YENİ ÇÜRÜMÜŞLÜK ÇAĞI

YENİ ÇÜRÜMÜŞLÜK ÇAĞI
12 Ocak 2025 23:16
76
A+
A-

Mahiye Morgül

            Yüzyılımıza büyük bir çürümüşlük ile girdik. Çağımıza bir ad verecek olursak başka ne diyebiliriz ki. İlk çeyrekte yaşadıklarımız gördüklerimiz tam bu tanıma giriyor. Haberlerde izliyoruz veya dinliyoruz; insanoğlu kendi nesline verdiği zararı her gün katlayarak artırıyor.

Teknoloji ilerledi ancak dünyamız geçen yüzyıldan daha medeni olmadı. İnsanoğlu kendini yok edecek robot silah üretti, ama hastalıklarla baş edemiyor. İnsanoğlu kendini besleyen toprağı zehirledi, doğayı kirletti, ama temizleyemiyor. İnsanoğlu akciğerine soluduğu havayı kirletti ama temizleyemiyor.

Eğitimde çürümüşlüğün adı “öğrenme güçlüğü”, 2025 müfredatının adı Türkiye Yüzyılı. Eğitimde çürümüşlüğün adını galiba en doğru İngiltere koydu, “Beyin Çürümesi”. Adına “çoklu zeka” dedikleri özel imalat bir kuramın uygulama sonuçları işte bu. Parçalanan her nesne artık çöptür, ortak enerji üretemez, kokuşur.

Bu kuramın ülkeler bazında uygulaması bölgemizde yaşayarak gördüğümüz BOP savaşlarıdır. Yavrucuklarımız yeni petrol tanrılarına kurban edilmektedir. Pastadan pay alırım diye hevese kapılanlara “Petrol bizim, sana toprak verelim, ver askerin kanını al Osmanlı toprağını” diyorlar. Çürümüşlük diz boyu, yine İngiliz cetveliyle çiziyorlar haritaları.

İngiliz kraliyet ailesi ne Kelttirler, ne İskoçturlar, ne İrlandalı Ariendirler, ne Bretondurlar, ne de Mar adalı Üçlek bayraklı Etrüsktürler. Tıpkı milattan önce Akdeniz’in tefeci Venedik korsanlarının ele geçirdiği Roma şehrini kendilerine üs kurdukları gibi Londra’yı da kendilerine üs kuran bir yağmacı tefeci İda’sız tayfadır. Bu yağmacı-yayılmacı tayfa, borç köleliğine direnen Mitra inanışlı ve Sirkasya (Başoğuzlu) kökenli Etrüsk uygarlığını yakıp yıkarak tarihten silerken, dünyayı ortaçağ denilen karanlık çağa soktu.

Karanlık çağ bir kaç yüzyıl sürdü. Ortaçağ karanlığı kavramı Milat (sıfırlama) ile başlayan ilk yüzyıllara aittir. İlaç bilen şifacı kadınların ve bilim kadınlarının yakılarak öldürüldüğü, insanların borçsuz yaşamaya Ant İçtiği Oğuz-Kuman töresini ve Mitra (Hilal) direniş kültürünü terk edip Hıristiyanlığa geçmeye zorlandığı dönemdir. Anadolu’daki gökbilim evleri, kütüphaneler, kitaplarla dolu Mitra kaleleri ve şifahaneler yıkıldı, üzerlerine haç çizildi, duvarlarına çarmıha gerilmiş İsa motifleri yapıldı.

Bugün, 2001 ile başlayan yeni yüzyılın bizzat yaşadığım ilk çeyreğindeki en belirgin özelliği çürümüşlüktür. Örneğin, ders kitaplarındaki çürümüşlüğü mahkemelere taşıdım, önleyemedim, artarak devam ediyor. Hatta, 2025’de Türkiye Yüzyılı adı altında getirilen masal müfredatı daha fazla çürümüşlük içeriyor.

Dolmuşta dün bir anneye eski ders kitaplarını öneriyordum, bana şaşırtıcı bir cevap verdi. Okuldaki eğitimden o da memnun değildi ve bu yüzden oğlu Liseyi açık öğretimde okuyormuş, eğitimin içini boşaltanlar laiklermiş. Sözün sonunda “Şu laiklik bir gitse” dedi. Ağzım açık kaldı. Veliler böyle bir asimetrik zihinsel bombardıman altındalar! Bu da bir zihinsel çürümüşlük örneğidir.

Biliyorum, İHL okullarından bile kaçış var. Açık lise talepleri artacak ve sokakta büyüyen bu nesil çok daha hızlı çürüyecek! Kanatlı İsa gökten Mesih diye gelecek, bunları kurtaracak, Siyonist masalları böyle diyor. Tişörtlerini giymeye başladılar bile.

Efendim, çürüme virüslerini üzerimize boca ederlerken etnik ayırım yapmıyor küresel köle tacirleri. Yeni köleci Romayı, yeni ortaçağı konuşuyoruz. Çürümüş bir aile ortamında doğmaktan başka suçu olmayan Narin’i öldüren ve katilini koruyan aşiret hukuku Cumhuriyet hukukumuzu alt ettiğini göstermiştir. Bölgeyi cahil bırakmak için Köy Enstitülerini de ağalar kaldırmıştı. Kürt gençlerini Cumhuriyetten soğutup dağlara kaçıran da onlardı.

Kürdün aşiret ağası Sirkasyalı değildir, olamaz. Bunlar, Babil’den kovulan tefeci tayfanın saklı kollarıdır. Onlar halktan görünüp halkı kandırır. Kürt halkını toprağa bağlı kölelikten kurtaracak olan toprak reformunu bu yüzden sürekli engellediler, bu yüzden Köy Enstitülerini kapattılar. Kürt köylüsünün birincil sorunu ağalıktan kurtarılması sorunudur.

Kurt başlıklı ciritçi/okçu Oğuzlu askerlerin sıfatıdır Kürt/Kurd. Kürtler Oğuzoğludur, Sirkasyalı/Kafkasyalı, Peria Toroslu, yani Kurt-Boğa dağlıdırlar, hepimiz aynı Oğuz atalıyız. Oğuz töresinde toprak, mera, dere, göl, deniz, yayla ortaktır, herkesindir. Kuman yani Ortaklık töresi ve borçsuz yaşama kuralı vardır. Kardeşlik üzerine Ant İçme (Sütün üzerine akıtılan üç damla kan) töresi, yani kan(ka) kardeşliği töresi vardır. Toprak ağalığı ise, bu törelere aykırıdır. Ağalar, üzerindeki insanları maraba kullanır, toprakla beraber satar. Bu sistem Oğuz töresinde yoktur. (Bunun doğuşunu, Ayan Beyliği sistemi kaldırılırken olduğunu ileride konuşuruz, ama daha eskilerde o topraklara paralı ve yabancı birilerinin gelip konduğunu bir kenara not ediniz.)

Aynı yabancılar, Osmanlı devletimizi yıkarken de Cumhuriyetimizi yıkarken de devleti borçlandırıp bizi Oğuz töresinden kopartarak yıktılar. Yıkımcılar kendilerine işbirlikçi olarak toprak ağalarını seçtiler, , iç isyanları da onlarla yaptılar, gerici ayaklanmaları da onlarla yaptılar, NATO’ya da onlar bizi soktu, iliklerimize kadar sızdılar.

Sorsam, borçsuz yaşamak töresinden koparsak yıkılacağımızı ilk söyleyen Oğuz Atamız kimdi, kaçımız biliyor? Mustafa Kemal O’nun Oğlu gibi hareket etti. Önce Birliğimizi sağlayıp düşmanı yendi, sonra iktisadi ve “Mali Bağımsızlık” ile istiklalimizi taçlandırdı, böylece bizi çürümüşlükten kurtardı. Ancak 10.Yıl Marşında söylediğimiz “İmtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz” şiarına tam varamamıştık, yarım kalan toprak ağalığı meselesi vardı. Çok partili demokrasi namı altında gelip iktidara oturdular. En sonunda bugünkü meclisimizde maalesef egemenlik kurdular, ayrı toprak talebiyle sözde barış ve sözde demokrasi istemektedirler! Unutmayalım, ağalık halk sınıfı değildir.

Çürümenin merkezi olan Amerika’daki boyutundan söz edelim. Bunu en iyi Nihat Genç yazdı. Sinagog tünellerinden özel adalara uzanan seks manyaklıklarına, aşırı zenginlerin seks partileriyle ünlü villalarında çıkan yangınlara kadar yazdı. Son yazısı Uygarlık Yıkılırken çok değerlidir. Özetle diyor ki, zenginlikten çürüdüler, paraya doymuyorlar, dünyayı da çürüttüler. Ekliyorum; maalesef bunların yaptığı eğitim müfredatını satın aldık, onların çizgi filmlerini okul kitaplarına bile koyduk. Çocuklarımız okulda çürütülüyor. Bebe pornoya kadar çirkinlik doldurdular kitaplara. Nesillerimiz gözümüzün önünde çürütülüyor.

Dünyayı ve ülkemizi Yeni Çürümüşlük Çağına sürükleyen Amerikan şımarıklarına nasıl dur diyebiliriz, bunu konuşmaya başlamalıyız. Kırmızı kart göstererek değil. Bizzat eylemli olarak red etmekle başlanır. Aşağıda, Nihat Genç’in yazısına gönderdiğim kısa yorumda buna dair bir özet bulacaksınız.

https://www.veryansintv.com/yazar/nihat-genc/kose-yazisi/uygarlik-yikilirken

Yorum: Paradan para kazanan tefeci Yahudilerin egemenlik deneyimi varsa bizim de KUMAN dayanışma ve “Birliğimiz Dirliğimizdir” Oğuzoğlu diriliş töremiz var. Yeniden doğarız küllerimizden. Ancak buna yürekten inananların çoğalması ve nefeslerini güçlü üflemeleri gerekir. Sadece yüreğini sıkı tutmak yetmez, aklını ve bedenini düşmanın kontrol alanı dışında tutmak gerekir.

Sözüm odur ki, mevcut ders kitapları, film ve yayın dünyası onların kotrolündedir; hepsini red ederek beyinlerimizi özgürleştirmek şarttır. Bedenimizi onların ambalajıyla satılan her şeyden sakınacağız, doğal olana ve doğal mayalı yiyeceklere güveneceğiz, toprağa döneceğiz, üretimini yasakladıkları eski ders kitaplarını mahiye.com sitemden Mayana Kitaplığından indirip köye yanımızda götüreceğiz!

Azim ve Karar, 12.01.2025