DÜNYA, TOHUM ŞİRKETLERİNİN TEHDİTİ ALTINDA…

DÜNYA, TOHUM ŞİRKETLERİNİN TEHDİTİ ALTINDA…
13 Aralık 2021 13:42
1.178
A+
A-

Cihan Dura

GDO’lu ürünlerin insan ve doğa için zararlı, hatta ölümcül olduğu bilimsel bir gerçektir. Ancak sorun bununla da kalmıyor, bir de küresel tohum şirketlerinin bu alanda insana korku veren projeleri var.

GDO nedir? Kendi türünden veya kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak kimi özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” (GDO) denir. Gen ise, canlıların -hastalıklara dayanıklılık, yüksek verim gibi- kuşaktan kuşağa geçen özelliklerini şifreleyen kalıtım birimi (veya “anne-babadan çocuklarına geçen belirli bir karakteristiği taşıyan biyolojik birim) olarak tanımlanır.

GDO’lu tohumların üstün özellikleri olduğu, tarım ilaçlarının kullanımını azalttığı da ileri sürülmüştür. Oysa yapılan gözlemler bunun doğru olmadığını, söz konusu ürünlerin, ilaç kullanımını azaltmak şöyle dursun, artırdığını ortaya koymuştur. Yine bir diğer araştırma da  GDO’lu çeşitlerin verim üstünlüğüne sahip olmadığını açıkça göstermiştir.

GDO’lu tohumları ‘ölüm tohumları’ olarak niteleyen araştırmacılar vardır. Bunlara göre “GDO’lu tohumlar insan davranışlarının kontrol altına alınmasını sağlayabiliyor. Bu kapsamda, genetik tohum üreticisi ve pazarlayıcısı olan Monsanto, DuPont, Dow AgroSciences ve Syngenta gibi küresel şirketler insanların ve diğer canlıların sağlık ve güvenliğini tehdit etmektedir. Henry Kissenger’in, dönemin Amerikan başkanına sunduğu bir raporda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, ABD için yüksek tehdit unsuru olarak görülen 13 ülkede, gıdalar aracılığıyla kısırlığın arttırılması ve yaşlı nüfusun sistematik olarak egemen olmaya başlamasının planlanması yer almaktadır. Bir trajik husus da şudur ki,  GDO’lu tohumların ekimi için başta devlet başkanları olmak üzere birçok çevreye büyük rüşvetler verilerek ülkelerinde GDO’lu tohumların ekilmesi sağlanmaktadır.

Dünya bugün küresel tohum şirketlerinin tutsağı durumundadır. GDO’lu tohumları az gelişmiş ülkelere yayarak topraktan doğal tohumların kökünü kazıyan bu şirketler; dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları, olası bir kıyamet günü için kutuplarda buzdan bir adada depoluyorlar. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum özel ambalajlarda saklanıyor. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposu “kıyamet tohum deposu” adıyla da anılıyor.

Proje ile ilgili olarak Amerikalı araştırmacı F. William Engdahl’ın dehşet verici açıklamaları var. Yazara göre Spitsbergen’in buzlaşmış kayalıklarının altında “dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme” planları yatmaktadır! Engdahl, bu teorisini ambar projesi finansörü olan kişi ve şirketlerin kimlikleri ve geçmişleri hakkındaki gerçeklere dayandırıyor, adları şunlar: Asya ve Afrika’daki çiftçilere birdenbire ilgi duymaya başlayan Microsoft’un kurucusu Bill Gates, dünyanın en büyük patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devi ABD’li DuPont / Pioneer Hi-Bred, ABD’li GDO devi Monsanto, İsviçre menşeli GDO tohum ve tarım kimyasalları şirketi Syngenta, 1970′lerde 100 milyon dolarlık bir kaynakla “Yeşil Devrim” adıyla bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve tarımsal değişim ile ideal genetik saflığı sağlama çalışmalarını yürütmek üzere dünyanın en büyük vakıflarından birini kuran petrol devi Rockefeller!…

Rockefeller Vakfı 1946′da ‘Yeşil Devrim’i başlattı. Bu sözde Devrim daha fazla ürün veren ıslah edilmiş tohum çeşitleriyle dünyada açlık sorununun büyük ölçüde çözüleceğini vaat ediyordu. Yıllar sonra, Yeşil Devrim’in aslında Rockefeller ailesinin ileride tekelleştirebileceği bir tarımı gerçekleştirme planı olduğu ortaya çıktı. Bu süreçte bankalara ve tefecilere borçlanan çiftçiler topraklarını kaybettiler, iş aramak için şehirlere göç ettiler.

Bugün de Gates ve Rockefeller Afrika’da Yeşil Devrim adı altında bir projeye daha milyonlar yatırıyor. Amaç aynı: GDO tohumlarının ve kimyasalların yaygınlaştırılması… Plan işlerse tüm dünya birkaç tohum devinin tutsağı olacak. Temel gıda üretimi için patentli tohumların üretimi, korkunç bir biyolojik silah olarak da kullanılabilecek. Genetik müdahalelerle öldürücü gıdalara çevrilebilecek.

Kısacası, GDO’lu tohumlar şirketlerin elinde bir kâr makinesine dönüşmüş bulunuyor. GDO’lu tohumlardan yalnızca büyük tohum ve ilaç şirketleri yarar sağlayacak. Buna karşılık çiftçiler, bütün insanlık ulus ötesi şirketlerin ebedî köleleri haline gelecekler.

● Tohum emperyalizmi Türkiye’ye de girdi!

1983-1985 yılları… Başbakan, Turgut Özal… Tohum ithalatı serbestleştiriliyor. Monsanto gibi küresel tarım şirketleri, ülkemizde tohuma el koyuyor. Süreç 8 Ocak 2004 tarihinde yasalaşan “Islahatçı Haklarının Korunması Yasası” ile başladı.

Tarih 3 Ekim 2006… Milletimizin “benim hak ve çıkarlarımı koru” diyerek seçtiği milletvekillerinin oylarıyla “Tohumculuk Kanunu” çıkarıldı! Adı geçen iki yasa, tohum ıslahı yapan şirketlerin haklarını düzenledi. Bu şirketlere devlet eliyle pazar yaratılmasını sağladı. Köylümüzün binlerce yıldır ürettiği ve takasını yaptığı tohumların ticaretini kesin olarak engelledi. Tohumların şirketlerden alınması zorunluluğu, aksi harekete ağır cezalar getirdi. Kısacası, bizim kendi insanlarımız yabancılarla işbirliği yaparak kendi tarımımızı bitirmeye koyuldu.Halkımızın seçtiği vekiller ve hükümet eliyle, Türkiye tarımının planlı şekilde çökertilmesinin, tohum ve bitkilerimizin küresel şirketlerin operasyonlarına terk edilmesinin önü açıldı. Anadolu’daki zengin bitki çeşitliliği yok edilmeye başlandı. Ülkemiz kısır tohuma mahkûm edildi.

Yıl 2017… Türkiye yalnızca ABD’den 30 yıl içinde, 50’ye yakın türden tohum ithalatı yapmakta.Anadolu’nun genetik mirasının birkaç küresel şirketin elin geçme süreci, tohum emperyalizminin ülkemize girişi; ANAP hükümeti ile başladı, AKP iktidarı ile devam ediyor.

Kaynaklar

Cihan Dura, Dünden Bugüne Türkiye’nin Sorunları, Atayurt Yayınevi, 2020.

F. William Engdahl, Ölüm Tohumları, Bilim+Gönül yayınları, İst., 2010. 

Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2007.

Azim ve Karar, 13.12.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.