İLMİYE ÇIĞ’A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Sol maskeli tayfa bu gibi fırsatları kaçırmaz. Bu kez de yanıltmadılar.
Cumhuriyet ilklerinin simgesi, ulu çınar Muazzez İlmiye Çığ yaylım ateş altında.
Aile vakfı ve hekim kardeşi üzerinden insafsız, vicdansız ve ahlâksız saldırı her ne kadar İlmiye Çığ’a yönelik gibi dursa da Cumhuriyet de hedefe konmuş oluyor.
Muazzez İlmiye Çığ’ın yaşamı boyunca Sümeroloji dışında ilgi alanı oldu mu?
Bir de Cumhuriyet ve Atatürk tutkusu!
Çığ’a ve Cumhuriyete saldırı fırsatı doğunca, solcu etiketlilerin adlarını yan yana getirmekten bile rahatsızlık duydukları milliyetçi sağın ikonlarını da yazılarına eklediklerini ibretle okuyoruz.
Sonda söyleneceği başta söylemiş olalım kendisini açıkgöz sayarak harekete geçen omurgasızlara!
Kişiler yakınlarının kusurlarından, suçlarından sorumlu tutulamazlar.
Çok uzak olmayan geçmişte İtalyan hekim ve kriminolog Cesare Lombroso (1835-1909) suç ve genetik ilişkisini irdelemeyi denedi. Kişilerin kafa yapısını, kafatası ölçülerini ve suçun soyağacına dağılımını mercek altına aldı. Bu çalışmalarının geçtiğimiz yüzyılın başlarında ilgi görmüş olduğu bir gerçektir. O ilginin faşist eğilimlere esin kaynağı olduğu ve dünyayı kana buladığı da.
Bu savlarına yine o dönemin kafa karıştırıcı kavramlarından olan Sosyal Darwincilik motifleri eklemeyi de unutmamıştır Lombroso.
Sol maskeli tayfanın Çığ’a yönelik akrabalık kaynaklı saldırısının günümüzde faşizan olduğu tartışılmaz olan bu anlayışla aynı çizgiye gelmiş olduğunu unutmadan eklemiş olalım.
Bu tayfadan kimilerinin paylaşımlarında Çığ için “İyi bilmezdik!” görselleri kullandığı görülüyor. Emperyalizmin kara gücü olduğu tartışılmaz olan etnikçi-ayrılıkçı terörle sıkı fıkı olurken aklına getirmediklerini, Çığ söz konusu olunca akla getirmiş olmalarını, bununla da yetinmeyip yaylım ateşe dönüştürdüklerini görmezden gelmemek gerekiyor.
Bir anımsatma!
XXI. yüzyılda suçu ya da kusuru soy sop ilişkisiyle açıklamaya çalışan sözde solculara bir ders de Cumhuriyetin ilk yıllarından gelsin.
Milli Mücadele karşıtı gazeteci Ali Kemal’i bilmeyen kalmamıştır.
Aynı Ali Kemal’in oğlu Zeki Kuneralp’in Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisi olduğu da öğrenilmeli. Oğul Kuneralp’in yanı sıra torun Kuneralp de Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisi olabilmiştir.
Cumhuriyeti kuranlar bundan 100 yıl önce, pek çok ihanet henüz unutulmamışken suçun soy bağı üzerinden aktarılamayacağı bilinciyle bilgelik sergilemiştir.
O bilgelikten eser göremiyorsunuz kendisine solcu etiketi yapıştıran emperyal sevicilerinde.
110 yıllık yaşamında Çığ’a konuyla ilgili tek soru sormayı akıl edemeyen omurgasızların onun aramızdan ayrılmasından hemen sonra harekete geçmeleri çapsızlıklarının ve niteliksizliklerinin belgesi olarak da geçmiştir tarihe.
Son Sümer kraliçesine sesimizi duyurabilsek de bu tayfa adına özür dileyebilsek keşke.
Yüce anısı önünde saygıyla eğilerek…
Fırsatçı tayfasına son bir söz :
“Pürüzsüz duvar kir tutmaz!”