GEÇMİŞTEN BUGÜNE DİN ADAMLARI

GEÇMİŞTEN BUGÜNE DİN ADAMLARI
30 Mayıs 2021 23:40
1.179
A+
A-

Önce Ayasofya imamı, onu izleyerek Ayasofya’da bir başka imam Cumhuriyet’e ve Atatürk’e kin kustu. Geçmişte Atatürk’e dil uzatmaktan kaçınan yobazlığın her geçen gün özgüven kazandığı görülüyor. Doğrudan Atatürk’ün hedef alınması da sıradanlaşmaya başladı.

Bu ve benzeri olaylarla ilgili olarak perde önünde kendisini gösterenlerle ilgili çok şey söylenebilir. Hatta, bu kişilere yönelik öfke kabarmasının olağan olduğu kuşkusuzdur.

Ancak, ülkeye egemen olan iklim ve ortamın Atatürk’e uzatılan dillerin arayıp da bulamadığı türden olduğu unutulmamalıdır. Elbette, ülkeyi yönetenler hiç kimselere doğrudan açın ağzınızı yumun gözünüzü dememektedir. Buna karşılık ortamdan aldıkları güçle kendilerine görev çıkartanların işinin kolaylaştığı da açıktır.

Din adamı unvanlıların çağdaşlığa, vatanseverliğe ve vicdanın gereklerine karşı ilk çıkışları değildir bugünlerde yaşanmakta olanlar.

Osmanlı tarihi boyunca benzeri din adamı davranışları hiç eksik olmamıştır.

Osmanlı’nın son döneminde sahneye çıkan din adamları ayrıca mercek altına alınırsa ibretlik örneklerin varlığı kolaylıkla anlaşılacaktır.

İşgal altındaki İstanbul’da Fatih’e göndermede bulunmak amacıyla düzenlenen törenle İstanbul’a kırat üzerinde giren Fransız Geneal Franchet d’Esperey Hadisat gazetesinin 9 Şubat 1919 tarihli sayısında Süleyman Nazif’e “Kara Bir Gün” yazısını yazdırmıştır. Kara Bir Gün yaşanmışken, bu karanlığı yırtmaya kararlı Mustafa Kemal ve beraberindekiler için idam fermanı yayımlanmasına dinsel fetvayla katkıda bulunan Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi en üst düzeydeki din adamıdır. Her koşulda saraya hizmeti önceleyen Dürrizade tarihin çöp sepetindeki onursuz yerdedir. Bu durumdan kurtulması da olanaksızdır.

Buna karşılık vatanı kurtarmak için Anadolu’ya çıkan Mustafa Kemal’e Anadolu’daki hemen her adımında yardımcı olan vicdanlı, akılcı ve vatan sevgisiyle dolu din adamları da hiç eksik olmadı.

Başka deyişle saraycı, teslimiyetçi ve onursuz din adamı tiplemesi eş zamanlı olarak karşıtını da doğurdu.

Amasya Müftüsü Hacı Hafız Tevfik Efendi’nin (1868-1921) Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını dinin korunması ve devlet yolunda mücadelelerini överek bağrına basması son derece önemlidir. Bugün, bu olayın tam olarak algılanması belki çok olası olmayabilir. Ancak, zamanın Osmanlı toplumu ve o toplumda dinin yeri göz önüne alındığında her düzeydeki din adamının desteğini almak Milli Mücadele yolunda ilerleyenler için çok önemli bir güvenceydi. Hatta, Amasya müftüsünün bu gözü pek çıkışının Amasya Genelgesi’nin duyurulmasında önemli rol oynadığını saptayan tarihçiler vardır. Müftü Hacı Tevfik’e vaiz Abdurrahman Kâmil Efendi’yi (1850-1941) eklemeyi unutmamak gerekir. Verdiği vaazla Milli Mücadele’ye güç kattığı kuşkusuzdur. Amasya Genelgesi Samsun’dan başlayan Anadolu yolculuğunun sön derece önemli ilk adımıdır. Burada Milli Mücadele’nin duyurusu yapılmıştır demek abartı olmayacaktır.

Mustafa Kemal Samsun yolculuğuna çıkmadan 1 gün önce İzmir Yunan işgaline uğramıştı. Samsun’a hiç de yakın olmayan Denizli’de bir başka din adamı Müftü Ahmet Hulûsi Efendi (1861-) Mustafa Kemal’in aklından geçeni okumuş gibi Denizli’de İzmir işgalini kınama mitingi düzenlenmesine öncülük etmişti. Bu mitingde kalabalığa duyurduğu şu sözler bu tepkinin sıradan olmaktan çok derin bilinç ürünü olduğunu ortaya koymaya yetecektir :

“İşgal edilen memleket halkının silaha sarılması dini bir görevdir….”

Yine aynı mitingdeki şu sözleri de anımsanmaya değerdir :

“Müftünüz olarak Cihad-ı Mukaddes Fetvasını ilan ve tebliğ ediyorum. Elinizde hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşmana atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz.”

Müftü Ahmet Hulûsi Efendi din adamlığı sınırlarını aşarak Denizli sancağı Heyeti Milliye Başkanlığı görevini de yürütmüştür.

Ahmet Hulûsi Efendi’nin millici çıkışı İstanbul hükümetinin ve elbette sarayın dikkatini çekmekte gecikmez. Özellikle, Hürriyet ve İtilaf Partisi müftünün halkı yüreklendiren ve özendiren tutumuyla Milli Mücadele’ye verdiği desteğin önünü kesmeye çalışmıştır.

Yetmemiştir!

Ahmet Hulûsi Efendi’nin millici duruştan vazgeçirilmesi için saray veliaht Abdürrahim Efendi’yi Denizli’ye gönderme gereği duymuştur.

“Nush ile uslanmayanın hakkı tekdir, tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir” sözünü anımsayan saray çareyi Ahmet Hulûsi Efendi’yi görevden almakta buldu.

İlginç bir başka nokta müftüye baskı korosuna İngilizlerin de katılmış olmasıdır. Bu amaçla Denizli’ye gönderilen İngiliz subayına da ikilemsiz kapıyı göstermiştir vatansever müftü.

Ahmet Hulûsi Efendi’nin düzenli ordudan önce efelerle de yakın ilişki içinde olması önemli bir başka bilinç göstergesi sayılmalıdır.

Vatansever ve millici din adamlarının Milli Mücadele’ye katkıları Erzurum ve Sivas kongrelerinde de sürmüştür.

Erzurum Kongresi sırasında Hoca Raif Efendi Mustafa Kemal Paşa’nın kongre başkanlığına seçilmesi için gösterdiği çabayla öne çıkmıştır.

Balıkesir ve Alaşehir kongreleri sırasındaki din adamı katılımı ve desteği de dikkate değerdir.

Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler Büyük Millet Meclisi’ni açmak üzere Ankara’ya geldiklerinde yedi düvele kafa tutanların bir sorunu vardır. Hem de çok önemli bir sorundur. Parasızlık çekilmektedir. Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat (1860-1941) yetişir millicilerin imdadına. Kendi birikimlerinden oluşan 1000 lirayı gözünü kırpmadan verir millicilere.

Mustafa Kemal’in “ordu yoktur diyenlere kurulur”,“para yoktur diyenlere bulunur” ve “düşman çoktur diyenlere yenilir” sözleri gerçekleşmeye başlamıştır. Para bulunmuştur, ordu kurulacaktır ve çok denilen düşman yenilerek denize dökülecektir.

Yazının başında vurguladığımız ortam ve iklim ikilisi günümüzdeki din adamı görünümlü kapıkullarının önde gelen güç kaynağıdır. Dinci gericiliğin güç sarhoşluğu sapkın din adamlarının kendisini göstermesini kolaylaştıran önemli etkenlerden bir diğeridir.

Aklın, vicdanın ve vatanseverliğin sesi olmuş Ahmet Hulûsi Efendi’nin, Abdurrahman Kâmil Efendi ile Hacı Tevfik’in ve elbette Börekçizade Rıfat’ın karşısına günümüzde adını anmaya değmeyecek akılsız, vicdansız ve vatan düşmanları dikilmiştir.

Milli Mücadele’ye eşsiz katkılarıyla ölümsüzleşenlerin karşısına dikilenleri bekleyen kaçınılmaz son tarihin onursuz ve kirli çöp sepeti olacağından hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Ancak, bunun gerçekleşmesi kendiliğinden olamayacağına göre Cumhuriyet ve Atatürk tutkusu sahiplerinin çaba göstermesi olmazsa olmaz gerekliliktir.

Okuma önerileri :

  1. Milli Mücadele’de Din Adamları, Hanri Benazüs, İleri Yayınları, İstanbul, 2019.
  2. Milli Mücadelede Din Adamları, Ali Sarıkoyuncu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 6. Baskı, 2012.

Azim ve Karar, 30.05.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.