BOĞAZİÇİ
Yeni yıl yeni sorun!
Boğaziçi rektörlüğü!
Hemen her olumsuzluktan kazanç sağlamaya alışmış sınır tanımaz iktidar Boğaziçi rektörlüğü ataması üzerinden de utku kazanmaya kararlı görünüyor!
Diyelim ki tepki verilmedi!
İktidar kendince kale olarak tanımladığı Boğaziçi’ni emeksiz ve zahmetsiz düşürmüş oluyor.
Tepki verilirse de senaryo belli!
Tepkileri terörle ve din düşmanlığıyla özdeşleştirip saygınlıktan arındırmak! Şöyle ya da böyle tepkileri alt edip yenilgiye uğratmış görünme başarısına erişmek!
Her iki yol da iktidarı başarıya ulaştırıyor!
Boğaziçi’nde olup bitenlere yaklaşım her geçen gün yeni boyut kazanıyor!
Çeşitli ortamlarda bunların her türüne rastlanabiliyor!
Örneğin, Boğaziçi tarihinden yola çıkarak bu üniversiteye misyonerlik yakıştırması yapılıyor. Bu eğilimde olan insanlar yalnız Boğaziçi’nde mi var? Başka pek çok üniversitede misyoner ruhlu insanlar yok mu?
Diğer yandan, Boğaziçi’nde rektörlük yapmış olanların mason etiketine vurgu yapılıyor!
Pes doğrusu!
Her iki durum da “ben senin babanı da sevmezdim!” anlayışıyla tanımlanabilir. Son derece yakışıksızdır.
Şu andaki tartışma konusu nedir?
Boğaziçi’ne rektör olarak atanan kişinin bu göreve yaraşırlığı değil midir!
Dolayısı ile, sorun bu kadar açık ve ortadayken Boğaziçi tarihinden girip masonluktan çıkmak şık olmadığı gibi etik de sayılmaz!
Ülkemizin son zamanlarda alışık olmadığı bir direniş var Boğaziçi’nde.
İktidar bu direnişi lekelemek için elden gelen kışkırtmayı esirgemiyor!
Bugünkü sorunla uzaktan yakından ilintisi olmayan az önce değindiğim türden kuşku yaratma amaçlı paylaşımlar iktidarın değilse kimin ekmeğine yağ sürüyor?
Ayıplıyorum be ve benzeri bağlamından kopuk buram buram komplo kokan yaftalamaları!
Azim ve Karar, 06.02.2021