CHP HALKIN PARTİSİ NASIL OLABİLİR?
Mustafa Kaymakçı
“CHP Halkın Partisi Nasıl Olabilir?”sorusuna birçok yanıt verilebilir. Ancak bunun yanıtını vermek için Türkiye ve CHP’nin içinde bulunduğu durumun nedenlerini biraz geçmişe bakarak aramak gereği var.
12 Eylül 1980 Darbesi’ne biraz bakalım mı?
12 Eylül 1980 Darbesi’nde anamalcı dış güçlerin, baştaAmerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batı ülkelerinin işlevi neydi? Bu ülkeler sömürülerinin devamı için, kendilerine göre Doğu olarak tanımladıkları Türkiye’nin daha eşitlikçi, sanayisi gelişmiş ve Tam Bağımsızlık temelinde yönetimlere sahip olmalarını hiç istememişlerdi. Bu kapsamda emperyalizme karşı mücadelede örnek olan Atatürk’ü hiç benimsememişlerdi.
12 Eylül 1980 Darbesi’nin arkasındaki gücün kim olduğunun yanıtını, 1970’li yıllarda CIA’nın Türkiye şefi olan Paul Henze’nin, 12 Eylül darbesini Başkan Jimmy Carter’a “Bizim Çocuklar Başardı” , diye verecekti.Bir başka deyişle bu hareketin temel nedeni ,Türkiye’nin denetim altına alınması için, işbirlikçi ve gerici hükümetler tarafından yönetilmesine uygun bir ortam yaratmaktı.
12 Eylül 1980 Darbesi ile TBMM kapatıldı. 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 680 bin kişi fişlendi. 230 bin kişi yargılandı. 517 kişi asıldı. Binlerce kişi işkenceden geçirildi.
Türkiye genelinde, şiddete hiç karışmamış, ülkesinin çıkarlarını toplumcu bir anlayışta gören ve bu doğrultudaki yasal örgütlerde çalışan binlerce aydın ve akademisyenin de 12 Eylül Askeri darbesi ile kamu görevlerine son verildi.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve “Kenanist”lerin sabah akşam “Atatürk, Atatürk” diye diye Atatürk’ün “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (Öğretim Birliği Yasası)” rafa kaldırıldı.
Atatürk’ün “Tam Bağımsızlık” şiarından mahrum 12 Eylül Paşaları, Avrupa’da Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerine ve şeriatçı Suudi Arabistan Devleti’ndeki “Rabıta” olarak bilinen örgütten maaş bağlanmasına izin verdiler.
12 Eylül Askeri Darbesi, Türkiye’de var olan şeriatçı örgütlenmeleri hızlandırdı. Bunların en bilineni FETÖ idi. Bu örgüt, Fethullah Gülen’in telkinleri ile bir araya gelen insanların oluşturduğu, 1960’ların sonunda İzmir’de ortaya çıkan Said Nursi temelli öğretiye dayalı, özünde ve hedefinde laiklik karşıtı ve şeriatçı bir yapıydı.
Bu örgütlenmenin aslında ABD ve Batı’nın her türlü desteği ile gerçekleştirildiği günümüzde artık sır değildir. Gülen’in ABD’ye sığınmış olması ve iade edilmek istenmemesi bunun somut bir göstergesidir.
12 Eylül Askeri Darbesi’nin bir olumsuz yanı da siyasi partiler üzerinde oldu.Partilerkapatıldı.Daha sonra bütün partiler sosyo-ekonomik yaklaşım açısından farksız duruma getirildi.
CHP, Düzenin Yedek Lastiği Durumuna Nasıl Getirildi?
1980 yıllara değin sol sosyal demokrat çizgiyi savunan CHP de, liberal sağ düzenin yedek lastiği işlevine sokuldu.Askerlik arkadaşım, namuslu politikacı Erol Çevikçe(*),yazmış olduğu bir yazıda şunları dile getiriyor:“12 Eylül 1980 darbesi partileri kapatmakla yaptığı yanlışın daha büyüğünü, partiler yasasını antidemokratik hale getirmekle yaptı. O tarihten bu yana hemen hiçbir partide, parti içi demokrasi kalmadı. CHP’de de yeniden açıldığı 1992’den özellikle 2010 genel başkan değişiminden bu güne dek milletvekili adaylarının tamamına yakınını Genel Başkan belirledi. Öylece, son beş seçimde halka, AKP’de olduğu gibi CHP’de de genel başkanların atadığı adayları sandıkta onaylamak kaldı”.
Öncelikle bu tespite katılıyorum.
Ben de şunları eklemek isterim.
“1-12 Eylül Askeri Darbesi’nin yönlendirmesiyle neoliberal uzantılar, CHP parti üst yönetimi üzerinde çöreklendi. Çünkü partiler yasasının antidemokratik hale getirilmesiyle akçalı durumları çok iyi olan sağ toplumsal güçler, CHP’nin gerek il, gerekse parti üst yönetiminde egemen oldular,Parti meclisi ve Millet Vekilleri(MV) onlar arasında seçildi.
2-Bunun sonucunda CHP’nin Parti meclisi ve MV’leri arasında işçi ve köylü sınıfının ve de meslek odalarının temsilcileri neredeyse yoktu.
3-CHP’nin programında göstermelik sol söylemler yazılmasına karşı fiiliyatta sağ ekonomik söylemler egemen oldu. Söz gelişi “özelleştirmeleri biz daha iyi yaparız denmedi mi?”
4-Bütün bunlara karşı CHP, hala aydınlanmacı, halkçı-kamucu, laik ve demokratik bir geleneğin içinde Cumhuriyetçi bir -habitusa- sahip seçmenlerden oy almaya devam ediyor. Bir başka deyişle, bu seçmenler CHP’nin hala Cumhuriyetin yaşayabilen yapısal özelliklerini savunuyorlar. Çünkü onların şimdilik gidecek yerleri yok gibi”.
CHP Halkın Partisi Nasıl Olabilir?
Şu söylenebilir: CHP’in tek seçeneği;hakça bir düzeni vaat eden yeniden sol sosyal demokrat,daha açıkça Kemalizm’in değerlerini içselleştiren bir parti olmaktan geçmektedir.
Emekçiler, emekliler, yoksul köylüler, topraksız köylüler,mevsimlik tarım işçileri,yurt bulamayan öğrenciler, Türkiye dışında umut arayan nitelikli doktorlar ve mühendisler, çevreciler,giderek fakirleşen esnaf,kısaca sokağın sesi bunu bekliyor.
CHP, sokağın direnişine ses vermeli, onları örgütlemelidir.
CHP, Türkiye için ekonomi-politika bağlamında özelleştirme politikalarını değil, çalışanların denetiminde, planlı karma ekonomiye dayalı, demokratik katılımcı bir kamusal yaklaşımını, devletçiliği/kamuculuğunöne çıkarılmasını savunmalı ve kitlelere bunu anlatmalıdır.
Bir başka deyişle, CHP, yerel-merkez dengesi kurulmuş bir devletçiliği devreye sokacağını açık bir şekilde programına almalıdır.
Bu bağlamda, şirketlerin hegemonyası yerine üretici ve tüketici kooperatifleri ile patronsuz fabrikalar gibi büyük yığınların egemenliğinde bir yapılanmayı savunmak ve öne çıkarmak gereklidir.
Kısaca, CHP, kamu yatırımcılığı ile daha eşitlikçi bir kalkınmayı içeren büyümeyi hızlandırma olanağını öngörmelidir. Bu amaçla iki temel programı yaşama geçirmelidir.
Biri; insanların çalışma hakkı ve emeğinin değerini kollayan bir sosyal program, ikincisi de Türkiye’nin gereksinmelerine uygun bir Bilim ve Teknoloji programıdır.
Gelir dağılımını düzeltmenin, hakça bir düzenin kurulması kadar Türkiye’nin eşitlikçi bir şekilde büyümesinin başka çaresi yoktur.
Yoksa,”Biz daha iyi yönetiriz “ söylemi boş bir söylemdir. CHP, bu söylemden arınmalıdır.
(*) Erol Çevikçe, durmaksızın daha iyi bir Türkiye ve CHP için yazılarını sürdürüyor. Bakınız:https://qoshe.com/yazar/erol-cevikce/2805994
Azim ve Karar, 07.11.2023