ŞEHADET
Ceyhun Balcı
Sözlük anlamı şöyle verilmiş şehadetin : “Yüksek bir ülkü uğrunda ölme”
Dinsel kökeni de vardır bu nitelemenin. Ama, yaygın anlamı vatanı için savaşan ve ölendir.
Son yıllarda şehit ve şehadet kavramlarının ulu orta kullanılır olduğunu görüyoruz.
Hiç kimselerin anısına saygısızlık etme niyetinde değilim.
Ama, ne Amasra’da göçük altında kalan madencimize ne de depremde yıkıntı altında kalan insanımıza şehit diyebilir miyiz?
Hiç uğruna ölmüşlerdir.
Önlenebilirdi ölümleri.
Depremin toplumsal suçların toplamından kaynaklanan bir yaptırım olduğu açıktır. Kuralsız yerleşim, denetimsiz yapılaşma ve bunlar kadar önemlisi doğaya budalaca meydan okuma kaynaklı değil midir deprem temelinde yaşananlar.
Şehadet unvanını bu denli kolay dile getirme ve dağıtmanın ardındaki neden bu konudaki sorumsuzluğun örtülmesi, karartılması amaçlı olduğu kuşkusuzdur.
Toplumsal suçu özendiren, önüne geçmek şöyle dursun çıkartılan imar barışlarıyla yüreklendirenlerin telaşından kaynaklanmaktadır şehadetin sığınağa dönüştürülmesi.
Yineleme gereği duyuyorum!
Depremde yitirdiklerimizin yüce anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Şehadet unvanı verilen yurttaşlara şehadetle ilgili her türlü yasal hak da tanınacak mı?
Geride bıraktıkları bu haklardan eksiksiz yararlanacak mı?
Yalın soru budur!
Şehadet kavramı elbette saygıdeğer ve yücedir.
Bu özelliği, şehadetin ulu orta dillendirilmesinin önündeki engel olmalıdır.
Nasıl olsa unutulur!
Biz günümüzü kurtaralım da gerisi kolay anlayışı olanca gücüyle iş başındadır.
Depremde yaşamını yitirenlerin kendilerine geldiklerinde devlete başvurmaları durumunda şehadetle ilgili alacakları yanıt ne olacaktır?
Salgın sırasında yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının “iş kazası” kapsamında değerlendirilmesine bile ayak sürüyenlerin bu soruya verecekleri yanıtı kestirmek güç olmasa gerek.
Karartma ve sorumluluktan sıyrılma için şehadetin bile kullanışlı bir aygıta dönüştürüldüğünü üzülerek gördük.
Ne yazık ki bunu da yaşadık!
Azim ve Karar, 12.02.2023.