EKVADOR’DAN TÜRKİYE’YE…
Ceyhun Bakcı
Ekvador’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculuk yapalım bu yazıda. İlk bakışta biri diğerine son derece uzak bu iki ülke arasında bağ kurmak neredeyse olanaksızdır. Yine de deneyelim!
Latin Amerika!
İnsanlık tarihinin gördüğü, görebileceği sayısız acıyı yaşamış anakara.
Uzun yıllar boyunca payına düşen “arka bahçe” ya da “muz cumhuriyeti” nitelemelerinden kurtulma fırsatı yakaladı.
Hugo Chavez, Jose Mujica, Evo Morales ve Ekvador’da Rafael Correa bu ışıltılı dönemin önde gelen adları olmuşlardı.
Bu adlar arasında çok da tanınmış olmayan Correa Ekvador’da halkın % 82’sinin desteklediği bir anayasa değişikliğiyle de perçinlemişti başarısını. Correa anayasa gereği katılamadığı başkanlık seçimlerinde yardımcısı şimdiki başkan Lenin Moreno’yu desteklemişti. Beklendiği gibi Lenin 2017 seçimlerinde başkan seçilmişti.
Yeni başkanın öncekinin izinden gideceği beklentisiyle aşağıdaki bağlantıdan erişilebilecek bir yazı bile yazmışım.
Sürdürmeden önce okurdan özür dileme görevini yerine getirmek isterim. Correa’nın yardımcısının, adını lekelercesine farklı bir yol izleyeceğini öngöremezdim. Latin Amerika’nın ABD yörüngesinden kurtulma sürecinde önemli çıkış yapan ve ilerleme sağlayan Ekvador bugünlerde adı Lenin, içi Biden olan birisince yeniden arka bahçeliğe sürükleniyor. Lenin Moreno girdiği ilk seçimde ülkenin en varsıl kişisine karşı utku kazanmıştı. Amerikancı olduğu bilinen bu kişi Ekvador devlet başkanlığı koltuğundan uzak kalsa da Ekvador Amerikancı yörüngeye geri döndü. Tam bir “bizler (iktidarın) uzağında olsak da fikirlerimiz iktidarda” durumu.
Emperyalizmin en büyük başarısıdır ülkelerdeki siyaseti denetim altına alabilmek.
Biri diğerinin karşıtı gibi görünen siyasi güçlerin aynı merkezden yönetilebilmesi dünyada ve ülkemizde “siyasi aynılaşma” olgusunu doğurmuş gibidir.
Sözü Türkiye’ye getirmek gerekirse!
Haftanın Salı günlerine sığdırılan ateşli siyasi atışmalar bir yana bırakıldığında Türk Siyaseti şu şekilde özetlenebilir :
“ÇOK PARTİ + İKİ İTTİFAK + TEK SEÇENEK”
Türkiye’de iktidarı elinde tutan oluşum iktidarını sürdürebilmek için ABD’yle arasını düzeltmenin yollarını arıyor. Ne istense verecek kıvamda.
Muhalefet çok mu farklı?
İktidara giden yolun ABD desteğinden geçtiği özümsenmiş. Emperyalizmin tüm öğeleri ve aygıtları dostlar listesine yazılmış. Muhalefetin dostlar listesine bakmak ne demek istediğimi anlatmama yardımcı olacaktır.
İktidar İskilipli Atıf’a göz mü kırptı?
Karşılığı Çerkez Ethem çıkışıyla veriliyor.
İktidar Dersim Katliamı diyerek İngiliz işbirlikçisi feodal beye saygınlığını verelim mi dedi? Muhalefet atik davranıp Dersimli oluverdi.
Helalleşme zırvası her şeyin üzerine tüy dikti!
Cumhuriyetçi, Atatürkçü kitlelerin desteğiyle var olan kurucu parti yıkıcı odağa dönüşüyor!
Anlaşıldığı kadarı ile emperyalizm Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkımını siyasi elbirliğiyle yaptırma konusunda önemli yol almış durumda.
Burada Hacivat-Karagöz kavgasının ardına saklananların Cumhuriyet yıkıcılığı konusunda uzlaşı içinde oldukları açık seçik ortadadır.
Biz seçmenlere sorulan soru şudur!
Yıkılan Cumhuriyet’in yerine konacak yenisi Muhafazakâr mı olsun yoksa Liberal mi?
Dedelerinin mezar taşlarını okumak isteyenler, dinlerine zarar gelmesin diyenlerin tarafı belli!
İzmir Kordon’unda rakı-balık keyfi sürsün de ne olursa olsun diyenlerin tarafı da belli. Zaten başka seçenek yok!
Emperyal savaş gemileri Karadeniz’de cirit atsın!
Türk askeri 23 sent karşılığında emperyalin koruyucu, kollayıcı gücü olsun!
Truva atları kullanarak her dönemde çıkarlarını koruyabilen emperyalizm bir kez daha başarmıştır.
Ekvador’dan Türkiye’ye uzanan deneyimin gösterdiği budur.
Bu oyun bozulur mu?
Elbette bozulur.
İstediğimiz de budur!
Arka bahçe olmaktan çıkmak için önemli adımlar atabilmiş Correa’nın yardımcısı bile devşirilebilmişse, Cumhuriyet’i kuran parti yıkıcıların egemenliği altına girmişse içimizin kararması olağan.
Bu iç karartıcı görünüm ve ortam değişene dek bıkıp usanmadan mücadele sürecek!
Azim ve Karar, 16.11.2021