A.B.D’NİN ŞİFRELİ KODLARI: DEMOKRASİ VE DEĞİŞİM

A.B.D’NİN ŞİFRELİ KODLARI: DEMOKRASİ VE DEĞİŞİM
7 Şubat 2024 01:36
464
A+
A-

Reha Ören

Dilimizde tüy bitti, yüreğimiz eridi, tükendi bitti.

Handiyse çeyrek asırdan beri bas bas bağırıyoruz. “Ülkeyi bölecekler” diyoruz.

Değişim”, “Geliştirilmişdemokrasi”,“Güçlendirilmiş parlamenter sistem” bölünmenin gizli kodları diyoruz. Kimse aldırmıyor.

En yakını 2014 senesi.

Ulusal Diriliş Dergisi’ni çıkarmışız.

Bencileyin bir kaç serdengeçti ile birlikte. 10 bilemedin 12 sayı çıkartmaya yetmiş üfleyecek nefesimiz.

Türkiye’yi bölmenin kod adı “Değişim” demiş ve 8. sayının manşetinden halka mal etme kavgasına girişmişiz!

* * *

Recep Tayyip Erdoğan’ın BOP Eş başkanlığı bir yana Kemal Kılıcdaroğlu’nun vurguladığı Değişim sloganının açılımını irdelemişiz. Bahçeli’nin bu değişime destek verdiğini resmen ve alenen yazmışız. AKP’den transfer edilen bir MHP’li belediye başkan adayının aracını Değişim sloganıyla donattığının görüntüsü vermişiz.

… ve demişiz ki siyasi partilerin önemi yok Bakmayın siz sözde muhalefet gibi davrandıklarına. Kayıkçı kavgası deriz biz buna.

Müesses nizamın çizdiği senaryo aynen uygulanıyor. Graham Fuller gibilerin yol haritasına bütün partiler nizami bir halde uyuyorlar. Sapma bir yana, siyasi partilerin başkanları ve komuta heyetlerinde ufacık bir sürücü hatası bile yok.

ABD Başkanı Bush döneminde, devrin dışişleri Bakanı CondoleezsaRice’in önce bir askeri dergide, sonra Washington Post Gazetesi’ne yayınlanan “Ortadoğu’yu değiştirmek” başlıklı makalesinde bu günlerin geleceğini duyurduğunun altını çizmiştik. Dahası George Soros’un Rice ’in bu makalesinden sonra dünya gündemi oturduğunu da hatırlatmıştık.

Soros devrimleri olarak bilinen Fas’tan başlayarak Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan gibi ülkelerde rengârenk devrimlerinin harita değişikliği için yapıldığını anlatmıştık. Libya, Irak ve Suriye olaylarının BOP’un önemli dönemeçleri olduğunu okurların dikkatlerine sunmuştuk.

Demokratikleşme paketleri, değişim süreci, sözde cici demokrasi adı altında ABD projesinin tam gaz yol aldığını sadece biz mi biliyorduk? Hayır, konuyla ilgilenen birçok kişinin malumuydu. Bizim yaptığımız ise meselenin Anadolu’da yaşayanlar tarafından bilinmesini yaygınlaştırmayı sağlayabilmekti.

Anavatanlarının Kilikya, yani Çukurova olduğunu söyleyen ve bu doğrultuda hareket eden Alman istihbaratının bölge faaliyetleri ve NGO’larının işlevleri üzerinde durmuştuk. Dahası demiştik ki dikkat ediniz Almanya’yı yönetenlere göre yurt dışında yaşamakta olan her Alman doğal olarak Alman İstihbaratçısıdır. Anlaşılan o ki biz söylemiş, biz dinlemişiz. Biz yazmış biz okumuşuz.

Küreselci emperyalistler için Ortadoğu’da gerekli değişikliğin yapılmasının önündeki en büyük engel Türkiye’dir Türkiye yarı sömürge bir ülke olmaktan halkın bütünüyle birlikte topyekûn savaş vererek kurtulup, modern ülkeler arasına girmeyi başarabilen tek ülkedir. Halkının Müslüman olması da dünyaya örnek teşkil etmektedir. Emperyalizm açısından Türkiye yok edilmediği sürece amaçlarına kolay ulaşabilmeleri mümkün değildir. Müslüman Türkiye diğer İslam ülkelerine her zaman örnek olabilir.

Fransızların bir atasözleri vardır. “Fransa’yı işgal edebilirsiniz ama Fransızları yönetemezsiniz” der. Ben bu Fransız atasözünü tersten yorumlamıştım. “Türkiye’yi işgal edemezsiniz, ama Türkleri yönetebilirsiniz.”

Emperyalizm Türkiye’yi işgal etmeyi Çanakkale’de 1915’te denemiş ve hezimeti yaşamıştı. Sonraları Churchill’in dediğince silahlı savaş yerine din adamları yetiştirmeyi tercih ettiler!

10 Kasım 1938’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk Hazretlerinin ebedi istirahatgahına göçmesinden sonra karşı devrim bütün güçleri ile atağa kalktı. Cumhuriyet devriminin milli sermaye ve milli burjuvazi oluşturma çabaları yok edildi, Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi Batı’yla bütünleşmiş, küresel güçlerin uzantısı, emperyalizmin maşası bir sermaye geliştirildi. Böylesi sermayenin ulusal düşünmesi mümkün değildi.

24 Ocak kararları ve sonrasındaki ekonomik gelişmeler ülkede büyük çapta ahlaki çöküntüye yol açtı. Türk toplumunun temel yapısını oluşturan aile bütünlüğü süreçte sarsılmaya ve kırılmaya başladı. Para, Türk toplumunun bütün kutsal değerlerinin üstüne çıkarak tek değer haline geldi / getirildi. Ahlaki çöküntü tamamlanmak üzereydi.

Sırada Türk ulusunun en büyük güvencesi olan ve sadece Türklere has bir uygulama olan ‘Ordu / Millet’ anlayışının değişmesi vardı. Türk ordusu daha ufak birliklere bölünerek modernleşme adı altında emperyalist devletlerin tam da istediği gibi seyyaliyeti yüksek profesyonel ordu haline getirilmeliydi.

Zaten NATO’ya girerken Tabur ve Tümen düzeyinden büyük birliklerin kurulmasının gereksiz olduğunu kabul etmemiş miydik? Ne gerek vardı öyle, Kolordulara, Ordulara? Nasıl olsa sığınmıştık NATO’nun koruması altında yaşamaya!

Hepi topu ‘10 sentlik asker’ olmak varken ne gerek vardı ordu için onca para harcamaya?

Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin dediği gibi “Bir ulusu çökertmek isteyenler önce subaylarını ve orduyu yıpratmak isterler.” Uluslararası toplum mühendisleri bu ilke doğrultusunda bir takım senaryolarla Ergenekonlar, Balyozlar düzenlediler…

* * *

Meraklısı kaynağını araştırarak bulabilir. Ne demişti devrin Hava Kuvvetleri Komutanı Aktolga: “ Türk halkı artık akşamları rahat uyuyabilir. Türk hava suları NATO’nun çelik kanatları altında güvenlidir” .

* * *

Evet, yine bir hatırlatma. 15 Temmuz darbe girişiminden (!) hemen sonra İstanbul’da Yenikapı’da görkemli bir miting düzenlendi. İktidar, sözde muhalefet, Ordu mensupları, kolluk kuvvetlerinin üst düzey yetkilileri, siyasi rical ile devlet erkânının tekmili birden oradaydı ve kol kolaydı!

Ne demişti kürsüden Recep Tayyip Erdoğan: “ Burada tarih yazıyoruz. Burada İstanbul’da Yenikapı’da Yeni Türkiye’nin temelini hep birlikte atıyoruz.

Kürsüdekiler elleri kenetlenmiş bir şekilde havada… Kalabalıklardan şak şakşak… Şakşaklar ayyuka çıktı.

Hiç kimse de “eski Türkiye’ neydi, yenisinde ne olacak?” Sorusunu ya sormadı, ya soramadı!

* * *

Ey okur biliyorum bölük pörçük oluyor. Ama hafızanı zorlaman için bunlar gerekli. Hadi bir hatırlatma daha yapalım.

Örgütten devlete” isimli, Ertuğrul Kürkçü’nün Öcalan ile görüşmelerinden sonra yayınladığı kitapta ne demişti Öcalan: “Bu gün İmralı’da güvendeyim. Örgütle temasımı sürdürebiliyorum. İstediklerimi yapabiliyorum. En önemlisi güvencedeyim. Elbet buradan çıkacağım. Ülkeye demokrasi gelecek. Demokrasi güçlendirilecek. Parlamenter sistem geniş kapsamlı olacak. O zaman ben Kürt halkını temsilen parlamentodaki yerimi alacağım.”

Bu olayın sözüm ona ‘Kürt etnisitesi’ tarafından açıklanması .

Sırada daha neler var neler…

Fener Patrikhanesi meselesi, Ege’deki Helen yoğunlaşması, Karadeniz’de Pontus hareketliliği… Son seçimleri hatırlayın. İktidarın da muhalefetin de sloganları “Değişim” ve “demokrasi” üzerinde yoğunlaştırılmamış mıydı?

* * *

        Analar ağlamasın tezgâhı!

Birileri “analar ağlamasın” diyor. Elbet hiçbir annenin ağlamasını kimse istemez.

Ancak, toplum mühendislerinin siyasi bezirgânlara söylettiği bu sloganın ardında yatan gerçek odur ki, birileri çok uzun sürmeyecek yakın bir zamanda “Yeter artık analar ağlamasın, şehitler olmasın, savaş olmasın barış gelsin. PKK meselesine şu kadar dolar gitti şu kadar şehit, şu kadar gazi var. Milyarlarca dolar gitti. Bu paralar insanlık için harcansın artık. Değişim sağlanmalı, eşit demokrasi gelmeli ve yerel yönetimler özgür olmalı” diyecekler.

* * *

Yine birileri, sözüm ona milliyetçi geçinen akl-ı evvelleri dahi “Müesses nizam TC’yi bitirdi. Yeni kurulacak olan ülkedeki yerinizi alın” tavsiyelerinde bulunmuyorlar mı?

Dışarıdan gelen / getirilen ithal vatandaşlar. Azınlık türküleri, mezhep nutukları. Buna bir de ekleyin halklara özgürlük sloganlarını… Buyurun işte size Yeni Türkiye bataklığı

Bunlar 1896’da Amerikan Gizli Kongresi’nde alınan Birleşik Türkiye kararlarının uygulama aşamasıdır. Dikkat ediniz uluslararası kurallar gereği böylesi kararlar tam 100 yıl sonra açıklanmıştır.

1996’dan sonraki gelişmeleri düşünün bakalım!

Rice, Fuller gibilerin söylemleri ve eylemleri bu kararlar doğrultusundadır. Kararların uygulamasında sadece isim değişikliği yapılmıştır. Kongre kararındaki Türkiye Birleşik Devletleri gereğinden fazla ‘Türk’ kelimesine yer verdiği için değiştirilmiş yerine Anadolu Birleşik Devletleri monte edilmiştir.

Hatırlayınız ne demişti bir Ak Parti milletvekili, miydi yoksa bakan mıydı? “Ordunun adı TSK olmaz da Nizamı Cedit olur. Ne bileyim başka bir şey olur. çok mu önemli?”

İktidarın da muhalefetin de değişim, demokrasi, geliştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem söylemleri, şeriatçı soytarıların Türk bayrağına paçavra muamelesi yapmaları, Türk İstiklal Marşı’nı ‘Ulusal Düttürü’ diye anmaları sizce tesadüf mü?

Şaşarım aklınıza.

Azim ve Karar, 07.02.2024