ÇÖKEN TARIM, BİTEN HAYVANCILIK

ÇÖKEN TARIM, BİTEN HAYVANCILIK
4 Mayıs 2022 18:15
933
A+
A-

Ceyhun Balcı

Yanılsamaya yol açmamak için baştan vurgulmakta yarar var. Bilenler bilir. Bilmeyenler için bildirmiş olayım. İşim hekimlik.

Tarım ve hayvancılıkla ilişkim rahmetli babam aracılığıyladır. Ziraat mühendisiydi.Kırk yıl süreyle Türkiye Şeker Fabrikaları’na hizmet etti. Bu köklü Cumhuriyet kurumunun başat işi şeker pancarı tarımını, şeker üretimini düzenlemek, geliştirmek ve iyileştirmek olsa da endüstriyel tarımın önde gelen lokomotiflerinden birisiydi.

Tarımın ve hayvancılığın önemsendiği yılların yıldız kuruluşuydu.

Türkiye’de son yıllarda çok sözü edilen konulardan birisi dışarıdan ülkemize insan akışı oldu. Suriye başta olmak üzere orta doğu ve daha da uzaklardan kaynaklı akışın bugün geldiğimizde gözlerimizin önüne serdiği görünüm sokakta yürüyen her 10 kişiden birisinin sığınmacı/göçmen olduğu gerçeğidir. Bilinçten ve öngörüden yoksun “açık kapı” siyasetinin doğal sonucudur yaşadığımız. Daha da kötüsü para karşılığı tampon ülke olmayı kabullenmiş olmamızdır.

Ülke içindeki insan hareketleri hak ettiği ilgiden yoksun kaldı son yıllarda. Açıklanan sayılara göre Türkiye’de kırsal nüfus oranı % 7’ye düşmüş durumdadır. Başka şekilde ifade etmek gerekirse Türkiye’de tarım ve hayvancılıkla uğraşan geleneksel insan varlığı tükenme noktasına sürüklenmiştir.

Şimdilerde kulağımıza sıkça ilişen konulardan birisi çöken tarımımızın, biten hayvancılığımızın doğal sonucu olarak bu alanın özendirilmesi gereğidir. Akaryakıtla, gübreyle, yemle, tohumla ve akla gelebilecek başka yollarla sağlanabilecek özendirmeler hemen herkesin ilk aklına gelenler olarak sıralanabilir.

Tarımı çökerten, hayvancılığı bitiren süreci son 20 yılda aramak elbette olağan durum. Ama, bu felakete ilişkin nedenleri son 40 yılda aramak çok daha gerçekçi olacaktır. “On beş günde 15 yasa” bu olumsuzlukla ilgili çok şey anlatmaya yetecektir.

Kırsaldaki olanaksızlıklar karşısında umarsız kalan milyonların ülke içi hareketle kentlere akınını ve kentlerin varoşlarına ilişmeleri sonucunu doğurdu.

Son 20 yıl için bu bağlamda yapılması gereken yorum şu olabilir! Kentlere ilişen kırsal kalabalıklar bir hanede 15-20’ye varan topluluklar oluşturdu. Birkaçı asgari ücretle çalışsa, birkaçı yaşlılık aylığı alsa ve hiç eksik olmayan engellilere verilen para da havuza aksa açlık sorununu çözerdi. Öyle de oldu. Şükür kültürünün her geçen gün tırmandırıldığı Türkiye’de kırsaldan kopup gelen kalabalıkların son 20 yılda iktidarı belirlediklerine tanıklık edildi.

Oyu alan da veren de razıydı.

Bir yandan kürsel salgın diğer yandan Ukrayna savaşı sorunun belirginleşmesinden öte işlev görmedi aslına bakılırsa.

Bugün 40 yıllık hatadan dönüldüğünü varsayalım. Tarıma ve hayvancılığa özendirmeye yönelinse sorun çözülecek midir?

Hemen her ortamda tarıma ve hayvancılığa ilişkin özendirmeden dem vuran uzmanların, konuyla ilgililerin göz ardı ettiği önemli ayrıntı ülke içi insan hareketiyle kırsalın boşalmış olmasıdır.

İnsan olmadan yapılacak özendirmeler, verilecek destekler ne işe yarayacaktır?

Yanıtı aranması gereken soru budur kanımca!

Türkiye bu konuda oldukça geç kaldı.

Kentlere akan milyonlar iktidarın oy deposu olurken, parasıyla besin bulmanın zorlaşması sorunun su yüzüne çıkmasını kolaylaştırmış oldu.

Kentlere yığılan insanları geri döndürmek hiç kolay değil. Bu zor iş başarılsa bile tarımın, hayvancılığın içine düştüğü dipsiz kuyudan çıkartılması kısa erimde erişilebilecek gibi görünmemektedir.

Akılsız başın cezasını ayaklar çeker deyişimize göndermede bulunarak, akılsız başımızın bedelini bu kez şansımız varsa besin kriziyle, daha da kötüsü açlıkla ödeme zorunluluğuyla karşılaşabiliriz.

Azim ve Karar, 03.05.2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.