ZULÜM

ZULÜM
10 Mart 2024 20:14
1.400
A+
A-

Suay Karaman

28 Şubat 1997 tarihinde askerlerin ve sivillerin birlikte olduğu Milli Güvenlik Kurulu toplantısında “rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken önlemler” başlığı altında oybirliği ile alınan kararların, bugün yaşadığımız sıkıntıları görünce ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. 28 Şubat 1997 tarihinde alınan 18 maddelik tavsiye kararları, Refah-Yol Hükümeti tarafından 13 Mart 1997 tarihinde imzalanarak ‘Bakanlar Kurulu Kararı’ haline getirildi. Bu kararlar, tarikatların devleti ele geçirmesine son verilmesi bakımından çok önemliydi ve ülkemiz için bir dönüm noktasıydı. 28 Şubat, tarikatları ve cemaatleri tehdit olarak kabul etti ve ABD ile işbirliği içindeki siyasal İslamcılıkla mücadele etmeye başladı. 28 Şubat’ın en önemli amacı, demokratik ve laik cumhuriyetimizin yaşamasını sağlayacak girişimleri başarmaktı. Bugün laiklik ilkesi yok edilirken bu kararlar, daha da önem kazanmaktadır. O gün herkesin desteklediği bu süreç, günümüzde yok sayılmaktadır.

28 Şubat 1997 tarihi; Türkiye Cumhuriyeti’nin, emperyalist devletlerin desteklediği ılımlı İslam politikasına ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı çıkışıdır. 28 Şubat, devlete Fethullah Gülen cemaati tehlikesinin duyurulmasıdır. Ancak emperyalist devletler ve yerli işbirlikçilerinin oyunlarıyla, 28 Şubat kararları uygulanamaz hale getirilmiş ve çökertilmiştir. Ardından AKP projesi uygulamaya konularak, hepimizin yaşadığı bu sıkıntılı günlere gelinmiştir.

Eğer 28 Şubat kararları tam olarak uygulanabilseydi, ülke olarak bugün her yönden çok daha farklı yerlerde olacağımız kesindi. Laiklik ilkesinin korunması, tarikat okullarının Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmesi, tarikatların etkinliklerine son verilmesi, bürokrasi ve yargının irticadan temizlenmesi, kıyafet yasasının uygulanması, 8 yıllık kesintisiz eğitimin uygulanmaya konulması, ülke sorunlarının ümmet kavramı yerine millet kavramıyla çözümünün sağlanması, büyük kurtarıcımız Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıkların gerekli yasalar içinde önlenmesi gibi bugün halen geçerliliğini koruyan bu kararlara karşı olmak, laik ve demokratik cumhuriyetimizin temellerine dinamit koymak anlamına gelmektedir.

Bugün ülkemizde ileri faşizm örnekleri sergileyenler, “Türkiye geçmişi ile yüzleşiyor” aldatmacasıyla kendi sivil darbelerinin üzerini örterek, 28 Şubat sürecinden intikam almaktadırlar. Buna da “askeri vesayete son verdik” diyerek toplumu aldatmaktadırlar.

Fethullahçı savcılar tarafından iddianamesi yazılan 28 Şubat davası, hukuka aykırı şekilde sürdürülerek 13 Nisan 2018 tarihinde oybirliğiyle “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini zorla düşürme veya vazife görmekten men” gerekçesiyle 21 sanığa müebbet hapis cezası verilerek bitirildi. Verilen cezalar 9 Temmuz 2021 tarihinde Yargıtay tarafından onaylanarak, 14 sanığın müebbet cezası kesinleşti. 19 Ağustos 2021 tarihinde 14 sanık hakkında yakalama kararı çıkartıldı ve tutuklandılar. Yaşları 80 civarında olan sanıkların cezaevine gönderilmesi tam anlamıyla demokratik ve laik cumhuriyetten intikam almaktır.

Bugün cezaevinde ölüme terk edilen Orgeneral Çetin Doğan 84, Orgeneral Fevzi Türkeri 83, Korgeneral Yıldırım Türker 83, Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak 79 ve Tümgeneral Erol Özkasnak 78 yaşındadır. 28 Şubat davasında, sağlık sorunlarına karşın hapiste tutulan 85 yaşındaki Korgeneral Vural Avar, 20 Aralık 2022 tarihinde hayatını yitirdi. Daha önce üç komutan sağlık sorunları nedeniyle salıverilmişti ancak Vural Avar için bu uygulama yapılmadı. Sağlık durumları bozulmasına karşın, komutanların tutuklulukları devam ettirilmektedir. Demokratik ve laik cumhuriyetimizi koruyan, Atatürk ilke ve devrimlerini savunan, ülkemizin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkan değerli komutanlarımız, hiç suçları olmadığı halde, ölüme mahkûm edilmişlerdir.

Tanımaktan onur duyduğum değerli Orgeneral Çetin Doğan ve ailesinin ne kadar sıkıntılı ve üzüntülü günler geçirdiğinin tanığıyım. 2003 yılında 1. Ordu Komutanlığı görevinden emekli olan Orgeneral Çetin Doğan, sahte olduğu ortaya çıkan kanıtlarla Balyoz Davasından yargılanarak 22 Şubat 2010 ile 19 Haziran 2014 tarihleri arasında 4 yıl 4 ay Silivri’de hapis yatırıldı. Balyoz davası gibi 28 Şubat davasındaki yargılamalarda da büyük hukuksuzluklar bulunmasına karşın 19 Ağustos 2021 tarihinde Orgeneral Çetin Doğan tekrar tutuklanmıştır.

Birçok rahatsızlığı olmasına karşın Adli Tıp Kurumu tarafından ‘sağlam’ raporu verilen Orgeneral Çetin Doğan, Buca cezaevine gönderildi.

Kronik rahatsızlıkları olan Orgeneral Çetin Doğan, avukatı aracılığıyla ‘infaz ertelemesi’ talebiyle savcılığa başvuru yaptı. Orgeneral Çetin Doğan, beş damarından by-pass olmuş, Silivri’de cezaevinde iken tekrar tıkanan damarlarına stent takılmış, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı üzerine prostat kanseri olmuş ve ağır bel ameliyatı geçirmiştir. 2022 Ekim ayında kanama geçirerek, yerinin saptanabilmesi için endoskopi ve kolonoskopi yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu tetkiklerin acilen yapılması gerekirken randevu yaklaşık iki ay sonraya 6 Aralık 2022 tarihine verilmiştir. Bu süreçte iki kez de mide kanaması geçirmiştir.

Orgeneral Çetin Doğan, halen tutulmakta olduğu Buca cezaevinde 1 Mart 2024 günü akşam saatlerinde şiddetli bir göğüs ağrısı geçirmiştir. Ağrının şiddeti yüzünden hücredeki acil çağrı butonuna ulaşamamış, ancak biraz güç toplayabildikten sonra ulaşmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan tetkikler sonucunda daha önce resmi sağlık raporlarıyla da tespit edilmiş olan safra kesesindeki çok sayıdaki taşlardan birinin vücutta yaşamsal risk oluşturacak şekilde tıkanma yarattığı görülmüştür. Bunun üzerine acil olarak 4 Mart 2024 Pazartesi günü yapılan bir operasyon ile taş alınmış, safra kesesine stent takılmıştır. Safra kesesinin alınmasına yönelik ikinci bir operasyonun gerekliliği ve zamanlaması konusunda tetkikler devam etmektedir.

Kalp ve yüksek tansiyon dahil, hayati risk arz eden çeşitli kronik hastalıkları bir çok resmi sağlık raporu ile tespit edilen Orgeneral Çetin Doğan hakkında, Adli Tıp Kurumu’nun düzenlediği sürekli hastalık ve kocama halini tespit eden Nisan 2023 tarihli raporu vardır. Anayasa gereğince bu sürecin işletilmesine yönelik işlemler Adalet Bakanlığınca Mayıs 2023 tarihinde tamamlanmış ve dosya Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilmiştir. Ancak süreç, bugüne kadar tamamlanmamıştır.

Türk Ordusunun şerefli subaylarına bu zulümleri, bu işkenceleri yapanlar suçludur. Bununla birlikte bu olaylara tepki vermeyenler, gündeme getirmeyenler de bu suçlara ortaktır.

Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine bağlı Türk Ordusunun şerefli subayları sahte kanıtlarla, FETÖ’cü yargıçların kararıyla cezaevine yollandı ve orada ölmeleri için her şey yapılıyor. Bu kinin nedeni Atatürk’ten ve laik cumhuriyetten intikam almaktır. Unutmayalım hukuk, bir gün herkese gerekecektir, bu hesaplar günü geldiğinde sorulacaktır. Bu zulümleri yapanların da yargılanacağını unutmayalım…

Azim ve Karar, 11 Mart 2024