TÜRKİYE’DE DERİN DEVLET

TÜRKİYE’DE DERİN DEVLET
10 Haziran 2021 10:33
1.589
A+
A-

Derin devletin varlığını Türk aşiretleri ya da beylikleri zamanına dek götüren yazarlar var ise de bunun gizlilik ile derin devleti birbirine karıştırmaktan ileri geldiğini sanıyorum. Gizlilik tarihin her döneminde var olmuş ve var olmaya da devan edecek. Buna karşılık derin devlet yalnızca yakın çağın özellikle de 20. ve 21. Yüzyılların olgusudur.

Selçuklu/ Osmanlı monarşilerinde derin devlete gerek yok. Çünkü her türlü kuralı koyan ve veren tek bir adam var. “Kanı helaldir”, “malı helaldir” diyebilen bir adam zamanında/düzeninde derin devlete niye gereksinim olsun ki? İcraatlarını gizli bir örgütle ve gizlice yapmak yerine meydanın ortasında ve herkes görecek şekilde yapar veya yaptırır. Böylece kitleler/muhalifler üzerinde daha da etkili olur. Kellelerin meydanlarda alınması ve günlerce sergilenmesi bu nedenle olsa gerek. 

Osmanlı’nın son yıllarında kurulan Teşkilât-ı Mahsusa‘yı da derin devlet olarak adlandıran/nitelendiren kişi ve yazarlar var ise de Teşkilât-ı Mahsusa doğrudan devletin istihbarat ve askerî örgütüdür. Bazı iş ve eylemlerini gizli yapmış olması onun bir derin devlet olduğu anlamına gelmez. Burada da bir gizlilik ile derin devleti karıştırma yanılgısı var.

Derin devlet uygulamalarının tüm NATO ülkelerinde bu arada da Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra soğuk savaş ortamında başladığı ve çeşitli biçimlerde şekillendiği yazılır söylenir. Bu ülkelerdeki iktidarlar, CIA’nın da yönlendirmesi ile “ülkelerini komünizme karşı korumak adına” solcu kişi ve kuruluşlara karşı yaygın hukuk dışı uygulamalar yapmışlar. Çoğunlukla demokrat kisvesine büründükleri için, bu hukuk dışı iş ve eylemlerini klasik devlet organları eliyle değil de devletin çeşitli güç ve memurları arasında kurdukları gizli örgütler aracılığı ile yürütmüşler. Devlet güçlerine asla yaptıramayacakları hatta teklif bile edemeyecekleri bazı işler için ise devlet dışı güçleri ve hatta suçlu kişi ve örgütleri bile kullanmışlar. Her iki durumda da çalışmalarını/eylemlerini klasik devlet güçlerinden ve halktan gizli olarak yürütmüşler.

Türkiye’de genellikle Kontrgerilla adı ile anılan derin devlet, kamuoyuna ilk kez bir resmi ağızdan, başbakan Bülent Ecevit tarafından açıklanmıştır. Giresun’da 26 Eylül 1974’te, yaptığı bir konuşmada:“12 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tedbirlerin ve hatta soruşturmaların hukukiliğine ve insaniliğine gölge düşüren Kontrgerilla adlı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayri resmî örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılamamıştır” demiştir. Bundan yıllarca sonra ve 1996’daSusurluk’ta yaşanan trafik kazası oluşumun açığa çıkmasına neden olmuş ve bir süreliğine de olsa ciddi bir güç kaybına uğramıştır.

Doğu Blok’unun 1990’lı yıllarda dağılması, antikomünist savaşın gereksiz hale gelmesi ile birlikte NATO ülkelerinin birçoğunda derin devlet uygulamalarına son verilmiş. Ancak bazılarında ve bu arada da Türkiye’de bu oluşuma son verilmediği ve varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Ancak bu tarihten itibaren kullanma amacı komünizm ile mücadeleden muhalefeti bastırmaya susturmaya dönüşmüştür.

Daha sonraki yıllarda oluşumu kamuoyuna açıklayan diğer bir devlet adamı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir. 17 Nisan 2005’de bir televizyon programında; “derin devlet, devletin kendisidir. Askerdir, derin devlet. Cumhuriyet’i kuran askerler, devletin yıkılmasından daima korku duyar. Halk bazen sağlanan hakları suiistimal eder, yürüyüş hakkı verildiğinde gidip cam çerçeveyi indirerek, polisle çatışır. Derin devlete ülkenin muhtaç olması, ülkenin yönetilememesinden kaynaklanır. Derin devlet şu anda devrede değil. Derin devlet, kanaatlerine göre, devleti yıkılma sınırına getirmediğiniz sürece hareket halinde değildir. Onlar ayrı bir devlet değil, ama devlete el koydukları zaman derin devlet olurlar” demiştir. Bunun üzerine Kenan Evren, “Sayın Demirel doğru söylüyor. Derin devlet biziz. Devlet zaafa uğradığında el koyarız. 1980’de Demirel’in suçu yoktu. Daha yeni gelmişti, ne yapalım onun dönemine rastlamıştı” demiştir.

Bu bilgilerden de çıkarılacağı üzere başlangıçta bizzat devlet edenlerce kurulan ve komünist işgal söylemi kullanan derin devlet ana insan kaynağı olarak da askerleri kullanmıştır. Ancak daha sonra bizzat devlet edenler tarafından kurulmak yerine devlet edenlerin yardım ve hoşgörüsü ile devlete sızma/ devleti ele geçirme şeklinde oluşan FETÖ tipi derin devlet ortaya çıkmıştır. Bu nedenle de FETÖ örgütüne derin devletten daha çok paralel devlet denilmiştir. Paralel devlet15 Temmuz’daki başarısız kalkışması ile iyice açığa çıkmış ve klasik devlet güçlerince devletten önemli oranda tasfiye edilmiştir. Yok edilemediği yazılıp söylense de önemli oranda güç kaybetmiştir.

FETÖ’nün yerini almaya çalışan diğer cemaatlerin adından söz edilirken Peker olayı patlak verdi.  Buradan da anlaşılıyor ki Türkiye’de esasen 1950’de başlayan derin devlet olgusu şu ve bu biçimde varlığını sürdürüyor. Dayandığı güçler/kaynaklar hep aynı; silahlı güçler, tarikatlar ve suç örgütleri.  Bunlar arasındaki inisiyatif kapma savaşı nedeni ile bir zaman biri diğer zaman ise bir diğeri ön plana çıkıyor. Top Kontrgerilladan FETÖ’ye, FETÖ’den Mafia tipi suç örgütlerine gidip geliyor ama bir türlü ve tümü birden saha dışına atılamıyor.  Son zamanlarda topun suç örgütlerinin ayağında olduğunu ve bunların oldukça önemli bir inisiyatif kazandığını Peker’in videolarından anlıyoruz.Bu paslaşma demokratların iktidara kesin egemen oluşlarına dek sürecek gibi görünüyor.

Azim ve Karar, 10.06.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.