ALAŞEHİR KONGRESİ VE HATIRLATTIKLARI…

ALAŞEHİR KONGRESİ VE HATIRLATTIKLARI…
15 Ağustos 2020 21:44
400
A+
A-

Cihan Dura

16 Ağustos 1919… Alaşehir Kongresi’nin açılış tarihi…

Alaşehir Kongresi, 21 yerleşim yerinin Redd-i ilhak heyetlerince seçilen delegelerin katılımıyla çalışmalarına başladı. İlk olarak ŞahyarlıKuvây-ı Milliyeci Mustafa Bey’in evinde toplandı. Başkanlığı, Kongrenin toplanmasına önemli katkıları olan Hacim Muhiddin Bey yaptı.

Kongre’nin hedefi Ege’deki Yunan işgaline karşı direnişi örgütlemekti.

Kongre’de öncelikle idâri kararlar alındı. Bandırma’dan Denizli’ye kadar işgal tehlikesi altında bulunan bölgedeki Kuvayı Milliye birlikleri­ mali ve idari yönden düzenlenmeye çalışıldı. “Harekât-ı Millîye Teşkilât Talimatnâmesi” hazırlandı. Her kazanın kendisine düşen sorumlulukları belirlendi. Kongre’de üzerinde ortak görüş sağlanan konulardan biri de “Menzil Müfettişlikleri”nin kurulması oldu.

Alaşehir Kongresi; 25 Ağustos 1919 günü sona erdi. Böylece Batı Anadolu Kongreler grubu içindeki tarihi rolünü gereğince yerine getirerek, daha sonra toplanmasına karar verilen III. Balıkesir Kongresi (16-22 Eylül 1919) için basamak teşkil etmiştir.

Alaşehir Kongresi ve kararları Tümen komutanlığı aracılığı ile kamuoyuna duyuruldu. O sıralarda Erzurum Kongresi çalışmalarını bitirmiş olan Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa Alaşehir toplantısından memnun olduğunu belirtirken, Kongre’nin tarihi önemini şöyle vurgulamıştır: “Doğudan batıya doğru genişleyen Teşkilât-ı Vatanperveraneleri ile Batı’dan Doğuya genişleyecek Teşkilât-ı naçizanemizin birleştiği gün; gayesi vatanın kurtuluşuna yönelik olan vatanseverlik atılımlarının en büyük bayramı olacaktır.”

Alaşehir Millî Mücadele’de işgalci Yunanlara karşı baş kaldıran ve bu amaçla milis teşkilatları kurarak direnen ilk şehirlerimizden biridir.

***

Kongre şu soruyu ilham etti bana: Acaba Mustafa Kemal Paşa yerel müdafaai hukuk faaliyetleri hakkında genel olarak ne düşünüyordu? Yanıtı [ATANAME, 2019]’dan özetliyorum:

Yurdumuz işgale uğrayınca birçok yerde dernekler kurulmaya başlamıştı. Ben bu yerel dernekleri sahiplendim, yenilerini kurdurdum. Hepsini bir araya getirdim, tek bir çatı altında topladım; adını Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti koydum.

Millî Mücadele’nin başlarında üstelik bu örgütlerin silahlı eylem kanadı da düzenli ordu değil, Kuvayı Milliye milisleriydi, yani silahlanmış halktı. Kongreler olağan gelişmeleriyle Büyük Millet Meclisi’ne, Kuvayı Milliye de Büyük Millet Meclisi ordusuna dönüştü.

İstanbul’dan ayrılışım… Tam İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edildiği gündü. O sırada benim gördüğüm durum şu idi: Trakya’da ve Batı Trakya’da faaliyette bulunan dernekler vardı. Doğu Trakya, Batı Trakya cemiyetleri vardı. İzmir’de Reddi İlhak Cemiyeti kurulmuştu. Erzurum’da “Müdafaai Hukuk” adıyla bir cemiyet kurulmuştu. Trakya’da, Diyarbakır’da başka başka cemiyetler kurulmuştu. Bazı yerlerde isimsiz teşkilatlar vardı.

İlk yaptığım iş, derhal ordu ileri gelenleri ve mülki yöneticiler ile şifreli bir temas oldu. Onlara gayet açık olarak ülkenin ve milletin son yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu ifade ettim. Ve dedim ki: Buna tek çare birleşmektedir. Kuvvet, birleşmektedir. Ayrı ayrı kurtuluş çaresi arayanların daha önce yok olmaya mahkûm olacaklarını kabul etmek lazımdır.

En çok önemi doğrudan doğruya halkın kendisinde arıyordum. En büyük kuvvet kaynağının halk olduğu kanaatinde idim. Ordular yenilebilirdi, esas olan halktı. Orduyu yapacak olan o idi, her türlü kuvveti yapacak o idi. Millet, ordu durumuna gelebilirdi. Bizi kurtaracak olan Kuvayı Milliye idi.

Bütün bölgesel girişimleri bir noktada birleştirmek gerekiyordu. Ancak şunu da hemen belirtmem gerekir ki, milletimiz teşkilat fikrini henüz zihnine yerleştirmemişti. Çoğunlukla bunu hükümete bırakırdı. Bu, milletimizin öteden beri alışkanlık haline getirdiği bir ahlaktır. Diğer yandan, kurduğumuz teşkilat henüz bir şekilden ibaretti. Ona ruh vermek gerekiyordu. Bunun için de milletimizin her bireyinin zihnini geliştirmek; herkesin kendi yazgısına yapılacak saldırıdan, kendilerini koruyabilmek için, teşkilata birlikte girişmek gerekiyordu.

Batıda Yunanlıların tecavüzü ihtimaline karşı kurulan Müdafaai Hukuki Milliye Cemiyeti, Yunanlıların sevgili topraklarımıza ayak basması üzerine ilhakın fiilen reddi için ayaklandı. Trakya’da, Kilikya’da ve her tarafta millî cemiyetler kuruldu.

Kısacası, batıdan ve doğudan yükselen milletin sesi Anadolu’nun en ücra köşesinde yankı buldu. Dolayısıyla millî cemiyetler, düşmanların tutsaklık boyunduruğuna girmemek amacıyla millî vicdanın azim ve iradesinden doğmuş biricik teşkilat oldu.

Bu sayede, yüzyıllardan beri bağımsız yaşayan milletimiz, varlığını dünyaya göstermeye başladı. 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.