YUNANİSTAN TARİHİ SAPTIRMAYI SÜRDÜRÜYOR
Mustafa Kaymakçı
Yunanistan resmi politikası, Türkiye ve Türklere karşı düşmanlığı ve karşıtlığını sürdürüyor.
Açık bilgilere göre Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türklerin Yunan ordularını denize döktüğü 9 Eylül 1922 tarihinin 100.yılında, Yunanistan tarihi saptırarak bu yılı Yunan Soykırımı olarak niteleyen etkinliklere başlamış bulunuyor. Bunlardan biri de Türkiye ve Türklüğü kötüleyen “Sevgili İzmir” adlı bir filim.
Filmin niteliğine geçmeden önce, “Yunan Halkında Türklere karşı olumsuz ve sorunlu Türk İmgesi’nin kökeni Ne?” konusunu sorgulamak gerekiyor.
Yunan Halkında Türklere karşı olumsuz ve sorunlu Türk İmgesi’nin kökeni Ne?
Olumsuz ve sorunlu Türk İmgesi’nin yaratan ve besleyen algının kökeni, Batı Dünyasından kaynaklanıyor. Batı Dünyası’nda Türklerle ilgili algıların başlangıcı ise, ağırlıklı olarak bir “Türk İmparatorluğu” olan “Osmanlı İmparatorluğu” döneminden kalan algılara dayanıyor. Bu algılar, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde de yaşanan ilişkilerden doğan algılarla da beslenmiş.
Bu konunun Batı Aydınlanmasının bir yüzü olan Fransız Burjuva Devriminin yarattığı erken kapitalizm sürecinden soyutlanamadığı ortada. Erken kapitalizm, Oryantalizmi ortaya çıkarmış. Oryantalizm, Edward Said’in dile getirdiği gibi son tahlilde, “Doğu üzerinde egemenlik kurmak, onu kendisinin çıkarı doğrultusunda yeniden yapılandırmak ve otorite sahibi olmak, daha ilerisi Doğu’nun insanları ve topraklarının Batı tarafından ele geçirilmesi amacıyla” geliştirilen Batılı bir söylem”.
Bu yaklaşım kapsamında, 18. yüzyıldan itibaren Hristiyan Avrupa’ya göre Doğu’da en yakın ve en güçlü direniş gösteren Osmanlı İmparatorluğu’nun sömürgeleştirme sürecine sokulması, daha sonra da imparatorluğunun parçalanması ile yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el konulması gündeme gelecektir.
Yunanlar özelinde ise Türk imgesinin, Yunan İsyanı ya da onların değerlendirmesiyle Yunan Bağımsızlık Savaşı ile başlayan süreçte ivme kazandığı söylenebilir.
Bu tarihden başlayarak yakın tarihimize değin geçen süreçte, Türkler ve Yunanlar arasında birçok travmanın yaşandığı bilinmektedir.
Bunları; “Yunan İsyanı’nda yaşanan travmalar, Müslüman Türklerin göçe zorlanması, Yunanların Batı Anadolu’ya asker çıkarmasının Türklerde yarattığı acılar ve arkasından bozguna uğratılarak denize dökülmeleri, mübadeleden kaynaklanan sorunlar, sözde Pontus ve Ermeni soykırımı iddialarını desteklemesi, Türkiye’de yaşanan 6-7 Eylül Olayları, Yunanistan’ın açık bir şekilde Türkiye’deki ayrılıkçı terör hareketini desteklemesi, Yunanistan tarafından Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklere karşı uygulanan kimliksizleştirme, daha doğrusu kültürel soykırım politikaları, Ege Denizi’ni bir Yunan Denizi durumuna getirmek için uygulanan politikalar, Kıbrıs Türklerine karşı soykırımın Yunanistan tarafından özellikle Albaylar Cuntası Dönemi’nde açıkça desteklenmesi, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’in paylaşılmasında tek yönlü davranışları” şeklinde özetlemek mümkün.
Üstelik çağdaş Yunanistan tarihi yazılımında, geri kalmışlığın nedenini Osmanlığı egemenliğine bağlama eğilimi de söz konusu.
Ancak sorunun temelinde ise Yunan kimliğinin nasıl oluşturulduğu ya da olacağı konusu var. Kimliğin oluşturulması için bir “Öteki”ne gereksinim duyulmuş ve söz konusu “Öteki” olarak bütün olumsuzlukların yüklendiği soyun “Türk” olduğu kabul edilmiş. Türk; hem “barbar”, hem de “korkulan bir kimlik” olarak algılanmış.
Özetle, onların adlandırmasıyla Küçük Asya Feleketi ya da Anadolu Bozgunu ve Kıbrıs Barış Harekâtı gibi yenilgilerinin yarattığı aşağılık kompleksi, kilise ve “Megali İdea”nın hayal dünyasının öğretileri ile harmanlanarak bir Türk İmgesi oluşmuş. Bu durum Ege Denizinde barış içinde bir arada yaşamayı reddeden ve jeopolitik alanda Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını gasp etmeyi kendine hak gören ve de Batının-son yıllarda Fransa ve günümüzde Amerika Birleşik Devletleri gibi koç baş gibi kullanılmasına biat eden bir Yunanistan Devleti ortaya çıkmış bulunmakta.
Yunanistan, Türkiye ve Türklere Karşı Düşmanlığını Sanatı Kullanarak Sürdürüyor
Şimdi, yazının başında değindiğimiz üzere, Yunanistan’da Türkiye ve Türklüğü kötüleyen “Sevgili İzmir” adlı filmin ana konusuna bakalım.
Filimde, 15 Mayıs 1919 yılında İzmir’e çıkan Yunan ordusunun Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Ordusu karşısında uğradığı yenilgi sonucu, 9 Eylül 1922 tarihinde işgalci Yunan ordusunun kalıntıları ile işbirlikçi Yunanların İzmir’i terk etmek zorunda kalması, Türkleri kötüleme olarak gösterilmekte.
Film, 23 Aralık 2021 tarihinden itibaren Yunanistan sinemalarında gösterime girmiş.
Bilindiği üzere 15 Mayıs 1919 sabahı Yunanlar, İzmir’e çıkmışlardı. İtilaf donanması desteğinde hareket eden Yunan birlikleri, çok kan dökerek, türlü mezalim yaparak, evleri ve binaları ateşe vererek şehrin işgalini tamamlamışlardı. Yunan ordusu İzmir’den harekete geçerek, Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon’a kadar Batı Anadolu’nun büyük bir bölümünü de işgal altına almıştı. Bu işgal döneminin üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına karşın, bıraktığı acı izler ve etkiler hiçbir zaman unutulmamıştır. Türkiye’nin işgal süresince ödediği bedel, bugün dahi izleri silinmeyen bir ağırlıkta olmuş.
Diğer yandan, Yunanistan’da “Küçük Asya Felaketi” tanımlanan Anadolu Bozgunu, kuruluşundan itibaren bir yüzyıldır çağdaş Yunan devletinin siyasetinde egemen olan ve Megali İdea olarak bilinen “yayılmacı milliyetçilik (irredentist)” politikasını toprağa gömmüş.
Bütün bunlar karşın, “Sevgili İzmir” filminde işgalci Yunan ordusunun kalıntıları ile işbirlikçi Yunanların İzmir’i terk etmek zorunda kalması, Türkleri kötüleme olarak gösterilmektedir.
Filimin yönetmenine, bu filmi izleyeceklere-başka belgelere gereksinme yok-öncelikle Yunan araştırmacı yazar-gazeteci Tasos Kostopulos’un “1912-1922 Savaş ve Etnik Temizlik” adlı kitabını anımsatmak isteriz. Kitapda Yunan askerinin Anadolu’da işlediği cinayetler ve barbarlıklar, tanıkların ifadeleri ve belgelerle kaleme alınmış.
Özetle, filimde Yunan ordularının işgal sırasında yaptıkları her türlü mezalimi saklamanın ve örtmenin suçu, Türklere aktarmak ve de aynı zamanda tarih saptırmak istenmiş.
“Sevgili İzmir” filminin, iki ülke arasındaki dostuğa değil, düşmanlığa hizmet ettiği ve Yunan halkını gerçeklikten uzaklaştırmaya yönetmek amacıyla çevrildiği açıktır.
Yazıyı, yurtsever emekli amiral Cem Gürdeniz’den bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum .Cem Gürdeniz kaleme aldığı yazıda Yunan Halkına şöyle sesleniyor(*): “Büyük güçler mücadelesinde piyon olmaya, sömürgeleşmeye artık hayır deyin. Türkiye ve Türkler ile Ege ve Akdeniz’de barış içinde bir arada yaşamayı deneyin. Atatürk ve Venizelos dönemini hatırlayın. Büyük kıtlık ve iç savaşta size kollarını açan Türk halkını hatırlayın. Kurtuluş Gemisini hatırlayın. Yunan halkının kilisenin dumanlı vaatleri, emperyalizmin acımasız kumar tutkusu ve Yunan siyasetçilerin diyonizyak yolsuzlukları arasında sıkışmaya hayır deyin”
(*)14 Mart 2021. https://www.veryansintv.com/yunan-halki-bedel-odemeye-devam-ediyor
Azim ve Karar, 27.05.2022