NATO BİR SUÇ ÖRGÜTÜDÜR
Ceyhun Balcı
15 Temmuz bayram olarak kutlandı. Hangi bilinçle ve hangi tutarlılıkla demeden duramam.
15 Temmuz hain kalkışması bir emperyalist girişimdi.
NATO da o emperyalist girişimin silahlı kolluk gücü!
15 Temmuz’da duygulara seslenmek kolay ve etkileyiciydi.
Daha birkaç gün önce NATO güzellemesi yapanların, asla olmaz dedikleri Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya alanların, TBMM’de başkalarını Amerikancılıkla suçlarken NATO’da kalmayı sürdürenlerin ve boyun eğenlerin egemen olduğu ortamda bu yazıyı o egemenlerin dikketine sunmayı görev biliyorum.
NATO demek ABD demekse, İncirlik de ABD’nin önemli üssü olduğuna ve bu üssün 15 Temmuz’daki rolü de apaçık ortada olduğuna göre hem bayram yapıp hem de NATO’culuk yapmak çelişki değil mi?
Göz ardı edilemeyecek bir başka önemli nokta ekonomi. Paranın gözü kör olsun diyerek, iki Lozan arasında Misakı İktisadi’yi kotardıktan sonra Cumhuriyet’i kuranları saygıyla anıyorum.
Her türden NATO’cuya kaygılarımla…
Eğip bükmeye gerek yok!
NATO bir suç örgütüdür.
Savaştan beslenir.
Savaş arayıp da bulamadığıdır. Ortada savaş yoksa çıkartır.
Türkiye 71 yıldır bu suç örgütünün içindedir.
Burada olabilmek için ülkesini kurtarmış olma onuru taşıyan Mehmetçik’i 23 sente pazarlamıştır. NATO’ya girebilmek için bu denli büyük bedel ödemiş başka ülke var mıdır?
İkinci dünya savaşı ertesinin dehşet ortamında NATO’nun gelecekte yaratabileceği sorunlar hiç göz önüne alınmamış olmalıdır.
Savaş sonrasının kutuplaşma ortamı NATO için ortamı dikensiz gül bahçesine dönüştürmüştür.
Sorgulama söz konusu bile olmamıştır.
Gelecek kış gelecek olan komünizm varken buna gerek de duyulmamıştır.
Birkaç yıl önce “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir!” diyen Emmanuel Macron’a yanıt Ukrayna üzerinden verilmiştir. Bu yanıt karşısında dili tutulan Macron ve diğer Avrupa önderleri çareyi ABD’nin vasalı olmakta bulmuşlardır.
Yaşlı anakara Avrupa’nın Ukrayna savaşının başından bu yana içine düştüğü durum yürekler acısıdır.
Gelelim Türkiye’ye.
Doğrudan NATO’cu olmayı göze alamayan bir grup insan NATO’da bulunmamızda yarar var. Karar süreçlerine katılmış oluruz diyerek NATO’culuklarını perdelemeyi ve gerekçelendirmeyi tercih ediyorlar.
NATO bir suç örgütü olduğuna göre içinde olmak suça ortak olma sonucunu doğurmuş olmuyor mu diye sormakla yetinelim.
Diğer yandan, içinde olup da karar süreçlerine katılmak gibi bir durum Türkiye için (hiç) söz konusu oldu mu?
12 Eylül döneminde Yunanistan NATO’ya üye olmadı mı?
Son yıllarda sınırımıza ve bulabildiği her yere ABD yığınağı yapan Yunanistan’a bir NATO üyesi olarak engel olmak şöyle dursun, soru sormayı aklımıza getirdiğimiz oldu mu?
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği süreçleri de başlı başına bozgun olmuştur Türkiye açısından.
Yüksek perdeden “izin vermeyiz” çıkışlarını “tıpış tıpış kabuller” izlemiştir.
Son iki olay da içinde kalalım karar süreçlerine katılalımcı söylemleri yerle bir etmediyse daha ne yaşamak gerekir diye sormuş olalım.
Geçen hafta başında yelkenleri İsveç için de suya indirdiğimizde yandaş ve candaş gazeteci, stratejist ve başka unvanlıları izleyince insanlığım bir yana canlı oluşumdan utandım. Yandaş ve candaşlar bu kez yalnız sayılmazlardı. Sözüm ona muhalifler, Atatürkçüler ve elbette NATO karşıtı görünenler her nedense yandaşlarla ve candaşlarla aynı çizgide olmakta sakınca görmediler.
Birkaç gün önce “Kur’an yakılmasına onay veren İsveç NATO’ya giremez” diyenlerin İsveç’e onay vermemiz sonrasındaki zavallılıkları karşısında ne diyeceğimi bilemedim.
Birkaç ay önce NATO’ya buyur ettiğimiz Finlandiya’nın başbakan yardımcısı hafta içinde Türkleri aşağılayan ırkçı söylemiyle tanıttı kendini.
PKK konusunda yapmacık karşı duruş sergileyen Finlandiya’nın bu son çıkışı karşısında yapacak bir şey kalmamıştı.
İktidar jargonuyla söylemek gerekirse : “Onayı alan NATO’ya girmişti”!
Finlandiya’nın NATO’ya girmesi TBMM’de onaylanırken iç parçalayıcı bir olay yaşanmıştı.
Sağcısı, solcusu, orta yolcusu vekillerimiz suskun kalmışlardı bu gelişmeye. Milli Mücadele yöneten, Cumhuriyet kuran, devrimler yapan yüce TBMM’den, suça eşdeğer bu duruma tek karşı çıkış olmayışının derin sızısı pek çoğumuzun gönlünde açtığı yara kabuklanmış sayılmaz.
Daha her şey bitmedi.
TBMM onaylamadı diyerek yaşanan bozgunu hafifletmeye çabalayan yandaşların bir kez olsun haklı çıkmasını dilemek isterdim. Ama, tarihin en gerici, en sağcı ve de en sığ TBMM bileşiminden bırakınız karşı çıkışı bir karşı oy çıkmasına razıyım.
Birkaç ay sonra bu merakımız da giderilecek.
NATO bir suç örgütüdür.
İçinde olmak da, içine birilerini almasına onay vermek de suça ortak olmanın önüne geçmeyecektir.
NATO’culuk yapıp kaçkın FETÖ savcılarının iddianameleriyle vatansever generallere hüküm giydirmek şaşırtıcı değil.
Ama, NATOculuk yapıp 15 Temmuz kutlamak ne yaman çelişki!
Azim ve Karar, 15.07.2023