DÖNECEKSEN KIVIRTMADAN DÖN!
Mustafa Yıldırım
Alanlarda özgürlük-bağımsızlık uğruna ölmeyi göze aldıklarını haykırıyorlar; şanlı zaferlerin marşlarıyla idare ediyorlardı. Birden “Zifiri Karanlık” çöküverince üstlerine korkularına kapıldılar ve Rus’un, Çinlinin İran’ın Ayetullah tiranlarının eteklerine yapışmayı huy ediniverdiler; tıpkı o eski sultanlar gibi! “Jeo-strateji”, “jeo-politik” diye diye sızlanarak, bağımsızlık için savaşanların katilleriyle ittifak-müttefik-taktik deyip tokalaşarak…
Onuruyla direnenler için yazmıştım bir zamanlar! ihanetler-dönekler döneminin son günlerinde dizeler, kendime dönüverdi:
<< Erken Ağıt
Kaçışın son ödünç gecesini
Birden ayılarak yaşayacağım
Öperek çocuğun gül yanağını
Sessizce geçeceğim kırgın düşleri
Ve yenik komutan gibi vedalaşacağım
Ancak ve ancak…
Usulca arkama uzanan
Sıcak yüreğiyle sarılıp ağlayan
Yaralara merhem sevda özlemini
Çiçeksiz tabutuma gizlice taşıyacağım
Yarınlar olmayacak doktor
Böylesine korkmadım ölümden
Kalbimi daha dün yenmişim gibi
Böylesine sevmedim ben yaşamayı
Aklım şimdi savaşlardan bezgin
Artık gencim diyemiyorum
Benden sonra yıkılsın dünya tufan
Belli ki bir süre daha yaşayacağım
Yarım kalacak işlere hayıflanıyorum
Yürek ateşlerde, için için ağlayacağım
Yaşayabilirsem değişmeden
Unutabilirsem yalan savaşlarımı
Boş verebilirsem bir kez Spartaküs’e
Silebilirsem yılların hesabını
Yaşamaya değer belki son sevda
Aldırmadan çürümüş aşka
Yenilginin acısını gömebilseydim
Başım bulutlarda, yüreğim elimde
Ben de isterdim sevgili annem
Kapına gelmeyi al atımın üstünde
Söyleyeceklerim bu kadar Doktor
Kandırdım işte matematiksel oyunu
Söyle bana, senin kimyan var mı?
Tahlil edilemeyen duyguların
Dağarcığında gizlerin ve öfkelerin
Ah, bin lanet olsun Doktor!
Yeter artık, çek elini bedenimden
Bakmadan bir an olsun geriye
Ölenlerin ardından gideceğim ben
Yalnızlık yalanla vurulmakmış Doktor!
Ankara – Karargahtepe, 1990 >> *
İlke: Akılda-Bilinçte-Yüreklerde Bağımsızlık!
Yabancı devletlerin kanatları altına sığınmayı “akıllılık” diye yutturanlara karşı direnmek görevdir!
Adalarımızı işgal ederek bayrak diken, asker çıkaran, silahlandıran Atina devletinin “hukuk-diplomasi yoluyla” alt edileceğini yinelemek bir Türk subayına yakışır mı?
Emekli ya da görevli subaylar anımsamalılar ki; Akdeniz’deki kayalık da, Ağrı dağındaki sınır taşımız da, bir anlığına bile saldırgana teslim edilemez, şu ya da bu ekonomik çıkarlarla değiştirilemez! Saldırganı püskürtmek de zamana bırakılamaz!
Korkabilirsin, sinebilirsin, ama hiç olmazsa susmayı bil!
Azim ve Karar, 18.02.2021
*Yürekler Kör, Ulus Dağı Yayınları, Ankara, 2008