TANRISAL EGO / KİBİR HASTALIĞI
Recep Akdur
Ülke adına/çapında karar verebilen yöneticilerin beden ve ruh sağlığı çok önemli. Çünkü bu durum, yalnızca kişisel bir sağlık sorunu değil aynı zamanda yönettiği ülke için bir tehlike. Böyle kişilerin açık/bilinen bir sağlık sorunu olması da önemli/tehlikeli ama görülemeyen/fark edilemeyen bir sorunu olması ise daha da önemli/tehlikeli.
Beden/fiziki sorunlar genellikle açık belirtiler verir. Örneğin iskelet, solunum, kalp damar veya merkezi sinir sistemi sorunu olanlar hemen fark edilir. Böyle kişilerin sağlığına ilişkin yorum yapmak/tanı önermek için hekim olmaya bile gerek yoktur. Buna karşılık ruh sağlığı sorunları özellikle de kolayca fark edilemeyenler için bir uzmana, bazen de uzmanlar kuruluna, ayrıntılı bir gözlem ve incelemeye ihtiyaç duyulur.
Ülkeyi/devleti böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bırakmamak için, bu tür yöneticiliklere aday olanların, beden ve ruh sağlığı açısından bir ön muayeneden/testten geçirilmesi ve raporlanması yerinde olur. Böyle bir teste tabi tutulmaktan hiç kimse ama hiç kimse alınmamalıdır. Trafikte araba kullanmak, silah taşmak ve bazı mesleklere atanmak için heyet raporu istenmesi ne kadar olağan ise; bir ülkeye cumhurbaşkanı/ başbakan olmak isteyen kişilerden de tam bir muayene/rapor istenmesi olağan karşılanmalıdır.
Bazı sağlık sorunları, yöneticiliğe başladıktan sonra, yöneticilik sırasında/süresinde ortaya çıkabiliyor. Hatta bu hastalıkların bazılarının nedeni doğrudan üst düzey yöneticilik. Bundan ötürü bu tür hastalıkların, adaylık sırasında ya da yöneticiliğe seçilmeden /atanmadan önce saptanması da tedavisi de olanaksız. Tek önlem ya da çare, herhangi bir yöneticide bu tür hastalık saptandığında derhal yöneticilikten/iktidardan el çektirilmesidir. Buna karşılık devletin en üst kademelerinde görev almış / iktidar olmuş insanların görevden alınması kolay değildir. Bu zorluk ve tehlikeyi yaşamak istemeyen devletlerin, bu duruma karşı önceden bir önlem/düzenek geliştirmesi/oluşturması gerekir. Günümüzde kişilerin mahkeme kararları ile her türlü yetkisi kısıtlanabilmekte hatta yaşamına bile son verilebilmektedir. Aynı şekilde parlamento, yüce divan, başka isimdeki mahkemeler ve onlara bağlı tıbbi heyetlerin raporları ile yöneticilerin görevine de son verilebilmelidir. Bu bağlamda ülkelerin/ulusların başına gelebilecek en önemli bela; sonradan/yöneticilik sürecinde kazanılan/yakalanılan bir ruh sağlığı sorunu olan Kibir Hastalığıdır.
Aynı zamanda bir kişilik bozukluğu olarak da değerlendirilen, Kibir Hastalığının, tıp dilindeki adı Hubris Sendromu’dur. İlk kez psikiyatrist Davit Oven ve Jonathan Davidson tarafından tanımlamıştır. Bu yazarların, Hurbis Sendromu adlı makalesinin (Hubris syndrome: An acquired personality disorder? A study of US Presidents and UK Prime Ministers over the last 100 years) ünlü tıp dergisi Brain’in Ocak 2009 tarihli sayısında yayımlanmasından sonra tıp camiasında yaygın olarak bilinir ve tartışılır bir hale gelmiştir.
Tanrısal ego olarak da adlandırılan Kibir Hastalığı, daha çok iktidar sahibi siyasetçilerde, özellikle de uzun süre ve denetimsiz iktidar olanlarda görülür. Davit Oven ve Jonathan Davidson’a göre bu hastalık diktatörlerin güç zehri ile zehirlenmesiyle ortaya çıkıyor. Bu Hastalığa yakalanan liderlerden üçü; George W. Bush, Tony Blair ve Margaret Teacher.
Kibir Hastalığının temel belirtileri; kendinde olağanüstü ve farklı özelliklerin olduğuna inanmak, kendini beğenmek, bütün iyilikleri kendinden bilmek ve böbürlenmek. Bu hastalığa yakalananlar, otururken, kalkarken, el-ayak hareketlerinde ve mimiklerinde bir farklılık yaratarak, üstün bir karakter/kişi olduğunu göstermeye çalışır. Buna karşılık başkalarını çok sıradan görürler. Özellikle de kendisine rakip gördüğü kişilerin büyüklüğüne, faziletine ve bu özelliklerle övülmesine asla tahammül edemez, çok öfkelenirler. Onları küçük görür ve gösterme gayreti içinde olurlar. Bu bazen onları düşman görme derecesine kadar varır. Etrafındaki herkesi horlar ve hafife alır. Yardımcılarını kırar, geçirir ve canından bezdirir.
Davit Oven ve Jonathan Davidson, Kibir Hastalığına yakalanmış kişilerde görülen bulgu ve belirtileri aşağıda sıralanan 14 başlık altında toplamışlardır. Tanı konması için; kişinin bu bulgulardan üç ve daha fazlasına sahip olması gerekiyor. Başka bir anlatımla bu bulgulardan üç ve daha fazlasına sahip olan kişi Kibir Hastalığına yakalanmış demektir.
· Aşırı öz güvene sahip olmak.
· Kendi düşüncelerinin tek seçenek ve tek doğru olduğunu düşünmek.
· Pervasız, tez canlı, vesveseli, huzursuz, dürtüsel eylemler sergilemek.
· Görüntüsü ve ifadeleri ile orantısız bir endişe içinde olmak.
· İşlerin bir gün ters gidebileceği düşüncesinden yoksun olmak.
· Öncelikle kişisel güç ve imajını geliştirme amaçlı hareket etmek.
· Kendisini ulus veya kuruluşu ile bir tutmak.
· Konuşmalarında kraliyet ailesine özgü bir “biz” ifadesi kullanmak.
· Ülkesini ve dünyayı, güç kullanma yolu ile yüceleceği bir alan olarak görmek.
· Faaliyetleri ile ilgili konuşurken, bir mesih gibi yücelme eğilimi taşımak.
· Kendisine tabi olmayan/öteki grubu açıkça hor görmek, düşman saymak.
· İnsanlara ve bir mahkemeye karşı değil de yalnızca tanrı, tarih vb bir üst iradeye karşı sorumlu olduğunu düşünmek. Bu üst irade karşısında da haklı olduğuna inanmak.
· Gerçeklik ile bağı zayıflamış veya kopmuş olmak. Bundan ötürü de geçekle uyumsuz politikalar izlemek.
· Uygulamalarını, ekonomi ve toplumsal sonuçlara dayamak ve somut ölçeklerle değerlendirmek yerine ahlak, inanç gibi genel ve soyut düşüncelere dayandırmak ve onlarla değerlendirmek.
Yineleyen seçim zaferleri liderin Kibir Hastalığına/ Hurbis sendromuna yakalanma olasılığını arttıran en önemli risk. Ekonomik krizin varlığı hem Hastalığa yakalanma riskini arttırıyor hem de Hastalığı daha da derinleştiriyor. Savaşlarla ise Hastalığın iki yönlü bir ilişkisi var. Bir yandan savaşın varlığı Kibir Hastalığına yakalanan lider sayısını arttırıyor. Öte yandan da Kibir Hastalığına yakalanmış liderlerin varlığı da savaş olasılığını artırıyor. Adeta kısır bir döngü.
Daha önce de belirtildiği gibi, kibir hastalığının tek tedavisi hastalanan kişinin bir an önce görevden alınması. Bu bir yandan hastanın kendisinin kurtulmasını sağlarken öte yandan da yönetici olduğu ülke veya milletin de büyük bir tehlikeyi atlatması anlamına geliyor.
Azim ve Karar, 03.05.2023