YASSIADA YARGILAMALARI
Suay Karaman
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop ile 192 milletvekili, 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrası Yassıada Mahkemeleri’ndeki yargılamaların hukuki dayanağını ortadan kaldıran kanun teklifi hazırlayarak, TBMM Başkanlığı’na sundu. TBMM’de bulunan tüm siyasi partilerin de destek verdiği bu kanun teklifi, 23 Haziran 2020 tarihinde TBMM’de kabul edildi.
Bir geçici maddesi ile yürütme maddesi dışında, iki maddeden oluşan yasa ile Yüksek Adalet Divanı tarafından gerçekleştirilen ve Yassıada yargılamaları olarak bilinen kararlar yok sayıldı. Ayrıca yeni bir dava yolu öngörülerek, Yüksek Adalet Divanı’nın kuruluşuna ve yetkilerine ilişkin kanun hükümlerinin yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte hükümsüz hale gelen kararlardan kaynaklanan zararların tazminine de olanak sağlandı.
1950 ile 1960 yılları arasında ülkemizi yöneten Demokrat Parti iktidarı, izlediği hukuk dışı tutumla diktatörlüğe dönüşmüş, ekonomik dengeler alt-üst olmuş, yolsuzluk, yoksulluk ve pahalılık artmış ve ülkemiz kardeş kavgasına sürüklemiştir. 6-7 Eylül 1955 tarihindeki faciayla dünyaya rezil olmamızın yanında özellikle 18 Nisan 1960 tarihinde olağanüstü ve anayasaya aykırı yetkilerle kurulan “Meclis Soruşturma Komisyonu (Tahkikat Encümeni)” ile demokrasiye son verilerek, sivil darbe yaşanmaya başlanmıştır. Bu tarihten sonra çıkan olaylarda ölen ve yaralananlar olmuş, ülke büyük bir iç karışıklığa sürüklenmiştir. 27 Mayıs 1960 İhtilali ile bu hukuk dışı tutum ve davranışlara son verilmiş, yeni bir anayasa hazırlanarak, demokratik rejime işlerlik kazandırılmıştır.
Yassıada yargılamaları, 14 Ekim 1960 tarihinde başlayıp, 15 Eylül 1961 tarihinde karara bağlanmıştır. Toplam 17 dosyada toplanan davalar, “anayasayı ihlal” davasıyla birleştirilmiştir. Tutuklular demokrasiye aykırı tutum ve davranışlar, anayasayı ihlâl, diktatörlük kurmak, vatana ihanet, yolsuzluk, meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, CHP’nin mallarına el konulması, Kırşehir’in ilçe yapılmasından suçlu bulundu ve 6-7 Eylül olaylarından da DP sorumlu tutuldu.
Yüksek Adalet Divanı’nın kararına göre, 592 sanıktan, 15 sanık idam cezasına çarptırıldı. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan için verilen idam kararları oy birliğiyle alındı. Milli Birlik Komitesi tarafından 65 yaşın üzerinde olan Celal Bayar’ın idam cezası kaldırıldı. Ancak bütün iyi niyetli çabalar, diğer üç sanığın idamını önlemeye yetmedi.
TBMM tarafından kabul edilen 22 Mayıs 1987 tarihli ve 3374 sayılı yasayla Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın İmralı’da bulunan mezarları, İstanbul’da yaptırılan anıtmezara taşınmıştır. Daha sonra bu yasada değişiklik yapan 11 Nisan 1990 tarihli ve 3623 sayılı yasayla, Yassıada yargılamaları sonucunda ceza alanların itibarlarının hukuken iadesi sağlanmıştır. Zorlama bir yasayla hukuken iade edilen itibarların, vicdanen yok hükmünde olduğu açıktır. Ülkeyi karışıklığa sürükleyip, emperyalizmin oyuncağı yapanlar için, itibar iadesi sadece siyasidir.
TBMM’de kabul edilen 23 Haziran 2020 tarihli ve 7248 sayılı yasa, 1 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın adı şöyledir: “Teşkilatı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun.”
Yasanın 1. maddesi şöyledir: “12/6/1960 tarihli ve 1 sayılı 1924 Tarih ve 491 Sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun 6 ncı maddesi ile 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”
TBMM, yürürlükte olmayan bir yasayı oybirliğiyle yürürlükten kaldırmıştır. Çünkü 12 Haziran 1960 tarih ve 1 sayılı yasa zaten yürürlükte değildir. Yapılan bu düzenleme, 1924 Anayasası’nı değiştiren bir kanun olduğu için, 1924 Anayasası’nın yürürlükten kalkmasıyla bu yasa da doğal olarak yürürlükten kalkmıştır. Böylece bu yasayla, yürürlükten esasen kalkmış bulunan anayasanın bir maddesi yürürlükten kaldırılmış oluyor; ortada büyük bir hukuk skandalı vardır. Yürürlükte olmayan bir yasayı, yürürlükten kaldırmak toplumla alay etmektir, kandırmaktır. Eğer 1 sayılı yasa yürürlükte olsaydı, bu yasa bir anayasal yasa olduğu için ancak anayasa değişikliğiyle yürürlükten kaldırılması gerekirdi.
Yasanın 2. maddesi şöyledir: “Bu Kanunun;
a) 1 inci maddesi 27/5/1960 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.”
TBMM, yürürlükte olmayan bir yasayı 27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırdığına göre Yüksek Adalet Divanı’nın yaptığı yargılamaların hukuki bir dayanağının kalmadığını söylemek de yanlıştır. Yasa ile geçmiş değiştirilemez, yasa gelecek için yapılır. Üstelik mahkeme kararları, yasa ile değiştirilemez. TBMM’de kabul edilen bu yasa, sadece hukuk bakımından değil, akıl ve mantık bakımından da çok ağır hatalarla doludur.
Hukuktan yoksun böyle bir yasanın kabul edilmesi demek yakın gelecekte Seyid Rıza, Şeyh Sait gibi hainler hakkında verilen İstiklal Mahkemeleri kararlarının da kaldırılmasına uzanacaktır. Osmanlı Mebusan Meclisi varken, Osmanlı hükümeti varken, padişaha karşı direnerek, bağımsızlık savaşı başlatan Mustafa Kemal Paşa’nın bile isyankâr, hatta hain sayılmasının önü açılacaktır. Bu tehlikeli projeye oybirliği ile destek verenler, tarih önünde hesap vereceklerdir.
Üstelik bu yasayı hazırlayanın bir hukuk profesörü olduğu düşünülünce, akademik yaşamın, eğitimin, düşünmenin, siyasetin hatta etiğin sorgulanmasının gerektiği çok açıktır. Böylece TBMM’deki siyasi partilerde bulunan hukukçu vekillerin de hukuktan ne anladıkları ortaya çıkmıştır. Siyasi iktidar, düşen oylarını yükseltmek için yeni bir hukuk skandalına imza atmıştır ve tüm muhalefet de buna oybirliğiyle destek olmuştur. Bu sıkıntılardan, bu siyasetçilerden ve bu sivil darbeden kurtulmanın ancak Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünmekle mümkün olacağı bilinmelidir.
Azim ve Karar, 20 Temmuz 2020.