FİKİRLERLE UĞRAŞMAK, FİKİR ÜRETMEK…
Cihan Dura
Çok beğendiğim bir özdeyiş vardır, “Küçük insanlar kişilerle, orta insanlar olaylarla, büyük insanlar fikirlerle uğraşır” der. Ben yıllardır basınımızı, sosyal medyayı takip eden biriyim. En çok gördüğüm kusurlardan biri; insanların hep birbirini hedef alması, ağır ve aşırı şekilde eleştirmeleri, hatta birbirine hakaret etmeleridir.
Elbette kişileri eleştireceğiz, iyi yönüyle olduğu kadar kötü yönüyle de tanıyacağız, tanıtacağız. Görüşlerimizi sözle veya yazıyla nezaketle ifade edeceğiz, tamam. Ancak o noktada çakılıp kalmayacağız. Hemen “bu şahıs neden böyle davranıyor, neden böyle konuşuyor; fikirleri, eylemleri nelerdir; onunla nasıl mücadele ederim, topluma verdiği zararları nasıl önlerim. Görüşünün doğru tarafları var mıdır?” diye kendi kendimize soracak, bilgilenmeye çalışacağız. Bilgi edinip fikir ve iş olarak karşı bir tutum ve davranış geliştireceğiz.
● Kişilere karşı salt eleştirici, tahkir edici ve aşağılayıcı bir şekilde davranmak, mantık biliminde inceleme konusu olmuş, “kişiye yönelik muhakeme” adıyla kavramlaştırılmıştır. Bu davranış nasıl bir şeydir, ne demektir, aşağıda kısaca açıklıyorum.
Önce, Fransız deneme yazarı Montaigne’in (1533-1592) şu sözüne dikkatinizi çekmek isterim: Çatabilirsen, önce fikirlerime çat; sonra bana! Eski Yunan’dan adını hatırlayamadığım ünlü bir şahsiyet de “vur fakat dinle” demiş. Konfüçyüs’ü de unutmayalım, diyor ki, söyleyecek sözü olmayan ya bağırarak konuşur ya da öfkeyle.
Bu güzel sözlerle kastedilen husus nedir? Yanıt: Kişiye yönelik muhakeme!…
Kişiye yönelik muhakemede insanların kişiliği, şahsiyeti, kusurları işe karıştırılır. Latince terimi Argumentum ad hominem’dir. Bir tartışma sırasında muhatabın görüşünü, fikirlerini, karşı görüş ve fikirlerle değil, o kişinin şahsı hakkında olumsuz yorumlar yaparak çürütmeye çalışmak” demektir. Muhatabın fikirleri, kanıtları çürütülecek yerde, onun namusu, şahsi âdetleri, kökeni, sağlığı, zihnî durumu, geçmişi, ailesi, yakınları gibi hususlarla ilgili şeyler sözde ‘kanıt’ veya ‘görüş’ olarak ileriye sürülür.
Ne yazık ki, ülkemizde çok yaygındır bu tür muhakeme. Kaynağı, duruma göre: cehalet, yüzeysel bilgi, çıkar kaygısı veya ahlak zayıflığıdır. Çatışma veya tartışma sırasında karşısındakinin görüşünü çürütemeyeceğini anlayan taraf, bu tür muhakemeye cankurtaran simidi gibi sarılır. Neden? Çünkü karşılaşmada yetersiz kaldığını fark etmiştir, görüşünü savunamayacak duruma gelmiştir; dürüst değildir, açık bir yenilgiden, muhatabın kişiliğini öne sürmek suretiyle, tartışmayı başka bir tarafa çekerek kurtulmak istemektedir.
● Peki, bu yanlış ve zararlı davranışın karşısında makul ve ahlakî olan tutum ne olmalıdır? Yanıt: Mücadeleyi fikirle yürütmek!…
Atatürk’ün fikir ve görüşlerini topluca sunan Ataname [Fikir Mücadelesi: 15-16]
Kitabımda okuyoruz ki, Atatürk fikir mücadelesine büyük önem veriyor ve “bir fikre karşı ancak fikirle mücadele edilmesi” gerektiğini savunuyor. Diyor ki: İnsanlar arasında fikir mücadelesi olur. Bu mücadele nasıl yapılmalıdır? Benim görüşüm şudur ki, bir fikirle, bir düşünce ile kuvvet yoluyla değil, yine fikirle mücadele etmelidir. Fikir akımına karşı fikre dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmez. Bir insanla konuştuğunuz zaman, onun herhangi bir fikrini kuvvet zoru ile reddederseniz, o kişi ısrar eder. Israr ettikçe, kendi kendini aldatmakta daha ileri gidebilir. Aynı şekilde bir şeyi halka, usulünce anlatarak ve onu ikna ederek benimsetmek de en geçerli yoldur. Baskı insanların, yanlış düşüncelerinde direnmelerine yol açar. Kısacası, fikir akımları cebir, şiddet ve kuvvetle yok edilemez; tam tersine, pekiştirilmiş olur. Buna karşı en etkili çare; sakince tartışmak, fikre fikirle karşılık vermek, fikir akımına karşı fikir akımı oluşturmaktır.
● İsmet İnönü’nün çok bilinen bir sözü vardır: “Bir ülkede namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmazsa, o ülke için kurtuluş yoktur.” Demek ki, en az karşıtlarımız kadar, ülkemiz için zararlı gördüklerimiz kadar cesur ve etkili olmaya çalışacağız. Onlara karşı, kendimizi çok iyi yetiştirerek, fikirle ve yurtseverce işler yaparak mücadele edeceğiz. Kendi özgün düşüncemizi ve eserimizi ortaya koyacağız. Doğru olan mücadele yolu şüphesiz budur. Ülkemiz için verimli olan davranış da budur.
Fransız şair ve düşünür Paul Valéry (1871-1945) demiş ki, “Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.” Böyle bir yolu seçenler küçük insanlardır, onlar fikirle değil, kişilerle uğraşırlar. Bunu yaparken -yukarda belirttiğim gibi- kişiye yönelik muhakemeye başvururlar.
Biz Atatürk’ün yolundan gidiyoruz: Fikirlerle uğraşıyoruz, fikir ve görüş üretiyoruz.
Azim ve Karar, 11.09.2023