HEPİMİZ SEZEN, HEPİMİZ SEDEF MİYİZ?

HEPİMİZ SEZEN, HEPİMİZ SEDEF MİYİZ?
24 Ocak 2022 21:49
906
A+
A-

Ceyhun Balcı

Türkiye’de kadına yönelik ayrımcılık, şiddet ve ölümcül saldırılar her geçen gün artıyor. Sezen Aksu ve Sedef Kabaş son günlerin önde gelen gündem özneleri!

Her şeyden önce devletimizin başındaki kişinin “dilini kopartırım” sözünü onaylamak olanaksız. Bu ve benzeri söylemler anlık tepki gibi görünse de toplumdaki şiddete eğilimi uyaran, özendiren işlevleriyle de anlam ve önem taşıyor.

Yıllar önce seslendirilmiş şarkı sözünden “dinsel değerlere saygısızlık” üretmek zorlamanın da ötesinde bir yaklaşımdır.

Kabul edilemez!                                  

Hepimiz Sezen miyiz?

Kendisini öyle duyumsayanlara saygıyı eksik etmeden bu söylemi de kabul edilemez buluyorum.

Türkiye’de düzeni değiştiren halkoylamalarından birisinin öncesinden HAYIR diyenlere “iki cihanda lekelisiniz” diyebilecek kadar vicdansızlaşan Sezen hanım umarım şimdi, oklar kendisine yönelmişken bugüne uzanan yolun taşlarını döşediğini anlamıştır.

Bunu anladıysa bile kazançtır.

Bugün karşılaştığı sözel şiddet karşısında hiç zorunlu olmadıkları halde kendisinin yanında saf tutanların “iki cihanda lekeliler” olması da bir başka ironik gelişme olsa gerektir.

Hiç kimse kusura bakmasın ama yakın geçmişi bu kadar kolay unutamam.

Gazeteci Sedef Kabaş!

Karşı duruşuyla tanındı ve sivrildi.

En doğal haktı. Hak olmanın ötesinde ise gereklilik.

Ağzından çıkan bir çift söz tutukluluk gerektirir miydi?

Kesinlikle hayır!

Gazeteciler içinde yaşadıkları toplumun değer yargılarını gözetmek durumunda.

İnsan dışı hayvanlara benzetilmek Türk toplumunda farklı tepkilere yol açar.

Aslan, kaplan, kurt ve hatta tilki gurur verici olsa da iş ayıya, eşeğe, öküze ya da benzerlerine gelince iş değişir.

Oysa, örneğin Ruslarda ve başka kuzey toplumlarında ayıya benzetilmek aşağılama şöyle dursun onurlandırma gerekçesidir.

Türkiye’de yargının harekete geçmesi an meselesine dönüşmüş durumdadır. Geçmişteki pek çok devlet insanı kendisine yönelen sivri dilli eleştirileri duymazdan, görmezden gelme bilgeliği gösterirken günümüzde bu davranıştan eser kalmadığı da gerçektir.

Eleştiri ve aşağılama arasındaki çizginin de her geçen gün incel(til)diği ortadadır.

Yüzlerce yıl önceki hükümdarlarımıza yönelik eleştirel söylemlerin de savcılarca “anıya saygısızlık” kapsamında soruşturulup, kovuşturma konusuna dönüştürüldüğünü şaşırarak izler olduk.

Sedef Kabaş’ın yerinde olsam aşağılamayı amaçlamasam da o sözleri kullanmazdım. Gazetecilik, yazarlık, politikacılık ve kısacası entelektüellik böylesi sözleri kullanmadan da keskin eleştiri yapabilme yetkinliğine sahip olmak demektir.

Günümüz Türkiyesi sonsuz sayıda konuyla eşi benzeri olmayan fırsatlar sunuyor eleştirel yaklaşanlara ve özellikle de muhalefete.

Sedef Kabaş’ın tutuklanması kesinlikle gerekmezdi. Ama, güncel iktidarın vesayet altına aldığı yargının bir süreden beri bu yöntemi öncelik olarak belirlediği de apaçık ortadadır.

Bu tür söylemler futbol deyişiyle iktidarın arayıp da bulamadığı fırsata dönüşmekte ve boş kaleye gol olmaktadır.

Ekonomik sorunlar, yaşam pahalılığı, gelecek kaygısı ve bunlara eklenebilecek sayısız eleştiriyi hak eden durum varken bir söylemin ülkenin baş gündemine dönüşmüş olması muhalefetin de isteyebileceği bir şey olmasa gerektir.

Hepimiz Sezeniz!

Hepimiz Sedefiz!

İşte orada durun derim kendilerini bu kolaycılığa kaptıranlara.

Eleştiriye konu olabilecek bunca konu ve sorun varken işin çözümünü sivri dile bırakmak her şeyden önce ortama, gündeme ve ülkeye haksızlık anlamına gelir.

Bu iki konuyla ilgili sosyal medya paylaşımlarına baktığımda genel eğilimin mutlaka bir yanda saf tutmak doğrultusunda geliştiğini üzülerek görüyorum. Kişilerden çok olaya odaklanmak ve olayın farklı yanlarını irdelemek yerine takım tutar gibi yan tutmak hiç yakışık alan bir tutum gibi gelmiyor bana.

Azim ve Karar, 24.01.2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.