğu, ancak gayelerinde ve bu gayelerinin gerçekleştirilmesinde tam bir birlik halinde bulunmasına bağlıdır. Göçlerle ülkemize giren her türden insanlar ortak manevi odaklanmaya yatkın olamaz. Gelecekte de ortak güce katkıda bulunamazlar. Böyle bir katkı sıkı bir eğitim gerektirir ki, çok zaman alır. Hatta mümkün değildir.
Atatürk’ün millet anlayışı üç kavram üzerine kurulmuştur: Ortak tarih, ortak dil ve ortak kültür. Türkiye’de yaşayan herkes bu yönlerden sağlam bir bütün oluşturmalıdır.Millet aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur. Aynı kültür millî kültürdür. Millî kültür, millet bireylerinin toplum ve devlet hayatında, ekonomide, düşünce hayatında ortaklaşa çalışmaları sayesinde oluşur. Göçmenlerle tarih ortaklığı yoktur, dil ortaklığı yoktur, kültür ortaklığı yoktur.Eğitilmeleri düşünülse -yukarda belirttim- çok zordur. Zaman içinde çok sorun çıkar. İç ve dış düşmanlar engeller, heterojen yapıdan yararlanır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir asli unsur vardır ki, Türk unsurudur. Bütün unsurlar ortak değerler esas alınarak Türk üst kimliği altında toplanmıştır.Göç dalgaları bu asli unsuru, Türk üst kimliğini zayıflatacak, silikleştirecek, etkisizleştirecektir. Toplayıcı ve koruyucu ‘şemsiye’ yok olacaktır. Bu yok oluş bizi millet olmaktan çıkaracak, Emperyalizm ve işbirlikçilere karşı varlığımızı sürdürmekte âciz bırakacaktır.
Milletçe başarılı olmamız, mutlaka bütün ulusal güçlerin aynı yönde toplanmasıyla mümkündür. Millî Mücadele’de en önemli başarı; bütün millet bireylerinin, tüm güçlerini birleştirmesi, ülkenin bütün kuvvet ve araçlarını harekete geçirmesiyle mümkün olmuştur. Bunun dışında her şey millî birliği bozar, ayrılık getirir, parçalanma getirir. Sığınmacılar ülke nüfusunun neredeyse yüzde 10’unu bulmuştur. Bu çok fazladır ve bizden kopuk, adeta yabancı bir dış güce tekabül eder. Aynı yönde toplanmaya duyarsız ve isteksizdir. Ortak bir kuvvet olmaya elverişsizdir. Yakın bir gelecekte bu durum iç çatışmalara zemin hazırlar -Allah esirgesin- bir iç savaşa bile evrilebilir.
● Sonuç olarak, vatanımızı ancak millî birlik ve dayanışma ile koruyabiliriz. Birliğimizi olumsuz etkileyecek her harekete şiddetle tepki göstermeli, karşı çıkmalıyız. Çok uyanık ve sak olmalıyız. Kitlesel göçmen girişleri millî birliğimizi hedef alan planları kolaylaştırır. Ardında gizli ve kirli emeller olabilir, bugün yoksa zamanla olabilir. Asla göz yummamak gerekir. Ulusal bekamızın ve başarıların birinci kaynağı milletin birlik ve dayanışma içinde olmasıdır. Bu kutsal nitelikten zerre kadar fedakârlık yapmamalıyız.
Göç sorununun anlaşılması bütünsel yaklaşım gerektirir. Geleceği, ufkun ötesini görmek lazımdır. Göçlerin ekonomik yönünden kat kat önemli olan sosyal yönleri vardır. Sinsi niteliktedir: Eğer önlem alınmazsa 5-10 yıl geçmeden başımıza çok büyük belalar açılabilir. Etkileri giz gizli başlayacak, yavaş yavaş gelişecek, fakat gün gelecek en ağır sonuçları doğuracaktır.
Sorun yalnızca siyasetçilere bırakılamayacak derecede ciddi bir sorundur.
Kaynak: Cihan Dura, Ataname, Doğu Kitabevi, İst., 2019.https://www.dogukitabevi.com/ataname
Azim ve Karar, 19.08.2021