ÇÖZÜLME SÜRECİ

ÇÖZÜLME SÜRECİ
12 Mayıs 2025 00:03
280
A+
A-

Suay Karaman

3 Mayıs günü yaşamını yitiren Sırrı Süreyya Önder’in ardından yapılan gereksiz övgülerin ve güzellemelerin olumlu bir yönü oldu. Ülkemizde kimlerin ne yapmaya çalıştıkları ve nasıl bir ruh halinde oldukları bir kez daha görüldü. “Öcalan benim babamdır” diyen ve eşsiz önderimiz Atatürk’e hakaret eden İmralı postacısını tanımayanlar, övgülerine devam etmektedirler.

ARA REKLAM ALANI

27 Şubat Perşembe günü İmralı’ya gidip terör örgütünün başıyla dört saat görüşen heyet adına açıklama yapan Sırrı Süreyya Önder şunları söylemişti: “Barış umudunu yeşertmeye gittik. Bunun can suyunu, nefesini bütün bir ülke, kardeşlik ruhu içinde verme umuduyla gittik. Şimdi huzurlarınızdayız. Emeği geçen sayın Cumhurbaşkanı’na, Sayın Bahçeli’ye, Sayın Özgür Özel’e teşekkür ediyoruz.”

“Yeni açılım, çözüm süreci, terörsüz Türkiye” gibi isimlerle ülkemizdeki insanlara şirin gözükmek için yapılanlar, tam bir kandırmacadır. Televizyonlardaki tüm yorumcular ve medyadaki kalemşorlar, görevleri gereği “PKK terör örgütü bitiyor” diye şenlik havası içinde propaganda yapmaktadırlar. Ancak şunu unutmamak gerekir; PKK terör örgütünü kuran ABD istemezse, PKK terör örgütü bitirilemez.

27 Şubat Perşembe günü yapılan görüşmede PKK terör örgütünün başı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” adlı açıklamasında “PKK silah bırakmalı ve kendini feshetmelidir” demişti. Bunun üzerine 5-7 Mayıs tarihleri arasında PKK terör örgütü 12. kongresini yaptı. Yapılan açıklamada “Yurtsever halkımızı ve demokratik dostlarımızı her alanda kahraman şehitlerimizi anmaya ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da yükseltmeye çağırıyoruz” denildi. PKK terör örgütünün önümüzdeki günlerde kararlarını açıklayacağı bekleniyor.

Bu kongrenin ardından, DEM Parti’den sekiz maddelik bir açıklama yapıldı. “PKK’nin tarihi kongre kararlarıyla birlikte elli yıllık çatışmadan barış ufkuna bir adım daha yaklaşmış oluyoruz. Onurlu bir barış ve demokratik çözüm yolunda yeni bir sayfa açılıyor” denilen açıklamada, “bu sürecin gelişmesinde tarihi bir sorumluluk üstlenen Sayın Abdullah Öcalan’a; barışın bedelini canlarıyla, evlatlarıyla, gözyaşlarıyla ödeyen Türkiye halklarına; çözüm iradesine destek sunan Sayın Devlet Bahçeli’ye ve bu iradeye sahip çıkan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a ve sürece olumlu yaklaşan ana muhalefet lideri Sayın Özgür Özel olmak üzere tüm muhalefet liderlerine teşekkürlerimizi sunuyoruz” denildi.

PKK terör örgütünün yaptığı kongrenin ardından Diyarbakır’da DEM Parti ve Demokratik Bölgeler Partisi öncülüğünde 301 kuruluş bir araya gelerek yaptıkları toplantıda ilan edilen “Demokratik Birlik İnisiyatifi”nin kararlarını Kürtçe afiş eşliğinde kamuoyuna duyurdu. Anadilde eğitim, özerklik gibi isteklerin yanında Kürt sorununu özgürlük, demokrasi ve statü sorunu olarak değerlendirerek, çözümün, yasal ve anayasal düzenlemeler ile yerel demokrasinin güçlendirilmesiyle mümkün olacağını savunan bildirilerini açıkladılar.

Kürt sorunu nedir diye sorulsa, eveleyip gevelemekten başka bir şey söyleyemeyenler, ağalıktan, feodaliteden hiç söz etmezler. Eşit yurttaşlık diyenler, kaymak tabaka olarak yaşamlarını sürdürürken, yoksul halkın sıkıntılarını görmemektedirler.

Egemen bir devlet, terör örgütüyle pazarlık yapmaz, zaten terörle mücadele edilir, müzakere edilmez. PKK, terör örgütüdür ve güvenilmez. Ülkemizi terör örgütüyle pazarlık masasına oturtanları iyi tanımak gerekiyor. Terör örgütü adına yapılan açıklamalarda hep aynı kişilere teşekkür edilmesi, gelinen durumu gözler önüne sermektedir.

Bütün bunlar yaşanırken, PKK terör örgütünün silah bırakma kararı açıklayacağı beklenmektedir. Ancak silahların Türkiye’ye teslim edilmeyerek; Barzani ve Talabani’nin askerlerine bırakılması gündemdedir. Çünkü bu silahların hangi eylemlerde kullanıldığının araştırılması istenmiyor. PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı YPG, Türkiye tarafından artık terör örgütü olarak görülmemektedir. Cezaevlerinde bulunan yaklaşık 7000 PKK terör örgütü üyesine de af çıkarılması gündeme getirilecektir. Bize iki milletli bir toplum dayatılmaktadır; anadilde eğitim ve özerk bölgeler oluşturulmak istenmektedir.

Siyasi iktidar ülkemize barış getirmenin siyasi rantını devşirirken, bu pazarlığın arka planı milletten saklanmaktadır. Çünkü ortada bir plan ve pazarlık olduğu bellidir ama karşılığında neler verileceği belli değildir. Bu çözüm süreci değil, Türkiye’nin çözülme sürecidir. Çünkü yapılacak anayasa değişiklikleriyle laiklik karşıtlarının, alt kimliklerin, mezheplerin, tarikat ve cemaatlerin devlet düzeninin içine yerleştirilmesi sağlanacaktır.

Bu arada bir araştırma şirketinin Mart 2025 tarihli anket sonuçlarına göre açılıma destek verenlerin oranı %24, karşı olanların oranı %68, fikri olmayan ya da yanıt vermeyenlerin oranı ise %8 olarak açıklandı. Siyasi partilerin seçmenlerinden açılıma karşı çıkanların oranları ise şöyle: AKP %58, CHP %83, MHP %57, İYİ Parti %95, DEM Parti %19, diğer partiler %90.

Duygusallığı ve hayalciliği bırakarak, gerçekleri görmekten vazgeçmememiz gereken günleri yaşamaktayız. Duygularımızı ve aklımızı laik cumhuriyetimize ve bölünmez bütünlüğümüze sahip çıkmak için kullanmak gerektiğini unutmamalıyız.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 102 yıl önce emperyalizme karşı kazanılan ulusal bağımsızlık savaşı sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 102 yıl sonra laik cumhuriyeti bölmek amacıyla kurulmuş bir terör örgütünün, bebek katili terörist başının ağzına bakmak durumunda bırakılmıştır. Emperyalizmin emriyle tüm etnikçiler Lozan’a karşı Sevr için anlaşmışlardır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı savaşarak kolay kurulmadı, kolay kolay da yıkılmaz, yıkılamaz.

Azim ve Karar, 12 Mayıs 2025