HUKUK, MİLLÎ İRADE VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

HUKUK, MİLLÎ İRADE VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
16 Nisan 2022 00:08
1.003
A+
A-

Cihan Dura

Hukukun iki işlevi kısaca toplumsal düzen ve adalettir.

Hukuk, bireylerin ve toplumun ortak iyiliğini sağlamak amacıyla konulan, toplumsal yaşamı düzenleyen, biçimlendiren kuralların tümüdür. İnsanların nasıl davrandıklarını değil, nasıl davranmaları gerektiğini belirler. İnsanlara, “bana uyacaksın; beni gerçekleştireceksin” diye seslenir ve bu isteğini yaptırıma bağlar. Hukuk toplumu düzenleme işleviyle yetinmez, insanlar arasında adaleti de sağlamaya çalışır. Hukuk aynı zamanda bireyleri, toplumu, Millî İrade’yi terbiye eder. Eğitir, yetiştirir, gerçekle ve doğrulukla besler.

Hukukun bu “kendine özgü” işlevlerine yer vermeyen uygulamalar kabul edilemez. Hiç kimse, özellikle devleti yönetenler; bu tür aykırı durumlar içinde bulunamaz, hukuksuzluğun hukuk haline getirilmesini savunamaz.

Bu durumlar bizi hukukun üstünlüğü kavramına götürür. Hukukun üstünlüğü, hukukun bir topluluktaki veya ülkedeki yaygınlığı, yetki ve gücünün genişliği demektir. Şöyle bir söz vardır: Dünya yıkılsa bile adalet yerini bulmalı!Hukuk üstündür, çünkü gerçeklere ve yüksek ahlaka dayanır.

Hukukun üstünlüğü kavramının kapsadığı ilkelerden başta gelenler şunlardır: Bir, ‘yasalar karşısında eşitlik ilkesi… Eş-deyimle hiç kimseye veya gruba yasalar karşısında ayrıcalık tanınmaz. İki, ‘yönetimin bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine açıktır. Eş-deyimle ülkeyi yönetenlerin aldıkları kararlar ve yaptıkları uygulamalar yargının denetimine tabidir. Bu iki önemli ilke ve diğerleri bir araya gelince karşımıza hukuk devleti kavramı çıkar.

Hukukun işlevlerini gerçekleştirmeyi hedefleyen devlete sosyal devlet denir. Sosyal adaleti ve sosyal düzeni sağlamayı amaçlayan sosyal devlet, bir ülkenin refaha ve huzura ulaşmasında büyük öneme sahiptir.

Sosyal adaletin tanımında iki husus öne çıkar: Bir, kanun önünde eşitlik; iki, gelir paylaşımında eşitsizliklerin giderilmesi.  Sosyal adaletten, asıl, adaletin toplumsal alana aktarılması anlaşılır.

Adaletin toplumsal bir talep olarak ortaya çıkışı, sanayi toplumunda sınıf çatışmalarının artmasıyla kendini göstermiştir; sanayileşme sürecinin getirdiği kitlesel yoksulluğun, hiçbir mülke sahip olamayan işçi sınıfının mücadelesinin ürünüdür.Üretim sürecinde açığa çıkan verim ve kârın sadece sermaye sahiplerine değil, onları emekleriyle oluşturan işçi sınıfına da dağıtılması gerektiği anlaşılmıştır. Bu, paylaşım da adalet gerektirir. Adil olmayan paylaşım düzeninden insanlar sorumludur.

Sosyal devlet anlayışını hukuk devleti kavramı tamamlar. Hukuk devleti, yurttaşların ekonomik ve toplumsal ilerlemelerini güvence altına alır. Bu anlayışla birlikte işçilerin sosyal durumlarını iyileştiren emeklilik, hastalık ve iş kazası sigortası, yaşlılık ve iş göremezlik sigortaları çıkarılmıştır. Özellikle sosyal sigorta, sosyal devletin en önemli kurumsal uygulaması olmuştur. Bu amaç bağlamında yoksullara yardım, her insana asgari geçim koşullarının sağlanması, ekonomik eşitsizlik giderilerek asgari refahın temini, refahın toplumun bütün kesimlerine yayılması sosyal devletin amaçları arasında yer almıştır*.

Demokratik rejimlerde yasama görevini, meclis; yürütme görevini, hükümet; yargı görevini mahkemeler yerine getirir. Bu üç organ; ulusal egemenliği kullanma yetkisine dayanarak, sırasıyla hukuk oluşturur, hukuku uygular, hukuku korurlar. Şu soru akla gelir: Bütün bu örgütlenme asıl ne içindir? Yanıt: Millî İrade içindir, Millî İrade’nin, milletin arzu ve emellerinin yerine getirilmesi içindir. Her organ, görevini yerine getirirken tek bir çekim merkezine tabidir, tabi olmalıdır: Millî İrade!… Bu amaçla yasalar çıkarılır, uygulanır, denetlenir. Kısacası, bir devletin, Türkiye örneğinde devletimizin ana işlevi Ulusal Egemenliğin, her zaman, Türk milletinin iradesini yerine getirecek şekilde kullanılmasını sağlamaktır.

Millet; o devasa gücünü, Millî Egemenliği, İrade’sini yerine getirsin diye üç ana organa emanet eder. Millî İrade’nin gerçekleşmesi bu üç organın, Meclis’in, Hükümetin, Yargı’nın, görevlerini hakkıyla yapmalarına bağlıdır. Bunun da birinci koşulu kendi yapıp uyguladıkları, denetledikleri yasalara, yani Hukuk’a önce kendilerinin harfiyen uymalarıdır, yasaların gereğini özenle kendilerinin yerine getirmeleridir.

Teori böyle…, peki uygulama nasıl, uygulamada sağlanıyor mu bu? Ne yazık ki hayır! Sağlanmıyor!… Neden? Çünkü Hukuk’a uyulmuyor, yasalara uyulmuyor, hukuk çiğneniyor. Millî İrade saptırılıyor. Kanunlar, yani Hukuk çiğnenince, Millî İrade de çiğnenmiş oluyor. Demek ki, hukuk kurallarına uymamak; Millî İrade’ye uymamak demektir, milleti umursamamak, milleti dışlamak demektir.

Ve bunu öncelikle kimler yapıyor, biliyor musunuz? Milletin varlığının emanet edildiği en yüce kurumlar: Meclis, Cumhurbaşkanı ve Hükümet, Yargı… Millet adına Millî Egemenliği kullananlar, halkımızın “benim irademi yerine getirsinler”, ihtiyaçlarımla ilgili yasaları çıkarıp adam gibi uygulasınlar” diyerek oluşturduğu kurumların başında olanlar, üyeleri… onların çevreleri, yakınları… Peki, neden yapıyorlar bunu? Çıkarları için, yolsuzluk için yapıyorlar, çünkü yolsuzluk hukuksuzluk gerektiriyor.

● Peki, somut olarak sonuç nedir? Sonuç; yukarda belirttiğim aykırı durumun doğrulanması, hukukun üstünlüğünün birçok ülkede zayıf kalması, hatta dünya çapında gerilemesidir. Bu durumuThe World Justice Project, (WJP) tarafından her yıl yayınlanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nin seyrinden açıkça görüyoruz. Endeks ülkelerin hukuk alanındaki güçlü ve zayıf noktalarını gösteriyor, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlılığını ölçüyor. Hesaplamada kullanılan kriterler şunlar: temel haklar, düzen ve güvenlik, hükümet yetkilerinin kısıtlanması, yönetimde şeffaflık, yolsuzlukların önlenmesi, idari yaptırımlar, adil hukuk ve cezai adalet. World Justice Project’in hazırladığı rapora göre 2021 yılında ülkelerin %74,2’sinde hukukun üstünlüğü performansı gerilemiş, sadece %25,8’inde iyileşme olmuştur.Türkiyeise ne yazık ki Hukukun Üstünlüğü bakımından çok gerilerde bulunmaktadır. 2021 yılında 139 ülke içinde Meksika, Angola ve Mali gibi ülkelerin gerisinde, ancak117.sırada yer alabiliyor.

_______________________

*Aygün Akyol, “Bireysel ve Toplumsal Hayatta Sosyal Adaletin Yeri”,http://www.turkmedeniyeti.org/2187/bireysel-ve-toplumsal-hayatta-sosyal-adaletin-yeri- (4.2.2022)

**https://www.dogrulukpayi.com/bulten/dunya-genelinde-hukukun-ustunlugu-ilkesine-baglilik-azaliyor

Azim ve Karar, 15.04.2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.