KÜBA AŞISININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Ceyhun Balcı
Covid 19 salgını karşısında şimdilik en önemli korunma gereci olan aşılara kısaca göz atarak başlayalım. Küresel ölçekte, farklı ülkelerde toplam 194 aşı geliştirilmekte.
Dünyada virüs, protein temelli, viral vektörlü ve nükleik asit temelli olmak üzere 4 tür aşı üretimi söz konusu.
Bugün için dünyada farklı türlerde 23 aşı (ivedi) kullanım onayı almış durumda. Bu 23 aşı şu ana dek dünya nüfusu sayısınca uygulanmış. Başka deyişle en az bir bu kadar daha ve belki de daha fazla sayıda uygulanması gerek. Ancak, aşı dağıtımı ve kullanımı konusunda başından bu yana varlığını sürdüren ve bir türlü üstesinden gelinemeyen eşitsizlik göz önüne alındığında insanlığın aşı yoluyla küresel ölçekli toplumsal bağışıklıktan oldukça uzak olduğu söylenebilir.
Aşı geliştirme ve üretmede başlangıçtan bu yana dikkatlerden kaçmayan bir başka önemli ayrıntı kamu/devlet destekli aşı sayısının azlığıdır. Rusya, Hindistan ve Küba dışında kullanıma girmiş aşılar arasında devlet desteğiyle üretilmiş/geliştirilmiş olan yok gibidir. Türkiye’de geliştirilmekte olan ve kullanıma en yakın aşı Turcovac’ı da devlet destekli aşı listesine ekleyebiliriz. Aşıların özel şirketler eliyle geliştirilip üretilmesine karşılık bu şirketlere parasal katkının önemli ölçüde devlet kaynaklı olduğu da bir başka önemli gerçektir. Özel girişim böylelikle riske değil kazanca ortak olma ayrıcalığına sahip kılınmıştır. Bu olumsuzluklara karşın ayrıntısıyla bilemesek de aşının dünyanın pek çok ülkesinde ücretsiz olarak kullanıma sunulduğunu söyleyebiliyoruz.
Kamusal soruna kamusal olmayan çözümün aşı paylaşımındaki önemli engel olduğu kuşkusuzdur. Bu durumun aşı karşıtlığının değil ama aşıya güvensizliğin de önemli besleyicisi olduğu söylenebilir. Büyük ilâç ve tıbbi gereç üreticilerinin küresel ölçekte kötü sicile sahip olmaları pek çok insanın kafasında aşıya güvensizlik gelişmesinde önemli etken olmuştur.
Küresel salgının başından bu yana toplum sağlığı konusuna ilgili olan pek çok kişinin “Küba aşı geliştirmedi mi?” ya da “Küba neden bu işin içinde değil?” sorusunu mırıldandığını işitmişizdir.
İçinde bulunduğumuz yılın başında Küba’nın geliştirmekte olduğu aşılarla ilgili bir yazım Veryansıntv’de kendisine yer bulmuştu. İlgilenenler için bağlantısı :
İngiltere büyüklüğündeki yüzölçümüne sahip, 10 milyonu biraz geçkin insan varlığıyla kendisi küçük ama sağlıkta dev olduğu tartışılmaz olan Küba’nın da aşı geliştirmekte olduğu kamuoyuna yeterince duyurulmamıştı. Yeri gelmişken vurgulamış olalım. Salgının başından bu yana salgınla ilgili sayısız gelişmenin küresel güç savaşımına konu edildiğini söyleyebiliriz. Salgının en başında Avrupa’da Çinlilere yönelik saldırılardan, hastalık etkenini Çin virüsü olarak adlandırmaya ve hatta virüsün Wuhan’daki laboratuvardan bilinçli olarak kaçırıldığına varıncaya dek bir dizi savın bu bağlamda üretildiği söylenebilir.
Emperyal alışkanlığın ürünü olduğundan kuşku duyamayacağımız bu ve benzeri yaklaşımların üretilmiş aşıların ediniminde açgözlülük ve benmerkezcilikle taçlandırıldığına tanık olduk. Utanarak, sıkılarak ve de öfkelenerek…
Küba’ya dönersek…
Bilindiği gibi Küba devrimden bu yana ABD ambargosu ve kuşatması altındadır. Bu olumsuzluğun Küba’da kendi kendine yetme, kendi olanaklarıyla toplumunu koruma ve yükseltme anlayışını besleyen önde gelen etken olduğu göz ardı edilemez. Aşıda ya da başka bir temel sağlık gereksiniminde başkasının eline bakacak bir Küba’nın aşı gibi önemli bir gereçten yoksun kalması ve dolayısı ile ülkenin birincil kazanç kapısı olan turizmi daha uzun süre kapalı tutması kaçınılmaz olacaktı. Diğer yandan, toplum sağlığını her şeyin önüne koyan Küba sağlık anlayışının öncelikli kaygısı da varlığını sürdürmüş olacaktı aşı yokluğunda.
Öyle ki, Kübalı yetkililer bağımsızlıklarını toplumlarının sağlığıyla ilişkilendirecek denli önem yüklemektedir yurttaş ve dolaysısı ile toplum sağlığına.
Küresel ölçekli propaganda düzeneğinin görmezden geldiği Küba aşı çalışmalarının Soberana 01-02 ve Abdala adları altında başlatıldığı ve sürdürüldüğü her nasılsa öğrenilebilmişti. Havana’daki Finlay Aşı Enstitüsü’nde üretilen Soberana 02’yle ilgili ilk sonuçlar 6 Kasım’da yayınlandığında belirtili Covid 19 enfeksiyonuna karşı % 90 koruma sağladığı anlaşıldı.
Kasım ayı ortalarında 2 yaşa kadar çocukları da kapsayan Küba halkının % 89’una 1 doz Soberana 02 aşısı yapıldığı bildirilmiştir. Diğer aşı Abdala’nın da koruyuculuk oranının % 92’lerde olduğu açıklanmıştır. Küba aşılarının şimdilik Venezuela, Vietnam, Nikaragua ve İran’da kullanıma sunulduğu aşı kısıtı içindeki çok sayıda ülkenin de kullanımına sunulabileceği özellikle vurgulanmış. Büyük şirketlerin aşı formüllerinin paylaşılması çağrıları karşısındaki sessizliği ve ilgisizliği göz önüne alındığında bu kamucu ve paylaşımcı yaklaşımın değeri daha iyi anlaşılacaktır.
Küba’da 3. doz aşılama da gündeme alınmıştır.
Küba’nın Abdala aşısı geçmişte Küba’nın geliştirmede ve üretmede başarılı olduğu Hepatit B aşısı altyapısı üzerinde yükselmiş. Bu bilgiye özellikle vurgu yapmakta yarar var. Covid 19 için üretilen aşıların geçmişteki aşılara göre çok daha hızla geliştirilmesini eleştiri konusu yapanlar için bu bilgi önemlidir. Covid 19 aşılarının hızlı geliştirilmesinin altında eldeki teknolojilerin bu amaçla uyarlanmış ve kullanılmış olmasının yattığı unutulmamalıdır.
Protein temelli olan hem Soberana 02’nin hem de Abdala’nın küresel ölçekli aşı dağıtımını kolaylaştırma gibi önemli üstünlükleri olduğu göz ardı edilemez. Ulak RNA temelli Biontech ve Moderna gibi aşıların dağıtımında son derece düşük dereceli soğuk zincir olmazsa olmaz gereklilikken Küba aşıları bu koşuldan bağışıktır.
Yan etkilerinin azlığı bakımından da üstünlükleri bilim insanlarınca altı çizilen Küba aşılarının insanlık açısından taşıdığı önem göz ardı edilemez.
Salgının insanlığı küreselleşme çılgınlığının ortasında yakaladığı düşünülürse salgına yaklaşımdan salgını önlemeye varan bir dizi konuda kamuculuğun ve devletçiliğin mumla aranıp bulunamayacağı açıktır.
Böylesi bir ortamda Küba’nın kamucu-devletçi sağlık yaklaşımı son derece önemlidir. Varyantların birinin diğerini kovaladığı salgında daha alınacak çok yol olduğu göz önüne alındığında kamucu-devletçi sağlık anlayışının taşıdığı değer çok daha iyi anlaşılacaktır.
Küresel salgın pek çok şey gibi sağlığa yaklaşımı da değiştirme gizilgücüne sahiptir desek yanılır mıyız?
Küresel salgında küresel bağışıklama olmazsa olmaz koşul olduğuna göre aşıyla ilgili yapılacak çok şey olduğu açıktır. Küba aşısına bu ortamda çok iş düşeceğini öngörebiliriz.
Türkiye’deki kamucu-devletçi sağlık anlayışını ortadan kaldıranlara, aşı gibi stratejik bir gereci üreten Dr Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapatanlara veryansın etmemek elde mi?
Azim ve Karar, 07.12. 2021