DEPREME NASIL BAKALIM ya da LAİKLİK YASASI’NA SAHİP ÇIKMAK!

<strong>DEPREME NASIL BAKALIM ya da LAİKLİK YASASI’NA SAHİP ÇIKMAK!</strong>
6 Mart 2023 13:23
472
A+
A-

Mustafa Kaymakçı

İçinde yaşadığımız günlerde, deprem felaketi, bir “trajedi” olarak sunulmaya çalışılıyor. “Çünkü trajedide suçlu yoktur; “Denetlenemez bir güç (Tanrı/doğa)” ile güçsüz insan arasındaki çelişki vardır, bir başka deyişle trajedi, kaderdir.”deniliyor.

Bu bağlamda “Laiklik” nedir? Bunun için önce İnsan nedir? “Davranışlarımızı ve yaşamımızdan  biz mi sorumlusuyuz,yoksa  yaşamımızı kader mi belirler?” konusunu irdelemek  gerekiyor.

İnsan nedir? davranışlarımızı ve yaşamımızdan  biz mi sorumlusuyuz,yoksa  yaşamımızı kader mi belirler?

Burada iki yaklaşım, birey ve toplum olarak toplumun gündemdedir.

Birincisi şu; “İnsan topluluklarında, diğer canlılarda olduğu üzere gözlemlenen her türlü özellikler, topluluklardaki bireylere ait genlerle içinde yaşadıkları çevre etmenlerinin ortaklaşa etkileri altında oluşurlar. Çevre ise, canlının genetik yapısı dışında içinde yaşamakta olduğu ve etkilendiği ortam ve koşullar (bakım-besleme, barınma, eğitim-öğretim, coğrafi ortam ya da iklim gibi) olarak tanımlanabilir.”  şeklinde bir açıklama ile olası olabilir. Burada, genlerimiz kadar içinde yaşadığımız çevrenin çok daha belirleyici olduğunu söylemek olası. Bir başka deyişle kişiliğimizin oluşmasından, davranışlarımızdan ve ortaya çıkan sonuçlardan biz sorumluyuz”

İkinci yaklaşıma göre ise; “Tanrının insanlara ördüğü kader ya da yazgı denilen şeyin; “olayların akışı içinde ister genel, ister bireysel olsun, önceden belirlenmiş gelecek” olarak kabul etmekten başka çare yoktur.”

İşte burada, Cumhuriyetin kuruluşu ile en azından dinin alanı ile dünya işlerinin alanını ayırmanın zorunlu durumu getirilmesi, bir başka deyişle laikliğin gündeme getirilmesi gerekiyordu.

Mustafa Kemal Atatürk, laik rejimin yolunu nasıl açtı?

Bu bağlamda, Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1924’te TBMM’yi açış konuşmasında laik rejimin yolunu açacaktır:

İslam dinini, yüzyıllardan beri alışageldiği üzere bir siyaset aracı durumundan uzaklaştırmak ve yüceltmek gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Kutsal ve ilahi inançlarımızı ve vicdanı değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve her türlü menfaat ve ihtiraslara görünüş sahnesi olan siyasetlerden ve siyasetin bütün kısımlarından bir an önce ve kesin olarak kurtarmak milletin dünyevi ve uhrevi mutluluğunun emrettiği bir zarurettir.” diyecek ve 3 Mart 1924’te TBMM’de Devrim Kanunları kabul edilecektir.

Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı. Din işleri “Diyanet İşleri Başkanlığı”’na, vakıflar da, “Vakıflar Genel Müdürlüğü”’ne bağlandı.

Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası)” kabul edildi. Ülkedeki bütün eğitim kurumları, Maarif Vekaleti’ne bağlandı.

Ve de 431 sayılı “Hilâfetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmani’nin Türkiye Cumhuriyet Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun” ile halifeliğin kaldırılmasıyla “Laik Rejim”in yolu açıldı.

Kısaca; laikliğin önü 3 Mart 1924’te kabul edilen bu yasalar ile açılarak akıl devreye sokuldu.

Özetle; depremle ortaya çıkan sonucun; kader mi ya da sistemin yarattığı bir durum mu olduğunu  irdelemek ve de “Laiklik Yasası”nın  değerini yeniden anımsatmak gerekiyor.

3 Mart 1924 tarihli Laiklik Yasası Kutlu Olsun.

Azim ve Karar, 06.03.2023

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.