TÜRK OLMAK
Ceyhun Balcı
Atatürk’ün neredeyse en az anlaşılmış sözlerinden birisiyle başladım. Doğru anlayanları ve özümseyenleri bir yana bırakıp, iki taraftan yanlış algılayanları ya da doğru algıladıkları halde yanlış algılamış gibi yapanları irdeleyelim.
Etnik bölücü ve neoliberal tayfa için “Türk olmak” ya da “Türklük” gibi nitelemeler ayrıştırıcı ve çağın gerisinde kalmış şoven kavramlardır. Bu yaklaşımla hemen her fırsatta Türk olmak olgusuna önyargıyla ve soğuk yaklaşırlar.
Milliyetçi olduklarını öne sürenlerin önemli bölümünde ise “Türk olmak” ya da “Türklük” nitelendirmelerini soy bağıyla ilintilendirme koşullanmasına rastlanır. Bu sığ yaklaşımın ilk gruptakilerin ekmeğine yağ sürdüğü kuşkusuzdur.
Bu tartışmalar nereden aklıma düştü?
Bilindiği gibi Türk kadın milli voleybol takımı tüm zamanların en önemli sportif başarılarından birisini yaşattı Türk milletine. Türk olmakla, Türklükle ve bu topraklara ilişkin olanla sorunu bulunmayan herkes bu başarıyla coştu, sevindi ve kıvanç duydu.
Bu başarıya erişenlerin kadın olması ve doğal olarak da Atatürk’ün kadın devriminin ürünleri olmaları yobazların ve gericilerin sindirim bozukluğu yaşaması sonucunu doğurdu. Başka deyişle yobaz tayfası küplere bindi bu başarı karşısında. Her ne kadar dertleri kadınla olsa da doğrudan kadına yönelik saldırı yerine kendilerince zayıf halka gördükleri Ebrar Karakurt üzerinden karşıtlık sergilediler. Ebrar evladımızın okuduğunu anlama ve anladıklarını ifade etme konusunda da en az voleyboldaki kadar usta olduğu anlaşıldı yaptığı paylaşımlardan. Kısa, öz ve vurucu paylaşımlarıyla kendisine yönelen saldırıları başarıyla savuşturdu.
Son günlerde kadına yönelik saldırı için bir başka kalkan buldu kadınlarımızın başarısını sindiremeyen tayfa.
Bu kez hedefe takımımızın Küba kökenli oyuncusu Melisa Vargas’ı koydular.
Türkiye’de doğmamışmış. Nasıl olur da burada doğmayan birisi kısa sürede vatandaş yapılırmış?
Bunu sorgulayanın ülkemiz sokaklarında rastladığımız her 10 kişiden 1’inin yabancı olduğundan haberi mi yok acaba? Bunlar arasından milyonlarcasına TC vatandaşlığının altın tepside sunulduğunu da mı duymamış?
Tam da burada bellğimizi yoklayalım!
İlyas Datça adını duydunuz mu?
Benim kuşağım ve benden büyüklerden o adı anımsayanlar çıkacaktır. Gerçek adı İlie Datcu’dur. Romendir. 1969’da geldiği ülkemizde uzun yıllar Fenerbahçe kalesini korumuştur. Etkin spor yaşamı sonrasındaysa sayıları 1 düzineyi aşan takımda teknik direktörlük yapmıştır.
Datça ya da Datcu Türkiye’ye gelişinden sonra bu topraklardan ayrılmamıştır.
Eskişehir yıllarımda maçta canlı olarak izleme ayrıcalığım da olmuştu onu. Çok iyi ve başarılı bir kaleci olmasının yanı sıra spor alanlarında az rastlanacak beyefendilerinden birisi olarak da iz bırakmıştı belleğimde.
Vargas da yolu ülkemize düşenlerden. Kübalı. Erkekler 400 engelli koşucusu Yasmani Copello Escobar da bir Kübalı olarak uzunca süredir Türk sporuna hizmet ediyor.
Vargas olağanüstü voleybol yeteneğinin yanı sıra oldukça cana yakın ve takım arkadaşlarıyla yıllardır birlikteymiş gibi kaynaşmış bir görüntü sundu geçtiğimiz yaz boyunca.
Kurtarıcı, kurucu ve büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün önünü kesmek için Misakı Milli toprakları içinde doğmayanlar TBMM’ye seçilemezler incisini saçanlar geldi aklıma her nedense.
Hemen arkasından da bu topraklarda doğdukları halde “Keşke Yunan kazansaydı” diyebilen aymazlık ve alçaklık düştü aklıma.
“Ne mutlu Türküm diyene!” sözü de Atatürk’ün başta paylaştığım sözleri kadar çekiştirilir, farklı anlamlar yüklenmeye çalışılır. Soybağı ustaları etnikçilik ve ırkçılık üretirler bu sözlerden.
Oysa, “Ne mutlu Türküm diyene” adı üstünde ne mutlu Türk gibi duyumsayana demektir. Kendini öyle duyumsayan herkese açıktır Türklük.
Bin yıldır bulunduğumuz bu coğrafyanın tarihine bir göz atmak bile bu topraklardaki Türklük anlayışını soybaşına indirgemeye çalışmanın budalalığa eşdeğer bir eylem olduğunu anlamamıza yeter de artar.
Soybağı Türk olduğunu doğrulasa da Türklük kavramının yakınından geçemeyecek “Yunan kazansaydıcıların” karşısına yüreğini ortaya koyarak giydiği ay-yıldızlı formayı terleten Vargas’ı, Datça’yı koyun!
Bu örnekler bir araya geldiğinde söze gerek kalmayacağı kuşkusuzdur.
Bir eski topçunun Vargas üzerinden Türklük dersi vermeye kalkışmasından sonra “olmaz olsun böyle milliyetçilik”, “eksik olsun bu türden Türklük anlayışı” demek geçse de içimden “pire için yorgan yakılmaz” diyen atalarımızın özlü sözü yatışmama yetti.
Azim ve Karar, 11.09.2023