TAŞOKRASİ

TAŞOKRASİ
11 Mayıs 2023 21:29
218
A+
A-

Ceyhun Balcı

Seçime geri sayarken gerektiğinde kaba güce başvurulabileceği Erzurum’da görüldü.

2007 yılında bugün de yayımını sürdüren bir günlük gazetede “bir çift dudak” başlıklı yazımda iktidarın anayasayı delme heveslerine değinmişim. O yıllarda anayasayı kurucu ilkelerden arındırma ve Batılıların istekleri doğrultusunda biçimlendirme eğilimleri ağır basmaktaydı. FETÖ kumpas davalarının da eli kulağındaydı.

Demokrasiyi inmek istedikleri durağa gitmek için tramvay olarak görenler inecekleri durağa hızla yaklaşmaktaydılar.

“Bir çift dudak” nitelemesini Türkçenin doğurganlığından da yararlanarak “dudakrasi” olarak nitelemişim o yazıda. Her şey dudakrasiyle başladı denebilir.

Her ne kadar anayasa istenen kıvama getirilemese de her seçimde artırılan ya da en azından tazelenen güçle dudakrasiden otokrasiye giden yola girmek zor olmadı.

Darbe girişimi sonrasında FETÖ’yle yollar ayrılır gibi olsa da otokrasiye giden yolda tökezlemedi AKP iktidarı. Bu da eşsiz bir fırsat olarak kullanıldı. Bir yandan FETÖ’ye karşı savaşım verilir gibi yapılırken diğer yandan da ayağa takılması olası taşlar ortadan kaldırıldı.

Muhalefet aymazlığıyla, YSK yardımıyla ve türlü oyunlarla kotarılan “tek adam” rejimi bundan sonra bizleri kimseler durduramaz diye heveslenenlerin varacağı son noktaydı.

Ordu teslim alındı!

Devleti var eden tüm düzenekler de etkisizleştirildi.

Tek adamın önü alabildiğine açıktı.

Hesapta olmayan ekonomik kriz (ekonomik kriz konuyu bilenler için şaşırtıcı değildi elbette, şaşıranlar ekonomi uzmanı iktidar sahipleriydi) ve ona eklenen salgın ve deprem yıkımı tek adama hiç de ummadığı bir oyun oynadı.

Bir anda yaldızları dökülen tek adamın iktidarını sürdürmesine otokrasi bile yetmez oldu.

“Zamansız” seçim ürküyü ve kaygıyı derinleştirdi.

Seçim eğik düzlemine girildikten hemen sonra kendisini gösteren LGBT abuklamaları, işgalciler-istiklâlciler kurgusu, şampanyalı kutlama ve elbette hiç eksik olmayan PKK sayıklamaları seçimi yitirme korkusunun kirli dili oldu.

Çocukların tecavüze uğramasına, çocuk evliliklerine, ülke topraklarının işgaline sessiz kalabilen iktidarın bu ve benzeri gerçek dışı savlara başvurması elbette şaşırtıcı değildi.

Kamuoyu yoklamalarını herkesten çok ve yakından izleyen iktidar sahipleri “acil durumda camı kırınız” uyarısına denk düşecek şekilde kaba güce başvurdu.

Erzurum’daki taş yağmuru bu kaçınılmazlığın ürünüydğü. İktidarın, kendisine taş atmasına eşdeğer bu çılgın davranış “dudakrasi” ve “otokrasi” evrelerini geride bırakan demokrasimizin “taşokrasi” aşamasına geldiğinin göstergesi oldu.

Kazanacağı seçimi “demokrasi”, yitireceğini “darbe” olarak gören iktidarın bu süreci kaba güçle, korkutmayla ve ürkütmeyle yöneteceği anlaşıldı.

Erzurum’la yetinilmedi. Konya’da vatandaşlar “şeytan taşlama”ya çağırıldı. Sakarya’da bir çocuk kullanıldı taşlama için.

Demokrasiyle ilintisi sözden öteye geçmeyecek iktidarın bu hamlesi sonrasındaki tepkilere ya da tepkisizliklere de bir çift söz söylemek kaçınılmazdır. Bu bağlamdaki bölünmüşlüğün de toplumun bütününe yayılmış olan yarılmışlıkla uyumlu olduğu görüldü.

Erzurum’dan sonra seçimler üzerine üretilen pek çok söylemin artık anlamını yitirdiği, havada kaldığı açıktır.

Kendisinden olmayanları insafa, vicdana ve ahlâka sığmayacak şekilde terörsitlikle suçlayabilen ama kendisi HÜDAPAR’la ittifak kurmakta sakınca görmeyenlerin taş yağmuru karşısındaki tepkisizliği ibretliktir.

Seçimi şiddetle sarmalama, gerekirse mızıkçılık yapma işareti verme ve eldeki tüm olanaklarla seçimi kazanma çabası içindeki bir iktidarın varlığı sandığa gideceklerin akıldan çıkartmamaları gereken gerçektir.

“Taşokrasi” herşeyden önce “değişmesi gereken bir iktidarımız olduğu” gerçeğini bir kez daha belletti.

Bu seçime derinlikli kuramsal nitelemelerden çok taşokrasinin kaygı verici yüzü yön verecektir, vermelidir.

Azim ve Karar, 12.05.2023

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.