DÜNYA DEVLERİYLE ANLAŞMANIN SONU NE OLUR?
26 Mayıs 2021… basında bir haber: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan 20 dev şirketin CEO’su ile yatırım zirvesi: Türkiye pandemi sonrası küresel sermayeyi çekmek için düğmeye bastı. Cumhurbaşkanı; aralarında Microsoft, Netflix, Google, Intel, General Electric‘in yer aldığı dünya devi 20 ABD’li şirketin üst düzey yöneticileriyle video konferans aracılığıyla görüşecek.”
Bu haber bana bundan yedi yıl önce yayınladığım “Başbakan Dünya Devleri ile Ne Konuştu” başlıklı bir yazımı* hatırlattı. Faydalı olacağı düşüncesi ile, aşağıda bir özetini sunuyor, ardından bir sonuca varıyorum.
● Dünya devleri Türkiye’ye yatırımı görüşecek. Başbakan R. T. Erdoğan başkanlığında toplanacak olan 8. Yatırım Danışma Konseyi’ne, Avrupa Yatırım Fonu, 17 dünya devi şirketin başkanı ve CEO’su, Türkiye’den TÜSİAD, TOBB, TİM, YASED gibi özel sektör kuruluşları katılıyor.
Toplantıdolayısıyla aldığım notlar şöyle:
Türkiye’de 100 000 kilometrekareden fazla bir vatan parçası; madenarama ruhsatı verilerek, 20 kadar Amerikan, Anglo-Amerikan ve Kanadalı şirketin kullanımına terk edilmiş bulunuyor.
Ulus ötesi şirketler nerdeyse 200 yıldır dünya kaynaklarını paylaşma yarışı içinde. Bu süreçte iki uygulama görülüyor.
1) Birincisi, küresel şirketlerin geçmişte uyguladıkları yöntem… Endonezya bunun çarpıcı bir örneği. Bu Müslüman ülke 1960’ların sonunda, ulus-ötesi şirketlerin talanına sahne oldu. Önce ülkenin başındaki diktatör, Suharto ayarlandı. Ardından, Endonezya’nın bütün doğal kaynakları masaya yatırıldı. Kaynakların üzerine hangi şirketler üşüşmemişti ki: Rockefeller ve Rothschild’ların petrol şirketleri, İngiliz Kraliyet ailesi kartelinin şirketleri, General Motors, British AmericanTobacco, US Steel, Freeport McMoran, Alcao, Inco, BHP Billiton, Rio Tinto…
Sözde, Endonezya kalkındırılacaktı. Gerçekte yapılan, Endonezya’yı yabancılara pazarlamaktan ibaretti: Sonuçta, ülkenin bütün doğal kaynakları ulus-ötesi maden şirketlerinin kontrolüne ve mülkiyetine geçti.
2) İkinci olarak, paylaşım Dünya Ekonomik Forumu tarafından düzenlenen yıllık toplantılarda yapılıyor. İsviçre’nin Davos kentinde yapılan toplantılara politikacı ve akademisyenlerle küresel finans tekelleri; gıda ve tütün tekelleri, madencilik tekelleri katılıyor.Tabiî, toplantılara az gelişmiş ülkelerin üst düzey yöneticileri de davet edilmektedir. Örneğin Türkiye’den ilk katılan Turgut Özal oldu; sonra, AKP hükümetinin Devlet Bakanı Ali Babacan… Bunun ardından, Başbakan R. T. Erdoğan… Toplantılarda AGÜ yetkilileri ülkelerindeki yatırım ortamını nasıl iyileştirdiklerini, hangi “reform”ları yapacaklarını anlatır. Buna karşılık, ulus-ötesi şirketlerin sözcüleri de kendi isteklerini sıralar. Örneğin: Doğal kaynakların kullanılmasında ‘ulusal çıkarların gözetilmesi koşulu’nun kaldırılması, uluslararası tekellere petrol, maden ve orman kaynaklarını sınırsız şekilde kullanma olanağı tanınması… Karşılıklı sözler verilir, vaatler alınır. Şirketler; kendi çıkarları doğrultusunda o ülkede başlatılacak gelişmeleri, gerekli yasal mevzuatın düzenlenip uygulanmasını yönlendirecek, kontrol edeceklerdir.
● Ve 2.11.2012 tarihli “Yabancı Sermaye Efsanesi” adlı makalemden satırlar…
Türkiye 1980’lerden beri, bütün umudunu dış kaynağa, bu kapsamda yabancı sermaye girişine bağlayan bir ülke durumuna geldi. Ekonomik büyümesini neo-liberal politikalardan, yabancı sermaye girişinden bekliyor. Tabiî yabancı kapitalist; Türkiye’ye girmek için ülke kaynaklarından en rahat şekilde faydalanacağı hukukî yapılar, birtakım örgütler istiyor. Türkiye’de bu isteğe uygun kurumlar oluşturulmuştur. Örgütlerden biri Yatırım Danışma Konseyi’dir. Türkiye’de 2000’li yıllardan bu yana uygulanan ekonomi politikalarında Yatırım Danışma Konseyi’nin önemli bir rolü vardır. Konsey’in mimarları IMF ve Dünya Bankası’dır. Dünya Bankası’nın işbirliğiyle oluşturulan bu kuruluştan beklenen işlev; Türkiye’de, yatırım yapacak uluslararası şirketlerin çıkarlarına uygun bir yapı oluşturmak, gerekli yapısal değişimi yönlendirmek ve gerçekleştirmektir. Ülkemizde yıllardan beri çıkarılan pek çok yasa ve diğer mevzuat değişiklikleri, Yatırım Danışma Konseyi’ndeki çokuluslu tekeller ve sermaye örgütleri temsilcileri öyle ‘tavsiye ettiği’ için yapılmıştır.
* * *
Uluslararası ilişkilerin önde geleni ekonomik ittifaklardır.
Peki, Atatürk ne diyor bu anlaşmalar hakkında:
“Uluslararası dostlukların, ilgililere sağladığı menfaatleri ve getirebileceği sonuçları daima göz önünde tutmak ne kadar faydalı ise, küçük devletlerin büyük devletlerle ittifakında mevcut olan bir tehlikeyi de unutmamak gerekir. Güçlü ile zayıfın ittifakı; dış şekli ne olursa olsun, kuvvetsizin kuvvetliye tabi olması, onun emri altına girmesi gibi bir olaydır. Türkiye için, Batı ile uyuşmak kaçınılmaz olarak köleleşme anlamına gelir.”[ATANAME (2019), Uluslararası İlişkiler, 5]
Azim ve Karar, 01.06.2021
* Cihan Dura, “Başbakan Dünya Devleri ile Ne Görüştü?”http://www.cihandura.com/tr/makale/babakan-duenya-devler-le-ne-goeruetue