NEDEN YENİ FİKİRLER ÜRETEMİYORUZ

NEDEN YENİ FİKİRLER ÜRETEMİYORUZ
30 Kasım 2023 09:36
726
A+
A-

Cihan Dura

Dünyada hiçbir olgu, hiçbir kavram tek başına değildir. Tek başına da öğrenilemez. Onu diğer kavramlarla birlikte ve bağlantılı olarak öğrenmek zorundayız. Her kavramın, bir düzen ve hiyerarşi dahilinde bağlantılı olduğu başka kavramlar vardır.

İyi ve etkili öğrenme, eş-deyimle sistemli öğrenme; bir olguyu veya kavramı öğrenmeye çalışırken, onun -mekân ve zaman itibariyle -yakınında (yanında, üzerinde, altında, içinde) ve uzağında bulunan kavramları da hesaba katmayı, bunlar hakkında da bilgi sahibi olmayı gerektirir. Öğrenme sürecimiz ancak bu biçimde olduğu takdirdedir ki, hedef alınan olguyu, kavramı en iyi şekilde öğrenmiş oluruz.

Genel olarak, öğrenmenin iki türü vardır: Sistemsiz öğrenme, sistemli öğrenme.

Sistemsiz öğrenmede kazandığımız bilgiler düzensizdir, sırasız ve dağınıktır. Aralarında bağlantı kurulmamıştır, yoktur veya çok zayıftır. Sonuçta bir genel fikre, tutarlı bir kişisel görüşe ulaşamayız. Kendimiz yeni fikirler üretemeyiz. Yorum yapamaz, çözüm bulamaz, verimli işler yapamayız.

Buna karşılık sistemli öğrenme yoluyla edindiğimiz bilgiler düzenlidir, aralarında bağlantılar vardır ve biz bunları biliriz. Hangisi öncedir, hangisi sonradır, biliriz. Hangisi hangisinin içinde, hangisi sebep veya sonuçtur, biliriz. Bu nedenle sistemli bilgi çok verimlidir. Bizi belli bir alanda görüş sahibi yapar, hatta kendimize özgü, yeni bir yurt veya dünya görüşüne bile kavuşturabilir. Sonra, o bilgiyi birçok somut olaya uygulayabiliriz. Kolay muhakeme eder, yorum ve değerlendirme yapar, özgün fikirler ileri sürer, faydalı işler yaparız.

Sistemli öğrenme öncelikle, düşünerek öğrenmedir. Ünlü bir filozof diyor ki, “düşünmeden öğrenmek zaman israfıdır.”

Öğrenme Analizle Başlar

Sistemli öğrenme yöntemli öğrenmedir. Bilimsel yöntem doğru bilginin, pozitif bilimlerin omurgasıdır. Onu ne kadar iyi bilirsek okuduklarımızı o kadar kolay anlar, o kadar kolay öğreniriz. Analiz ve sentez bilimsel yöntemin en önde gelenlerindendir.

● Sistemli öğrenme analiz yapmakla başlar.

Dünyada hiçbir olgu homojen değildir. İstisnasız her olgu küme halindedir; kendinden daha basit olan, değişik ögelerin, belirli bir sıra ve düzen dahilinde bir araya gelmesinden oluşur. Herhangi bir olguyu (bir kavramı) anlamak için önce onun sahip olduğu bu oluşturucu ögelerini incelemek gerekir. İşte, bu amaçla kullanılan tekniğe ‘analiz’ adı verilir. Analiz öğrenilecek olguyu ögelerine ayırma işlemidir. Amaç; olguyu oluşturan ögeleri yakından tanımak, aralarındaki ilişkileri belirlemek ve betimlemektir. Bu işleme yapısal analiz adı da verilir.

Analiz yöntemini somut bir örnek üzerinde yakından görelim. Maddeyi ele alalım: Madde, cansız olsun canlı olsun, bütün varlıklarda bize yekpare bir kitle gibi görünür. Oysa öyle değildir. Madde; birtakım basit ögelerden, elementlerden, bileşiklerden, atomlardan, hücrelerden meydana gelir. Çok daha küçük ögeler de vardır! Onlar da homojen değildir! Çağımızda keşfedilmiştir ki, atom çekirdeğinin yapısında da proton ve nötronlar var. Ayrıca iyonlardan, anyonlardan, katyonlardan söz ediliyor. Soyut (manevi) kavramlar da böyledir. Yan yana, alt alta, iç içe kendisinden daha basit ögelerden meydana gelirler. Sistemli öğrenme yaşadığımız evrenin yapısına uygun olan öğrenmedir, çünkü evren de düzenli, sistemli ve heterojendir.

Yapı gerçeği bize diyor ki: hangi olguyu ve kavramı anlamak istersen iste, önce o olgu veya kavramın iç yapısına gir, oluşturucu ögelerini gör, belirle, analizini yap. Analizini olabildiğince derinliklere götür. Ancak bir yerde dur ve tekrar başlangıç noktasına dön; öğrenmek istediğin şeye toptan, yeniden bak, yani sentez yap. Bu işlemle bilgin ilkinden farklı, yepyeni bir bilgi olacak, incelediğin şey hakkındaki görüşün, gerçeğe daha uygun, daha doğru olacak.

İşte, ‘sistemli öğrenme’nin ilk adımları sırasıyla bu iki işlemdir: Analiz ve sentez!

Yapısal Analiz

Öğrenmek istediğimiz -somut veya soyut, maddi veya manevi- her olgu bir küme halindedir. Her olgu kendinden daha basit olan ögelerin düzenli olarak bir araya gelmesinden oluşur. Bir olguyu öğrenmek için önce onun, oluşturucu ögelerini tanımalıyız. Bu amaçla başvurduğumuz yöntem -yukarda belirttim- analiz yöntemidir. Buna yapısal analiz de deniyor.

● ‘Yapı’ evrensel bir kavramdır; her yerde, somut veya soyut her olguda, büyük veya küçük her varlıkta karşımıza çıkar. Yapı (bünye, structure, patern) kavramının bilimsel bir tanımı şöyledir: Bir küme olarak düşünülen bir olgu ile elemanları arasındaki, o elemanların kendileri arasındaki oransal ilişkiler. Her olgu kendi yapısının ürünüdür, daima o yapının etkisi altındadır. 

Yapısalcı yaklaşım bir olguyu, kendi oluşturucu ögelerini ve içinde bulunduğu ortamı, benzerlerini hesaba katarak değerlendirir, anlamaya çalışır. Dünyada iki su damlası bile birbirinin aynı değildir, bir ağacın iki yaprağı, iki insan da… Hiçbir toplum da diğerinin aynı değildir. Örneğin, ileri bir Batı ülkesi ile Türkiye arasında önemli farklılıklar, yapısal farklılıklar vardır.

● Bir olguyu, onu oluşturan ögelerini esasa alarak anlamaya çalışmaya, bu yönteme ‘yapısalcı yaklaşım’ veya ‘yapısalcı yöntem’ denir.Anlamak istediğimiz olgulara yapısalcı gözle bakmadıkça, onların yapılarını araştırıp ortaya koymadıkça, analiz etmedikçe, o olguların gerçeklerine ulaşamayız. Olgulara şu örnekler verilebilir: madde, su, doğa, toplum, hareket, yerçekimi yasası, öğreti, milliyetçilik, bağımsızlık, devlet, politika, ekonomik gelişme …

Demek ki, hangi olguyu gözlemlersek gözlemleyelim, o olguyu önce bir küme (set) olarak göreceğiz. Sonra o olgunun, kendisinden daha basit elemanlardan oluştuğunu düşüneceğiz. Nihayet, o olgu (küme) ile elemanları arasında, elemanların kendi aralarında ilişkileri olduğunu bilip bunları olabildiğince nicel (veya nitel) olarak ifade etmeye çalışacağız.

Sonuç

Yeni kavramlar, yeni fikirler ve görüşler bilimsel yöntemle bulunur. Bilimsel yöntem gözlem ve muhakeme ister; gözlem ise analiz ve sentez…Yeni şeyler keşfeden kişi, o şeyleri yine kendisi adlandırır, açıklar, bir sisteme bağlar. O zamana kadar kimsenin bilmediği kavramlar ve fikirler üretir.

Peki, biz niye yeni fikirler üretemiyoruz?  Çünkü biz dünyada olup bitenleri doğrudan bilimsel yoldan gözlemlemeyi, gördüklerimizi analiz etmeyi, bir senteze ulaşmayı bilmiyoruz, bilsek de uygulamıyor, tembellik ediyoruz. Sonuç olarak, başkalarının bu yollardan bulduklarını birbirimize tekrar etmekle, taklitle yetiniyoruz.

Azim ve Karar, 30.11.2023