İKİ TİP

<strong>İKİ TİP</strong>
4 Nisan 2023 14:54
1.001
A+
A-

Ceyhun Balcı

Son günlerde yaşananlar “İKİ TİP”i gözden geçirmeyi gerekli ve yararlı kıldı.

İlk TİP (Türkiye İşçi Partisi) 1961 yılında kuruldu. Sınıfsal bilincin oluşmaya başladığı yıllardı. Çoğu zaman “askeri darbe”yle etiketlenen 1960 devriminin ve onun ürünü 1961 anayasasının oluşturduğu ortama borçluydu varlığını.

Yeri gelmişken yinelemekte sakınca yok!

Askersel ya da sivil olguları yol açtığı sonuçlara göre irdelemek en sağlıklısıdır. Askersel olsa da 1960 hareketi 1961 anayasasını doğurmuştur. Bugün de mumla aranan, çağdaş ve özgürlükçü bir belgedir. Toplumsal olarak nitelenebilecek her ne varsa ortaya çıkmasına olanak vermiştir.

Böyle olduğu için de “toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi geride bıraktı” diyen NATO’cu generallerin boy hedefi olmuş ve (1961 anayasası) 12 Mart 1971 muhtırasıyla daraltılmıştır. Bu bağlamda, ikinci perde 1980’de açılmış ve o günden bugüne uzanan 40 yıl boyunca Türkiye karanlığa gömülmüştür. Darbe arayanlar 1971 ve 1980’den hasını bulamaz.

Sendika önderlerince kurulan ilk TİP Mehmet Ali Aybar önderliğinde % 2.97’lik oy oranıyla 1965 seçimlerinde 15 kişiyle TBMM’ye girdi. Niteliğin niceliği aşabileceğini kanıtlayan bir parlamento deneyimini toplumun önüne koydu. Bugün bile bu niteliğe erişen siyasi oluşumdan söz etmek olanaksızdır.

Elbette seçim barajları, antidemokratik anayasa vb gerekçelerin de etkisi yadsınamaz. Ama, bu gerekçeleri aşmak yerine o gerekçelerin dayattığı koşullara uymak ne yazık ki ikinci TİP’in ve sosyalist olduklarını öne süren diğer sol partilerin saptığı kolaycı yol olmuştur.

Yirmi yılı aşan AKP iktidarının yarattığı bunaltı ve soluksuzluk ortamında bugünün TİP’inin de ilgi odağı olmaya başladığı görülüyor.

Bu sonuca yol açan önde gelen etken farklı görünseler de aynılaşan iktidar-muhalefet bloklarının içine düştüğü çıkmazdır.

Bundan birkaç gün önce TBMM’de yapılan ve ülkemizin kurucu değerlerini önemseyenleri utanca sürükleyen NATO oylaması aynılaşmanın belgesi olarak tarihteki yerini almıştır.

Altmışlı yılların sonlarında 15 kişiyle gözüpek ve kararlı duran ilk TİP’i gözlerimiz aramış olmalıdır 31 Mart’ta TBMM’de yapılan Finlandiya’nın NATO’ya girişine onay veren sıfıra karşı oylamada.

Bugünün TİP’i 4 milletvekiliyle parlamentodadır. Vekillerinin belâgat yeteneği de yabana atılmayacak denli yeterlidir. Öyle ki, etkili ve kararlı muhalefet arayışı içinde olan kitleler bu vekillerin konuşmalarını hemen her ortamda paylaşmakta ve yüreklere serin sular serpilmesini dilemektedirler.

31 Mart bugünün TİP’i için de eşsiz bir fırsat sundu.

Mehmet Ali Aybar’ın TİP’i gibi bağımsız davranabilse destan yazması işten bile değildi. Üstelik, ilk TİP’in sahnede olduğu sırada dünya 2 kutupluydu. Soğuk Savaş vardı. Dolayısı ile sosyalist olduğunu ileri süren bir partinin dünyadaki sosyalist bloktan bağımsız tutum sergilemesi çok daha güçtü.

Bugün ise böylesi bir kısıtın yokluğu önde gelen kolaylıktı.

Bu kolaylığı değerlendirip TBMM’de birkaç tane olsun “HAYIR” oyunu tabelaya yazdırmak bile başlı başına başarı olacaktı.

Olmadı, olamadı!

Neden mi?

İlk TİP o günkü dünya koşullarına meydan okuyarak bağımsız olabilirken, bugünkü TİP bu soylu ve nitelikli duruşu gerçekleştiremedi.

İlk TİP kendi ayakları üzerinde yükselmişken, bugünkü TİP TBMM’deki varlığını Amerikancı ve etnikçi ana gövdeye bağladığı için mi bu fırsatı değerlendiremedi diye sormaktan kaçınmamalıyız.

Tam da şu günlerde bu soruyu yanıtlama kolaylığı sağlayabilecek gelişmeler oldu.

Bugünkü TİP’in genel başkanının kurucu değerler ve Atatürk üzerine olumlu sözleri etnikçi ve sözde kimi sol odaklar tarafından yaylım ateşle karşılık buldu.

Solcuyum, sosyalistim diyenin Türkiye’nin kurucu kadrosu ve kurucu değerleriyle sağlıklı ilişki kurmasının olmazsa olmaz koşul olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

“Bağımsızlık yalnızca kurucunun değil hepimizin karakteri olması gerek!”

Azim ve Karar, 04.04.2023

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.