LOZAN’IN IŞIĞINDA YUNANİSTAN’DA YAŞAYAN TÜRKLERİN SORUNLARI
Mustafa Kaymakçı
Önce bir tespit yapalım. Türk ulusu için Sevr ölüm, Lozan diriliştir. Lozan, ekonomik ve siyasal bağımsızlığın, uluslararası bağlayıcılığı olan tescilidir.
Cumhuriyetin, çağdaşlığın, lâikliğin ve kulluktan yurttaşlığa geçişin önünü açan Lozan’dır.
Gelelim Yunanistan’da Yaşayan Türklerle bağlantılı olarak Lozan Antlaşması’nda, Azınlıkların Korunmasına dair maddelerine.
Lozan Antlaşması’nın “Siyasî Hükümler” adını taşıyan I. kısmının III.Faslı, “Azınlıkların Korunması” ile ilgili 37‐44 maddeleri, Türkiye’deki Müslüman olmayan azınlıkların statüsünü belirleyen hükümlükleri kapsamaktadır. Antlaşmanın bu maddelerinden sonra gelen 45. Maddesi’nde ise; “Bu kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan’ca da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır” denmektedir.
Yunanistan’da Yaşayan Türkler Kimler?
Türkler, ağırlıklı olarak Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’de iki kesimde yaşamaktadır.
Ancak akla öncelikle Batı Trakya Türklüğü gelmektedir. Günümüzde Rodos ve İstanköy ağırlıklı olmak üzere Onikiada’da yaşayan ve sayıları 9.000’ni geçen sayıda bir Türk nüfus da bulunmaktadır. 1947 yılında adaları sahiplenen Yunan makamları, 1923 yılında Lozan Antlaşması imzalandığında Onikiada’nın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle söz konusu soydaşlarımıza “azınlık” statüsü tanımamış bulunmaktadır.
Batı Trakya Türklerinin Hakları nelerdir?
- Her türlü sosyal, dinsel, eğitsel kurumları kurmak, yönetmek, denetlemek ve bu kurumlarda kendi dillerini kullanmak,
- Yunanistan’ın, Türkçe ile öğretim için gereken kolaylıkları sağlamak, devlet bütçesi, belediye bütçesi ya da benzeri bütçelerden eğitim, din ya da hayır işlerine ayrılan kısımdan, adalete uygun bir şekilde yararlandırmak,
- Yunan hükümeti, Batı Trakya Türklerinin aile ve kişisel durumları ile ilgili sorunlarının, bu azınlığın gelenek ve göreneklerine uygun bir şekilde çözülmesi için gereken önlemleri almak,
Günümüzde Batı Trakya Sorunu
Batı Trakya Türk Azınlığı sorunu, Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan ikili antlaşmalarla çözülmeye çalışılmışsa da pek ilerleme kaydedilememiştir.
Yunanistan, din, eğitim, sosyal ve ekonomik alanlarda sık sık Batı Trakya Türklerinin Lozan Antlaşması’nda verilen haklarını ihlal etmiş ve Batı Trakya Türklerini baskı altında tutmaya çalışmıştır.
Söz gelişi;
- Yunan Yönetimi, Batı Trakya’daki Türklerin Arap harflerini kullanmasını sağlayarak Türkiye’deki yeniliklerden uzaklaşmalarını istemiştir.
- Yunan İç Savaşı sırasında Batı Trakya Türklerine çeşitli eziyetler yapılmıştır. 1956 yılından itibaren Batı Trakya Türkleri üzerindeki baskılar artarak devam etmiştir.
- Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine yönelik siyasetin temel amacı, bölgedeki Türkleri göçe zorlamak şeklinde olmuştur. Bu arada Türkiye’nin göçmenlere serbest geçiş vizesi vermesi Batı Trakya’daki birçok köyün boşalmasına neden olmuştur.
- Yunanistan’ın Batı Trakya Türkleri üzerindeki diğer bir politikası, “Türklüklerini unutturmak” üzerine olmuştur. Yunan tezine göre, Batı Trakya’dakiler Türk değil, Müslüman’dır ve Lozan’da da Müslüman olarak geçmektedir.
Rodos ve İstanköy Türklerin Dayanılmaz Sorunları Neler?
- Türk kimlikleri kabul edilmemekte ve kültürel kimlikleriyle örgütlenmeleri yasak.
- Türk çocukların çift dillilik temelinde en azından ilköğretim düzeyinde Türkçe öğrenme hakkı yok.
- Müslümanlık eğitimi için engeller var.
- Osmanlı Türklerinden kalan kültürel eserleri, zamanın tahribatına bırakılarak hoyratça yok edilmekte.
- Vakıf Malları Yönetim Kurumu üyeleri, Yunanistan’ca güdümlü bir şekilde seçilmekte.
- Zaman zaman ortaya çıkan nefret ve baskı ortamı var.
Uluslararası Antlaşmalardan Doğan Hakları neler?
Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklerin, kültürel kimliklerinin ve haklarının korunması doğrultusunda giderek artan sorunlarının nedeni, Türklerin uluslararası antlaşmalardan doğan haklarının Yunanistan tarafından yerine getirilmemesidir.
Yunanistan, Lozan Antlaşması imzalandığında adaların İtalya yönetiminde bulunmasından hareketle hükümlerinin Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türkleri bağlamadığını belirtmektedir.
Yunan tezi; Yunanistan’ın imzalamış olduğu “1913 Atina Antlaşmasına Bağlı 3 Numaralı Protokol”, “10 Ağustos 1920 Yunan Sevr Antlaşması”, “Lozan Antlaşmasının 37-45. Maddeleri”, ve “1947 Paris Antlaşması” gibi uluslararası antlaşmalar ve hükümleri ile çelişmektedir.
Antlaşmalar uyarınca, Yunanistan’daki Müslüman Türk azınlığın ana dilini serbestçe kullanabilmesi, okullar kurarak bunları yönetip denetleyebilmesi, önemli oranda bulundukları yerlerde kendi dillerinde eğitim görebilmeleri için devletin gerekli kolaylıkları sağlaması, kendilerine genel ve yerel bütçelerden pay ayrılması ve devlet tarafından Müslüman Türklerin vakıflarına saygı gösterilmesi gerekmektedir.
Sözü edilen yükümlülükler, Yunanistan’ın “bütün toprakları” için geçerli kılındığından dolayı, bugün de yürürlüktedirler ve Onikida bakımından da bağlayıcıdırlar.
Üstelik devletlerin antlaşmalar konusundaki “halefiyeti-ardıllık [hakların devri]” hakkında yapılan 1978 Viyana Sözleşmesi’nin 15. Maddesi; bir toprak parçasına yeni sahip olan bir devletin önceden onayladığı anlaşmaların, halefiyet tarihinden başlayarak o toprak parçası bakımından da geçerli olacağını düzenlemiştir.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) da 1978 yılında, “ülke toprakları statüsü” teriminin antlaşmanın imzalandığı tarihteki toprakları değil, son durumu ifade ettiği şeklinde anlaşılması gerektiği yönünde görüş açıklamıştır.
Ayrıca UAD, bu terimin daha sonra o ülke topraklarından sayılacak yerleri bile kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerektiğine işaret etmiştir.
Yunanistan’a Çağrı
Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler ve de Yunanistan Anayasası’ndan kaynaklı olarak Yunanistan’ın, Yunan soyu dışında Yunanistan’da yaşamakta olan bütün soyların kültürel haklarının korunması ve geliştirilmesi doğrultusunda yükümlülükleri söz konusudur.
Bu kapsamda: Yunanistan’ın, üstlenmiş olduğu yükümlülükleri, halefiyet ilkesi ve UAD görüşü uyarınca Rodos ve İstanköy’deki Müslüman Türkler için de yerine getirmesi gerekir.
Yunanistan’ın Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklerin kültürel kimliklerinim kabul etmesine ve anadillerinde eğitim hakkını tanımasına çağrı yapıyoruz.
Bu haklar, insanların doğuştan gelen haklarıdır.
Azim ve Karar, 28.07.2023