ZAFER TOPRAK’I ANMAK
Ceyhun Balcı
Zafer Toprak’ın beklenmedik ölümü erken olduğu kadar üretken bir akademisyenin kaybı olarak da üzüntü yarattı. Hemen her kitabını edinmişimdir. Çoğunluğu okunmuş, bir bölümü okunma sırasındadır.
Kendisini Kemalist olarak niteleyen, duruşuyla, söylemiyle, eylemiyle de Kemalist olan birisiydi.
Tarih Vakfı’nın onu anmasıyla ilgili toplantıya çevrimiçi izleyici olarak katıldım.
Anmadan çok anı paylaşımının öne çıktığını gördüm. Bu da bir şeydir kuşkusuz. Ancak, Zafer Toprak gibi birisini anmak anı paylaşımına indirgenmemeliydi.
Her iki konuşmacı da Zafer Toprak’ın kişiliğine ve kimliğine değinirken onunla anlaşamadıkları noktaları öne çıkartmayı yeğlediler.
İlginç değiniler ve paylaşımlar oldu..
Örneğin, 1921 anayasası.
Tarihimizin ikinci anayasasının bir Türk-Kürt uzlaşısı olduğundan söz edildi. Buna ilişkin bir görüşe daha önce rastlamamıştım. Milli Mücadele koşullarında yerele önem veren, vurgu yapan bu anayasaya övgünün etnikçi odaklardan kaynaklandığını bilirdim..
Cumhuriyet kurulup da 1924 anayasası yapılınca bu odakların düş kırıklığı yaşadıkları da bilinmeyen durum değildir.
Yine anmaya dönersek!
1921 anayasasıyla ete kemiğe bürünen Türk-Kürt uzlaşısının önce Lozan’da sonlandırıldığı ve daha sonraki 1924 anayasasının bu uzlaşıyı dirilmemecesine bitirdiğinden söz edildi.
Hatta, bir konuşmacı AKP’nin 1921 anayasası övgüsüne değinerek, keşke bu övgü bizim taraftan gelseydi demeye getirdi.
Zafer Toprak anması Atatürk’ün Jan Jacques Rousseu’yu rehber edinmiş olması üzerinden Kemalizm eleştirisine de sahne oldu.
Türkiye’nin kim bilir kaçıncı kez yeni anayasa kıskacına alınmakta olduğu bugünlerde, bu kıskacı oluşturanların her fırsatta 1921 anayasasını rehber alma heveslerini gizlemediği ortamda Zafer Toprak’ı anarken 1921 anayasasının güzellenmesi ironik olmanın ötesinde bir tablo yarattı.
Bu eleştirileri izledikçe Zafer Toprak hoca çok iyi birisiydi, bir de Kemalist olmasaydı anlamına gelen bir izlenim edinmekten alamadım kendimi. Benzer yaklaşımın Attila İlhan için de sıkça dile getirildiğini anımsadım.
Anma da olsa farklı görüşler dile getirilebilir. Bunda sorun yok.
Ancak, Kemalist olduğunu açıkça dile getiren bir akademisyen anılırken konuşmacılardan birisinin olsun Kemalist kimliklilerden seçilmesi gerekmez miydi sorusunu sıkça aklıma getirdim etkinlik boyunca.
“Cumhuriyet’in Kilit Taşı : Harf Devrimi” makalesiyle de tanınan Zafer Toprak’ı anarken konuşmacıların dil yaramızı yansıtan sözlerine değinmemek olmazdı.
“Selebre etmek” ve “lokasyon” sözcüklerini kullanmakta sakınca görmeyen konuşmacılarla Zafer Toprak anması ilginç oldu.
Sanırım Zafer Toprak bahaneydi. Cumhuriyete saldırmak şahane olduğuna göre…
Elbette, herkesin bir başkasını, bir başka kurumu eleştirme, yerme hakkı vardır.
Ama, Zafer Toprak’ı anarken Kemalizm’i hedefe koymak, dil devrimini hiçe sayarcasına konuşmak anıya saygısızlık değilse nedir?
Ölüler rahat bırakılmalı!
Not : Yazıya konu olan eleştiri kişilerle değil olayla ilgili olduğu için konuşmacıların adını anmadım. İlgilenenler için etkinlikteki iki konuşmacının Prof Dr Fuat Keyman ve Prof Dr Mehmet Ö. Alkan olduğunu belirtmek isterim.
Azim ve Karar, 09.10.2023