EKMEK KARTI VERİLMİŞTİR
Ceyhun Balcı
Yazının başlığı benim kuşağıma ve büyüklerime yabancı gelmeyecektir. İkinci Dünya Savaşı genç Türkiye Cumhuriyeti için barut kokusundan uzak kalmak demekti. Bu şansın, o günlerde ülkemizin başında bulunan yöneticilerin olağanüstü çabasıyla da yaratıldığını görmezden gelemeyiz. Buna karşılık sıkıntıdan da bağışık değildi ülkemiz ve milletimiz.
Türkiye Cumhuriyeti, Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan haritayı yırtma özgüveni ve vatanseverliği gösterenlerce kuruldu. Başka deyişle, hesap erkenden kapatıldı. Hesabı erkenden kapatamayanların İkinci Dünya Savaşı’na tutuşması kaçınılmazdı.
Türkiye’nin bu savaşın dışında kalması kaçınılmazlığın ötesinde bir zorunluluktu.
Geçenlerde adını stadyumdan sildikleri Şükrü Saraçoğlu’nun da dönemin başbakanlarından olduğunu yeri gelmişken anımstamış olalım.
Bu zorunluluk gereğiydi Varlık Vergisi. Bugünden bakarak o günlerin zorunlu uygulamalarını eleştirenlerin çokluğu yanıltmasın. Bu ve benzeri yaklaşımlar hiç bir dönemde eksik olmadı.
Bu yazının başlığı olmanın yanı sıra görseli de olan “EKMEK KARTI VERİLMİŞTİR” kaşesi bugün de sakladığım rahmetli babamın nüfus cüzdanının ilk sayfasında sararıp solmuş olsa da varlığını sürdürüyor.
O sıralarda İzmir Atatürk Lisesi öğrencisidir. Muğla’dan geldiği için yatılıdır. Bugün 3-4 saatte alınan Muğla-İzmir arası o yıllarda bir günü aşan yolculuk gerektirmektedir.
Doğrudan babamdan dinlediğim için biliyorum. Lise sıralarındaki en değerli şeylerden birisi günlük verilen birkaç parça ekmektir. Öylesine değerlidir ki, günlük ekmek hakkını herkes cebinde taşımaktadır.
O günlerde katlanılan zorluklar Türkiye’nin savaş dışı kalmasıyla taçlanmıştır. Türkiye için gereksiz olduğu kadar yıkıcı da olması olası savaştan uzak kalmak için her türlü zorluğa katlanmak gerekmiştir.
Basındaki bir haber yazdırdı bu yazıyı!
133 yaşındaki İzmir Atatürk Lisesi bugün de dimdik ayaktadır. Yalnız kentin değil ülkenin seçkin okullarından birisi olmayı sürdürmektedir.
Lisenin tanınmış mezunlarından birkaçının adını saymak yerinde olacak:
- Ahmet Adnan Saygun
- Halit Ziya Uşaklıgil
- Mahmut Esat Bozkurt
- Şükrü Saraçoğlu
- Selim Sırrı Tarcan
Adını verdiği liseye 1931’de gelen Atatürk’ün 1931’de matematik dersi verdiğini de ekleyelim. Geometri kitabı yazmış Ata’nın matematik öğretmenliği doğaldır.
Bugün de yatılı öğrencileri de vardır bu seçkin okulumuzun!
Bugün TOGG yapan, İHA-SİHA başarılarıyla gündemde olan, ülkenin dört bir yanını otoyollarla, köprülerle, tünellerle ve de şehir hastaneleriyle donatan Türkiye, İzmir Atatürk Lisesi’ndeki yatılı öğrencilerini beslemekte zorlanıyor.
Üçüncü bin yılın 23. sünde, üsetlik Cumhuriyetimizin 100. yılında yatılı öğrencilerini beslemekte zorlanan Türkiye.
Gerekçe ödenek yetersizliği!
Diyanet bütçesinin eriştiği düzey karşısında dudaklarımızın uçukladığı, günde 10 bin aracın geçmediği köprüden her gün 45 bin araç geçmiş gibi yükleniciye ödeme yapan, kısacası kesenin ağzını açan Türkiye, geleceği demek olan öğrencilerine, onların fiziksel ve zihinsel gelişmelerini aksatmayacak yemek veremiyor.
Yazıklar olsun!
Türkiye’nin 100. yıla geri saydığı şu günlerde ekonomik ve demografik bir bozgun yaşadığını içimiz parçalanarak saptamak durumundayız.
Bu koşullar altında emeklilere aylık artırımı için “yılbaşını bekleyin” diyenlerin “itibardan tasarruf olmaz” sözlerini de kulaklarımızla işittik.
Anlaşılan o ki, çoğu şeyden tutum sağlamaktan kaçınan Türkiye öğrencisini beslerken ince eleyip sıkı dokumaktadır.
Bir ülke geleceğinden tutum sağlamaya başlamışsa o ülkeyi hiç de iyi günler beklememektedir demek zorunda kalıyorum yazıyı bağlarken.
Azim ve Karar, 23.09.2023