YARININ ADAMI : ATATÜRK

YARININ ADAMI : ATATÜRK
9 Kasım 2022 20:41
508
A+
A-

Ceyhun Balcı

“Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.”

(Ahmet Taner Kışlalı)

Yarının adamı Atatürk bir tümceyle ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi.

Yıl 1905, Selanik.

Atatürk, Bulgar Türkolog Manolov’la gelecekte kullanılacak Türk abecesini konuşacak denli yarının adamıdır. Kimselerin akıl edemediğini akıl etmekle yetinmez, yaşama geçirmeyi tasarladığını çekinmeksizin dışavurur.

Yıl 1905, Şam.

Şam’da konuşlu Osmanlı ordusundaki görevi sırasında ordunun korumakla yükümlü olduğu halkın değerli eşyalarını elinden alarak tepeden tırnağa herkese pay düşecek şekilde paylaştığına tanık olur. Ordunun tüm unsurları bu konuda uzlaşmış gibidir. Halk dışında hemen herkes durumdan hoşnuttur. Mustafa Kemal arkadaşı Müfit (Özdeş)’le bu ürpertici gerçeğin dışında kalır. Bununla da yetinmez. Yanlışın sürdürülmesinin önüne geçmeye çalışır. Kendi deyişiyle “yarının adamı” olarak yapması gerekeni yapmıştır.

Yıl 1919, Erzurum.

Erzurum Kongresi sırasında Mazhar Müfit (Kansu) Beye bir dizi not aldırır. Cumhuriyet, devrimler ve başkaca köklü değişiklikler o sırada bile şekillenmiş durumdadır onun kafasında. Yarının adamı, kendisini hayalcilikle suçlayan Mazhar Müfit beye devrimleri bir bir yaşama geçirirken o geceyi anımsatmayı unutmaz.

Geleceğin öncülüğünü yapmak geçmişteki olumlulukları günümüze taşımaya engel değildir.

Dil devrimi kapsamında yapılan onlardan biridir.

Halkla iletişim kurma gereksinimi duymayan saray çevresinin anlaşma aracı olmaktan öteye geçemeyen Farsça-Arapça kırması Osmanlıca yarının adamı Atatürk’ün önde gelen sorunudur. Karanlıkta kalan toplumun ışıkla buluşmasının önündeki biricik engel olan Osmanlıca’nın yerine konacak dil hazırdır. Seçkinlerin kullanmadığı, horladığı Türkçe, Anadolu halkının dilinde varlığını sürdürmüştür. Yarının adamının yaptığı onu derin dondurucudan çıkartıp kullanıma sunması olmuştur.

Geçmişten günümüze taşınan bir başka yenilik kadın devrimiydi.

Orhun yazıtlarından XIV ve XV. Yüzyıla dek Türk kadını özgür bir varlıktı. Fas’tan Orta Asya’ya uzanan coğrafyada yolculuk yapan ünlü Arap gezgin İbn Battuta’nın Türk kadınının baskın konumuna tanıklığı önemlidir. Geçmişte kalmış bu olumluluk Osmanlı dönemi boyunca tersine dönmüştür. Tıpkı dilde yaptığı gibi, yarının adamı Atatürk, Cumhuriyet kurulduğunda okuryazar oranının % 1’i bile yakalayamadığı, toplumun yarısı kadını yeniden yükseklere, hak ettiği yere taşımıştır.

Öylesine hızla yapmıştır ki kadın devrimini Avrupa’da Fransa ve İsviçre başta olmak üzere kimi devletler bu konuda Türkiye Cumhuriyeti’nin gerisinde kalmışlardır.

Yarının adamı Atatürk’ten birkaç örnekle yetiniyoruz. Gerçek sayı kitapları dolduracak çokluktadır.

Tam da bu nedenle öldüğünde yeniden doğandır, hiç ölmeyendir yarının adamı Atatürk!

Büyüklüğüne ve üstünlüğüne yaklaşabilene, çapına erişebilene rastlamak neredeyse olanaksızdır.

Bizlerin ona sevgisi ve saygısı olağan bir durumdur.

Çanakkale’de savaştığı İngiliz mareşal Birdwood Ankara’daki törende engelli ayağına inat onu hazırolda uğurlamıştır.

Yunan önder Elefterios Venizelos’un yarının adamını Nobel barış ödülüne aday göstermesi de karşıtlarının saygısını kazanmış olmasına önemli örnektir.

Bu dünyaya gelmiş az sayıdaki yarının adamından birine sahip olmanın haklı gururu ve kıvancıyla…

Yüce anısı önünde saygıyla eğilerek…

Azim ve Karar, 09.11.2022

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.