CAHİT ARF’TAN SAİDİ NURSİ’YE

CAHİT ARF’TAN SAİDİ NURSİ’YE
7 Ocak 2024 11:08
300
A+
A-

Ceyhun Balcı

Güç zehirlenmesi yaşayan iktidarın Türkiyesinde yaşama geçmeyecek gelişme kalmadı denebilir.

Vahdettin’le başlayan Şeyh Sait’le süren güzelleme furyasına Saidi Nursi eklendi. Doğrusu Saidi Nursi uzunca süredir güzellenmekteydi. Güzellemenin boyut değiştirerek akademik kisveye büründüğünü söylemek de yanlış olmaz.

Doğrudan Saidi Nursi’den söz edilmese de özenle irdelendiğinde Saidi Nursi’nin “akademik” bir yayında başvuru kaynağı olduğu görülüyor.

Son günlerde adından sıkça söz ettiren bir tıp alimiyle tanıştık. Konya’daki bir üniversitede Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları üzerinde akademik unvanı bulunan bir kişilikten söz ediyoruz.

Bu arada, yaptığı yayınların aldığı atıfların da hatırı sayılır nicelikte olduğunu eklemeliyiz.

Akademik yayın işini nitelikten çok niceliğe indirgeyen sistemin verdiği fırsatı sonuna dek kullanmış.

Covid-19’dan ölen hastaların öteki dünyadaki yaşamlarına ilişkin “bilimsel(!)” bir yargıda bulunma gereği duymuş.

Yayının(!) kaynakça bölümünde Saidi Nursi Risalesi yer alıyor.

“Süper akıllı toplum”a doğru yol alan dünyada karanlıkta, olmayan kara kediyi aramak bu değilse nedir?

Kendince inanan-inanmayan sınıflaması yapan yazar inanmayanların öteki dünyada karşılaşacağı yaptırımın sevdikleriyle birlikte infaz edilmek olduğunu da eklemeyi unutmamış yazar.

Hak, hukuk, adalet ve elbette akademinin gerçekten var olduğu ortamda böylesi bir sözde yayının ardından yer yerinden oynamalıydı.

Ne gezer!

Bir bilimsel dergi nasıl olur da böylesi bir zırvaya yer verir sorusu akla getirilebilir doğallıkla.

Akademik ortamda akademik ürün vermenin koşullara ve ölçütlere bağlandığı anımsanırsa bu gereksinimin giderilmesi bakımından merdivenaltı sözde dergilerin hiç de az olmadığını, bu ve benzeri dergilerin ortamdaki kuralları aşma çabası içindekilerin istemlerini fırsata dönüştürerek para karşılığı makale yayınlama işine girdiklerini ve bu işin göz ardı edilemeyecek bir büyüklüğe ulaştığını eklemiş olalım.

Bu yazıya konu dergi Slovakya’da yayımlanmış. Benzeri dergilerin dünyanın pek çok ülkesinde yayımlanmakta olduğu bilinmeyen bir durum değil.

Bu arada, yapay zekânın da bu bağlamda sahneye çıkartıldığını, akademik ortamlarda yapay zekâya yazdırılan tezlerin, doktora çalışmalarının ve makalalerinin tartışıldığını belirtelim.

Hatta, bu ve benzeri sahte bilimsel ürünlerin ayırt edilmesi için yazılımların geliştirilmekte olduğunu da.

Bununla yetinmeyen yazar tıp öğretimiyle din öğretiminin bütünleştirilmesi gereğine vardırmış işi.

Takvimler ilerlerken geriye gidişi hız kazanan Türkiye’de zamanı 65 yıl kadar geriye saralım.

Altmış beş yıl önce, görseli bugünlerde dolaşımda olan 10 TL’lik banknotları süsleyen ünlü matematikçimiz Cahit Arf Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde verdiği halk konferansında günümüzün ilgi gören konusu “makine düşünmesi” üzerine bilgilendirmiş izleyenleri.

Cumhuriyetle ilgili sayısız tanım okumuşsunuzdur.

Çok benimsediklerimden birisidir, Cumhuriyetin bizlere bir aklımız olduğunu anımsatmış olması. Aklımız olduğunu anımsayınca onu kullanmaktan kaçınamamış oluşumuz.

Aklını kullanan Cumhuriyet yerini bu yazıya konu olan sözde ürünleri verebilen cehalete bıraktı yerini. Adındaki Cumhuriyet varlığını sürdürse de Saidi Nursi’nin akademik(!) kaynak olabilmiş olması Cumhuriyetin içine düşürüldüğü durumu tüm ağırlığıyla ve açıklığıyla ortaya koyuyor.

Dünyaya baktığımıda gördüğümüz şudur!

Aklını kullananlar güler, kullanmayanlar ve bizim gibi üreten olmaktan uzaklaşan ve müşteri olma kararlılığı içinde olanlar ağlar!

Bu çarkı geriye döndüremediğimiz sürece yaşamakta olduğumuz bocalama katlanarak artacaktır.

Azim ve Karar, 07.01.2024