ZAHO ÜZERİNDEN TÜRKİYE’YE KUMPAS

ZAHO ÜZERİNDEN TÜRKİYE’YE KUMPAS
22 Temmuz 2022 16:52
858
A+
A-

Hüseyin Özbek

Irak Bölgesel Kürt yönetimine dahil Zaho’da bir sivil yerleşime düşen bombanın menşei belli olmadan Türkiye’nin suçlanması üzerinde düşünülmelidir. 

Bu olay üzerinden, Türkiye’yi uluslararası anlamda hukuken ve siyaseten sorumlu tutmayı amaçlayan çok yönlü ve ustaca kurgulanan bir kampanya ile karşı karşıyayız. 

Kampanya, Türkiye’yi, bütünlüğüne yönelik terör saldırılarını önleme amaçlı sınır ötesi operasyonları yapamayacak ölçüde bir sinikliğe ve yalnızlığa sürükleme amaçlıdır.

Özellikle, Pençe/Kilit operasyonlarını durdurma ve terör koridoruna yönelik olası Suriye harekâtını başlamadan bitirmek öncelikli amaçtır.

Türkiye içinde, kimi meslek örgütleri, kurumlar, siyasi oluşumlar ve kişiler üzerinden yürütülen kampanyanın zamanlaması ve dışarı ile eşgüdümü dikkat çekicidir.

Uludere, hendek ve Kobani kampanyalarına benzer ama daha sofistike (karmaşık) bir kampanyanın önümüzdeki süreçte artarak sürdürüleceği görülmektedir.

Türkiye’yi, etnik ve mezhep üzerinden Lübnan/ Yugoslavya benzeri bir kaosa sürüklemenin hesabını yapanlar, Zaho üzerinden, ülke içi tahrikleri de hiç kuşkusuz ihmal etmeyeceklerdir.

Bağdat büyükelçiliğindeki Türk bayrağının indirilmesine varan gösterilerdeki Arap/Kürt/İran destekli Şii (Haşti, Şabi vb.) ittifakı gözden kaçırılmamalıdır.

Ölen sivillerin cenaze törenine (Bölgesel Kürt yönetiminin üst düzeyinde yer alan)  Barzanilerin katılması, Türkiye’ye yönelik,  Bagdat / Erbil ittifakını göstermektedir.

Türkiye’nin Bağdat büyükelçiliğini basan Şii grupların ardındaki iki dinamik dikkate alınmalıdır. Iraklı Şiilerin en büyük manevi otoritesi olan Ayetullah Sistani, İran’dan çok Ingiltere’ye yakındır. Irak’taki İngiliz çıkarları açısından önemli bir güç odağıdır.

Yine, Irak Şiilerinin üzerinde, Iran etkisi de yabana atılmamalıdır. İstanbul’da, İsrail hedeflerine yönelik İranlı suikastçılara yapılan operasyona karşı, Tahran’ın Irak üzerinden cevabı olarak not edilmelidir.

Türkiye, bu krizden hukuk meşruiyetine esas alan, fakat Türkiye’ye Irak üzerinden yönelen bölücü terörün barınma,  saldırı ve sızmalarını önleme ve sınır ötesi takip imkânı veren pozisyonunu kaybetmeden çıkmayı temel ilke edinmelidir.

Sivil kayıplara yol açan eylemin gerçek faillerinin bir an önce tespiti için çaba sarf edilmelidir.

Bağdat ve Erbil’e, sivil kayıp ve zararlarının (Türkiye kaynaklı ise)  telafi edileceği, fakat Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşuma ve saldırıya izin verilmeyeceği, kesin bir dille anlatılmalıdır.

Emperyal çevrelerin, bu olaydan hareketle, Türkiye aleyhine uluslararası (hukuk zeminleri dahil) bir kampanya başlatacakları açıktır. Bu kampanya ile Türkiye’nin Irak ve Suriye dışında, Akdeniz ve Ege’deki mevcut pozisyonundan daha geriye iteklenme stratejisi gözden kaçırılmamalıdır. 

Bombanın düştüğü yer, Duhok / Zaho, tepkilerin odağı Bağdat görünse de olayı Türkiye’nin yargısız infazına çeviren batı kaynaklı üst akıldır.   

Türkiye’nin bu ve benzeri durumlarda elini güçlendirecek en önemli  kozun,  hukuka uygun davranan, hukuku esas alan, çağdaş, demokratik, lâik  bir devlet kimliği taşımak olduğu tartışmasızdır.

Bu nedenle, devlet aklının, Cumhuriyet’in 100 yıllık diplomasi birikiminin, coğrafyamızın ve tarihimizin zorunlu kıldığı yol haritasıyla birlikte, bu tür krizlerden çıkış reçetesi olduğu asla unutulmamalıdır.

Azim ve Karar, 22.07.2022

ETİKETLER: ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.