SOSYAL ADALET, HALKÇILIK VE MİLLİYETÇİLİK
Cihan DURA
Sosyal adalet kavramı; toplumun her üyesinin aynı temel haklara, fırsatlara, sosyal imkânlara, yükümlülüklere sahip olduğu bir adalet şeklini ifade eder. Kavram sosyal sınıflar arasındaki ekonomik dengesizliklerin giderilmesini, ekonomik bakımdan zayıf durumda bulunan birey ve sınıfların ayrıca gözetilmesini amaçlar. Anayasamızda yer alan sosyal devlet ilkesinin amacı “Sosyal Adaleti” sağlamaktır.
● Sosyal adalet bir toplum açısından son derecede önemlidir, çünkü: Atatürk’ün dediği gibi birçok değer, örneğin bağımsızlık, özgürlük, birlik, devlet, millet, her şey adaletle ayaktadır. Bir devlet ancak adaletle kalıcı olabilir. Eğer adalet yoksa, o ülkede yalnızca anarşi vardır. Orada hükümet yoktur, hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla herkes, hükümet, cumhurbaşkanı adalete hürmetle yükümlüdür. Hak kuvvetin üstündedir.
Sosyal adalet, Halkçılık ve Milliyetçilik açılarından büyük anlam ifade eder.
1) Atatürkçü Düşünce’nin ilkelerinden olan Halkçılık sosyal adaletçidir. Her alanda, yönetimde, ekonomide halkın yararını, güçsüz kesimlerin korunmasını öngörür. Sosyal adaleti, toplumda ‘hak-emek eşitliği’ni sağlayarak gerçekleştirir. Çünkü insan ancak çalışmakla bir hak kazanır.
Halkçılığın sosyal adalet hedefleri şunlardır: Türk halkının içinde bulunduğu ekonomik sefaletin nedenleri kaldırılarak, yerine gönenç ve mutluluk ikame edilmelidir. Bunun için tüm alanlarda toplumsal kardeşlik ve yardımlaşma egemen kılınmalıdır. Toplumun ekonomik bakımdan güçsüz kesimlerinin, özellikle köylülerin, kent varoşlarında ve gecekondularında oturanların gönenç düzeyi yükseltilmelidir. Sağlıklı bir toplum düzeni ancak bu şekilde kurulabilir. Bu iyileştirmeler; sosyal adaletle, sosyal güvenlikle, adaletli gelir dağılımıyla sağlanır. Yurttaşların devlet organları önünde eşit muamele görmesi, yetenekleri ve çalışmaları ölçüsünde, hiçbir sınırlama olmaksızın kamu görevlerine gelebilmeleri, devletin imkânlarından eşit şekilde yararlanmaları gerekir.
2)Sosyal adalet Milliyetçiliğin gereklerinden olan millî birlik açısından vazgeçilmez bir unsurdur. Millî birlik yurttaşlar arasında bir perçin, çimento rolü oynar. Bir ülkede millî birliği sağlayan yalnızca tarih, kültür, dil birliği değildir. Birliğin tam ve kalıcı olması için bir ortaklığa daha ihtiyaç vardır ki, o da sosyal adalet ortaklığıdır. Sosyal adalet millî birliği pekiştirir, sağlamlaştırır, zayıflamasını önler, canlı tutar. Sosyal adalet bir ülkede ne kadar yaygınsa, millî birlik de o kadar güçlü olur. Ulusal servetin paylaşımında daha mükemmel bir adalet, çalışanların daha yüksek refahı ulusal birliğe paha biçilmez bir katkıda bulunur.
● Peki Türkiye’de durum nedir?
Türkiye’de sosyal adalet zayıftır, gelir dağılımı âdil olmayan bir ülkedir. Sosyal adaletin ne düzeyde olduğunu anlamak için, gelir dağılımına bakılır. Gelir dağılımı, bir ülkenin toplam gelirinin çeşitli grup veya bireyler arasında bölüşülmesini ifade eder. Eğer belli bir dönem içinde yaratılan gelirin büyük bir kısmı az sayıdaki bireyin payına düşmüşse, gelir “adaletsiz” olarak (eşitsiz, eşit olmayan şekilde) bölüşülmüş demektir. Böyle bir dağılım; küresel ölçekte ‘gelişmiş ülkelerle sanayileşmeleri engellenmiş ülkeler’ arasında, ülke içinde ise, örneğin Türkiye’de ‘zengin sınıfla yoksul halk tabakaları’ arasında karşımıza çıkar.
Toplam gelirin ne ölçüde âdil (eşit) dağıldığını ölçmek için Gini katsayısı kullanılır. Katsayı 0 ile 1 arasında değişir. 0’a ne kadar yakınsa gelir dağılımı o kadar âdil, 1’e ne kadar yakınsa gelir dağılımı o kadar bozuktur, yani adaletten uzaktır. Mahfi Eğilmez’in* 2019 yılı itibariyle verdiği rakamlara göre gelir dağılımı eşitliğinin en yüksek olduğu ülkeler; katsayısı 0,22 ile 0,30 arasında bulunan Kuzey ülkeleriyle bazı eski sosyalist ülkelerdir. Türkiye’ye gelince, Gini katsayısı son on yıldır 0,40 dolayında kalmıştır. Bundan başka, en yüksek gelire sahip %20’lik grubun geliri, en düşük geliri elde eden %20’lik grubun gelirinin 8 katıdır.Türkiye uluslararası gelir eşitsizliği sınıflamasında da, geliri en eşitsiz dağılan ülkeler grubunda yer almaktadır.Bütün bu veriler Türkiye’de gelir dağılımının gayri adil olduğunu, sosyal adaletsizliğinhafifletilmesi yönünde ilerleme sağlanmadığını göstermektedir.
Ülkemizdeki bu gelir eşitsizliği doğal olarak, olduğu gibi tüketim harcamalarına da “tüketim eşitsizliği” olarak yansımaktadır. Türkiye’de yoksullar en zorunlu ihtiyaçlarında bile, gıda, barınma ve yakıt masrafında, eğitimde zorluk içindedir.Buna karşılık yüksek gelir grupları yalnız beslenme ve barınmaya değil, eğlence ve kültüre, araç alımına, kiraya, restoran ve kafelere kat kat fazla kaynak ayırabiliyor.
●Bir ülkede millî gelirin eşitsiz dağılmasının birçok olumsuz etkisi vardır: Örneğin, bu durum ekonomik gelişmeyi olumsuz etkiler. Ülkede yiyecek, giyecek ve barınma gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamayan, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamayan bireylerin sayısı giderek artar. Sosyal çatışmalar çoğalır. Suç işleme oranı yükselir. Bu koşullarda doğup büyüyen nesillerin zihinsel ve fiziksel gelişimi olumsuz etkilenir. Bütün bunlar sosyal adaleti, sosyal kaynaşmayı, dayanışmayı engeller, kültürel gelişmeyi, millî birliği zayıflatır.
Türkiye’de gelir adaleti neden sağlanamıyor?Çünkü başta Halkçılık ve Milliyetçilik ilkeleri olmak üzere Atatürkçü dünya görüşü terk edildi. Kalkınmada devletçi modeldenvazgeçildi, yerine Batı dayatması olan,gelir adaletini dışlayan Neoliberal ekonomi düzeni getirildi. Bu düzenin, içimizdeki mutlu azınlık hariçTürk halkına esaslı hiçbir faydası olmadı, tam tersine büyük zararları dokundu: Bağımsızlığımızı yitirdik, sanayileşmemiz durdu, tarımımız çöktü.Çok önemli zararlı bir sonucu da korkunç gelir adaletsizliğinin devamlılığı oldu. Bunun anlamı şu: Aramızda az sayıda birileri sürekli zenginleşirken, servetlerine servet katarken, geniş halk kitleri giderek fakirleşti, fakirleşmeye de devam ediyor.Dayanışma ve kaynaşmamız, ulusal birliğimizçözülmeyeyüz tuttu.
______________________________.
* Mahfi Eğilmez “Türkiye’de Gelir Dağılımı ve Uluslararası Karşılaştırma”, https://www.mahfiegilmez.com/2021/07/turkiyede-gelir-daglm-ve-uluslararas.html (9.3.2022)
Azim ve Karar, 13.03.2022