Site Rengi

KENTİN NAMUSU: İZMİR DEPREMİ

31.10.2021
673
A+
A-

Ceyhun BALCI

Öncelikle yazının başlığındaki yanlışı düzeltelim. İzmir değil Sisam depremi olmalıydı. Her ne kadar depremler çoğunlukla merkez üslerinin adıyla anılsalar da Sisam depreminin İzmir adıyla anılmasının nedeni yıkıma yol açtığı yerle ilgili olsa gerekti.

Kentin namusu kirletildiği için de yaşandı bu sıradışılık. Depremin merkeziyle ağır yıkıma neden olduğu Bayraklı ilçesi arasındaki uzaklık kuş uçuşu 70 km. Bu bilgiler bile insan dediğimiz varlığın başını önüne eğdirmeye yeter de artar!

Ama, ne gezer!

Kentin namusu bir yana, depremle birlikte bir başka namussuzluk yaşandı. Bal gibi 7.0 büyüklüğündeki deprem hükümet zoruyla 6.6’ya indirildi. İnsanlık bunu da görmüş oldu.

Kırk yıl önceye gitmekte yarar görüyorum. Buradaki ağır yıkımın anlaşılması da kolaylaşacağı için. İzmir’e tıp öğrenimi için adım attığım yıl 1979’dur. O yıllarda şimdi yoğun yerleşime ve deprem yıkımına sahne olan Bayraklı (o zaman Bornova ilçesi sınırları buraları da kapsamaktaydı) tarım alanıydı. Hem de ne tarım alanı! Her tür ürün yetiştirilirken bamyası için ayraç açmak gerekir. Çarşıda, pazarda satılarak tüketilemeyen bamyanın bereketi buralarda etkinlik gösteren birkaç konserve fabrikasını çalıştırmaya da yetecek düzeydeydi. Bornova bamyasını bilmeyen yoktu.

1980 başlangıç yılı oldu. Elbette, 12 Eylül etkisiyle. Bölgenin birdenbire yerleşime açıldığı görüldü. 12 Eylül’ün İzmir’e yaptığı kötülük olarak Mustafa Kemal Sahil Bulvarı unutulmaz da buralardaki kent suçlarına izin vermesine her nedense pek değinilmez. Bu kent suçunun 12 Eylül’ün sınır tanımaz gücüne bağlamak en azından gerçeğe karşı ayıp anlamına gelir. Toplumsal bir suç işlenmiştir. Kuşkusuz 12 Eylül yönetimi, yerel yönetimler ve açgözlü yükleniciler öncelikli suçlulardır.

Ya kentte yaşayanlar?

Onlar az mı suçlu ya da en azından daha az mı sorumludur bu olan bitenden?

Birinci sınıf tarım alanındaki tarla sahiplerini paraya boğarak başladı süreç!

Sonrasında 1’e 10 veren inşaat bereketi katıldı kentin namusunu kirletme eylemine. Kooperatifler kuruldu. Uzun sürse de inşaatlar, sonuçta hemen hepsi bitti, bitirildi. Sudan ucuz taşınmazlar tekil sahipler için başını sokacak konut anlamına geldi Burunova’da yükselen beton kütleleri. Aslan payı elbette tarla spekülasyonu üzerinden kazanç olanağına kavuşanlar içindi.

Şöyle bir örnek vermem anlaşılmamı kolaylaştıracaktır. Bölgenin önemli bölümü bugün de orada ilk inşaatları başlatan ve sayısı bilinemeyecek kadar çoğunun yüklenicisi olanların adıyla anılmaktadır. ÖZKANLAR!

Depremin suratımıza patlatacağı tokadı 40 yıl bekledik. Önünde sonunda doğa sözünü söylüyor. Yetmiş kilometre uzaktaki depremin ağır yıkıma yol açması nasırlaşan utanma duygumuzu devinime geçirmeye yetmedi.

“Yaralar sarılacak!” ya da “Devlet vatandaşının yanında!” türünden beylik sözler ilk andaki şaşkınlığı ve öfkeyi bastırmada kullanılan sakinleştiricilerdi.

Depremden hemen sonra yıkılan yapıların yüklenicilerine ve teknik sorumlularına yönelik bir kovuşturma yapıldığını da anımsıyoruz. Günah keçisi bulmadaki ustalığın ürünüydü elbette bu davranış da. Öze yönelik bir değişiklik olmayacağını o gün bile öngörmek olanaksız değildi.

Adı herkesçe duyulmuş olan, depremde hemen yıkılan birkaç yapının inşaatları bitirildi. Önceden 140 metrekarelik dairesi olanlar bu hızlı yapım süreci sonunda yarısı oylumunda konuta razı olmak zorunda kaldılar.

Bu arada, ağır hasarlı olduğu halde orta ve hafif hasarlı raporu verilenlerin durumu ayrıca acıklıdır. Yapıların yenilenmesi için daire başına en az 500.000 TL para bulmak zorunda kaldı hak sahipleri.

Geçenlerde basına çok da yansımayan bir başka olay yaşandı.

Birkaç hafta önce Girit’te yaşanan 6.1 büyüklüğündeki deprem Bayraklı’da hasarlı bir yapının yıkılmasına neden oldu. Girit neresi, Bayraklı neresi deyip geçiyoruz.

Depremden hemen sonra bilim insanları bölgenin yerleşim alanı olmaktan çıkartılması önerisinde bulunmuşlardı. Elbette, bir kulaktan girdi diğerinden çıktı bu kapsamlı öneri. Ne de olsa yönetenlerimiz her şeyin en iyisini herkesten çok bilirlerdi.

Böyle bir önerinin yaşama geçirilmesi insanlığın doğadan özür dilemesine eşdeğer bir davranış da olabilirdi. Ama, “her şeyin en iyisine lâyık olan” insanın böyle davranması için herhangi bir gerekçe arasanız da bulamazdınız.

Kentin namusu dizisinde geçen hafta AVM’leri yazmıştım. Kenti bir hücreye benzetirsek bir AVM İzmir’in çekirdeğine yaklaşan bir yerde açılmıştı. İç karartıcı bu yazının sonunda bir de kötü haber vermek zorundayım.

İzmir kentinin çekirdeğinin içine, üstelik dikine genişleyen bir başka AVM yapılmak üzere. Adı da Zorlu Center. Neyse ki, Konak Belediyesi bu yeni gökdelenin yüksekliğini 84 metreyle sınırlayarak kentin namusunu kurtarmış. Bağlantıdan ayrıntılara erişebilir ilgilenen okurlar.

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/batur-odalara-kalirsak-50-yil-bekleriz-1880402

Uzatmayalım!

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım!

Özelde İzmir, genelde Türkiye deprem gerçeğinden ders çıkartmış mıdır?

Yanıtlarınızı işitir gibiyim ama yazıyı daha da tatsızlaştırmamak için buraya yazmıyorum.

Azim ve Karar, 30.10.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.