DÜNDEN BUGÜNE İHANET

Yüz yıl önceden ne fark mı var?

O zaman derneklerin üstlendiği göreve seçimde milletin oyunu başka şeyler söyleyerek alan partiler gönüllü oluyor.

Ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu olan TBMM yıkımda baş rol üstlenmiş olmuyor mu?

DÜNDEN BUGÜNE İHANET
6 Mart 2025 09:15
65
A+
A-

Ceyhun Balcı

“Tarih bilgisi, geçmişi öğrenmenin yanı sıra, bugünü anlama, geleceği de kurgulama olanağı verir.”

Türkiye Cumhuriyeti, ikinci yüzyıla adım atmışken bir başka mandacılık-sömürgecilik saldırısıyla karşı karşıya. Bu ve benzerleri cumhuriyetin başından bu yana her fırsatta kendisini gösterdi.

Yıl 1918!

Birinci Dünya Savaşı ağır yenilgiyle sonuçlanmış. Osmanlı çökmekle kalmamış, kurbanlık koyun gibi paylaşılmayı beklemektedir.

Henüz Sevr yoksa da Mondros olacakların işaret fişeğidir.

Osmanlı aydını nicelikli olmadığı gibi niteliksizdir de.

Karanlığın ve umutsuzluğun egemen olduğu ortamda aydın sayılanlar çıkış yolunu mandacılıkta görürler.

Mondros’tan hemen sonra Aralık 1918’de Wilson Prensipleri Cemiyeti kurulur. Halide Edip, Refik Halit, Ali Kemal gibi adlara Yunus Nadi, Celâl Nuri, Necmettin Sadık ve Ahmet Emin gibi gazeteciler de eklenirler.

Düşmanı Türk topraklarından kovma umudu taşımadıkları gibi onurlu bir seçenek için çaba göstermeyi de akıl edemezler. İlerleyen dönemde ABD’ye sığınarak kalkınmayı ve günyüzü görmeyi ummaktadırlar.

Her ne kadar, bu dernek kuruluşundan 2 ay sonra kapanmış olsa da zamanın aydınlarının ruh durumunu göstermesi bakımından tarihte bıraktığı iz önemlidir.

Bu dernekle neredeyse eş zamanlı kurulmuş olan Kürt Teali Cemiyeti’ni unutmamak gerekir. İngiltere ve Osmanlı döneminin gerici partisi Hürriyet ve İtilaf’la da yakın ilişkisi bulunan derneğin yabancı destekli bir Kürt devleti kurma çabalarına destek olmayı amaçladığı kuşkusuzdur. Dernek 1921’de TBMM kararıyla kapatılmıştır.

Amerikan mandacısı olur da dönemin güçlü emperyal devleti İngiliz mandacısı olmaz mı?

Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan bir gün sonra İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurulur. Hürriyet ve İtilaf Fırkası’yla yakın ilişkisi bilinen dernek doğrudan İngiliz desteklidir. İstanbul’da yoksullara et dağıtarak da toplumun ilgisini ve sevgisini kazanmayı göz ardı etmez.

Günümüze gelirsek!

Ekim ayında MHP önderi Bahçeli tarafından gündeme sokulan “Terörsüz Türkiye” etiketli, bebek katili Öcalan’a başrol veren sözde “bilgelik” hareketini tarihte yaşananların ışığında irdelemekte yarar var.

Bahçeli, siyasi yaşamı boyunca kitleleri şaşırtan kararlarına bir yenisini ekledi böylelikle. Ortadan ikiye bölünmüş Türk milletinin bu konuya yaklaşımı da “bölünmüşlük” ortak paydasında gelişti. Bunda siyaset kurumunun etkisizliği ve tepkisizliği önemli rol oynadı.

TBMM’de grubu bulunan partilerden yalnızca birisi sınırlı sandalye sayısıyla bu emperyal projeye karşı dururken, bir başkasının genel başkanı uydurma gerekçelerle tutuklanmış durumda.

Kuryelik görevi üstlenen etnikçi-bölücü partinin temsilcileri İmralı’yla Ankara ve Irak kuzeyi arasında mekik dokudular. İktidar bu süreci sahiplenmez görünmeye çalışsa da on binlerce insanın ölümünden sorumlu bir hükümlüyle bağ kurulmasına yol vererek kurgunun içinde olduğunu ortaya koymuş oldu.

Olan bitenin adını koymak gerekirse!

Yaklaşık 100 yıl önce dernekler aracılığıyla yaşama geçirilmeye çalışılanın bire bir aynısıdır.

Utanç kaynağı olması gereken bu durum kamuoyu yönlendiriciliğiyle karartılmaktadır.

Emperyalizmin Lozan’da not edip cebine koyduğu istekler bir kez daha önümüze konmuştur. Bu hıyanet kurgusuna açık ve anlaşılır şekilde karşı durması gereken kurucu partiyse “saydamlık” ve “TBMM” sayıklamalarıyla dolaylı da olsa ortak olmakta sakınca görmemektedir.

Şu ya da bu şekilde kurguya engel olabilecek güçler devinime geçirilemezse Sevr’le 100 yıl aradan sonra bir kez daha tanışmamız kaçınılmaz olacak.

Yüz yıl önceden ne fark mı var?

O zaman derneklerin üstlendiği göreve seçimde milletin oyunu başka şeyler söyleyerek alan partiler gönüllü oluyor.

Ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu olan TBMM yıkımda baş rol üstlenmiş olmuyor mu?

Azim ve Karar, 06.03.2025