AKLIMIZA KAVUŞACAĞIMIZ BİR YIL DİLEĞİYLE
Yeter ki yeni yılda yeniden aklımıza kavuşalım…
Ceyhun Balcı
“Her şeyimi Türkçe yürütüyorum pratik olarak en iyi bir Türküm öyle değil mi?”
“Benim ilk üyeliğim Ülkü Ocakları’nadır, Daha önce Ülkü Ocakları’na hem de Komünizmle Mücadele Derneği’nin seminerlerine gidiyordum.”
“Türk ulusu ağacın asıl köküdür. Kürtler büyük bir daldır.”
Çeyrek yüzyıl okkalı bir unutkanlık oldukça yeterli bir süre.
Bugünlerde yeniden “barış güvercini” yapılan Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildikten sonra yazının başlangıcındakileri söyledi. Daha fazlasını da söylemişti. Anımsatma için bu kadarı yeter.
Bu sözlerin birkaçı bile örgüt başının içine düştüğü durumu anlatmaya yeter.
Öcalan, İmralı’ya konduktan sonra yapılacaklar vardı. Bu yapılacaklarda Öcalan’a düşen rol neredeyse yoktu.
Aradan geçen çeyrek yüzyıldan sonra ona büyükçe bir rol biçildiyse hatalı olan bizleriz. Bizler derken ülkeyi bir türlü emperyalizmin yörüngesinden çıkartamayan siyasiler demek gerekir. Bizlerin rolü de azımsanamaz. Oylarımızla onlara verdiğimiz güç ortadayken.
Hep söylenir. Bir kez daha yinelemiş olalım. Tarih, hiç kuşkusuz geçmişin bilimsel bilgisidir. Ama, tarih aynı zamanda bugünün anlaşılmasına ve geleceğin kurgulanmasına ışık tutar.
Tarih, bilimsel bilgi olarak okunursa çıkartılacak derslere paha biçilemez.
Tarihe “şanlı Osmanlı” bağlamında bakmanın ötesine geçemeyenlerden tarih bilgeliği beklemek de bir o kadar yersiz ve gereksizdir.
İşin başı her zaman olduğu gibi ekonomidir.
Ekonominiz yerlere yakınsa tarih okumanız da sağlıklı olmaz. Sağlıklı olsa bile gereğini yapmanız noktasında ayak bağınız olur.
Öcalan, İmralı’ya konur konmaz yapılacaklar yaşama geçirilmeye başlansa bugün epeyce yol alınmış olurdu. En azından etnikçi-bölücü terör önemli bir sacayağından yoksun bırakılabilirdi.
Bu başarılamadığı gibi şu günlerde “iç cepheyi sağlamlaştıralım” diyenlerin bitmek bilmeyen iktidarında Türkiye’nin geneline yayılan ve giderek de derinleşen bir sosyo-ekonomik dengesizlik söz konusudur.
Tarihten sıfır çeken iktidar ve destekçilerinin “Öcalan TBMM’ye gelsin, konuşsun” sayıklamaları hak ettiği toplumsal tepkiyi görmüyorsa biraz da geçim ve yaşam derdinin iyice derinleşmesindendir.
Geçilmeyen köprüye, otoyola, gidilmeyen hastaneye ayrılan ödenekler, doymak bilmez bir kamu ihalesi açlığıyla birleşince yılın son gününde bile ballı ihale hevesinin sahne aldığı bir yılı uğurluyoruz.
Dert çok, çözüm tektir yeni yılda.
Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönüş biricik umardır.
Çok da zor değildir bu umarı akıl etmek.
Yeter ki yeni yılda yeniden aklımıza kavuşalım…
Azim ve Karar, 31.12.2024